Buradasınız
Nasıl Bir Dünyada Yaşıyoruz, Ne Yapmalı?

Nasıl bir dünyada yaşıyoruz ve nasıl bir geleceğe doğru gidiyoruz? İnsan/insanlık kendini bildi bileli bu soruları sormuş, yanıt aramıştır. Nasıl bir geleceğe doğru gittiğimizi anlamanın yolu, nasıl bir toplumda, nasıl bir dünyada yaşadığımızı anlamaktan geçiyor. “Aman bana ne, ben kendi işime bakar, siyasete karışmam, ekmeğimi kazanır, yaşamımı sürdürürüm” denebilir. Zaten böyle diyenler de var ve hatta bugün için çoğunluktalar. Lakin hiç kimse hayata sırtını dönemez. Hayatın gerçeklerinden kaçış yoktur. Hayatın gerçekleri, etliye sütlüye karışmadığında daha rahat bir yaşam süreceğini zannedenleri bulur ve kendisini acımasız bir şekilde hatırlatır.
Meselâ en basitinden, bir işçi, neden işten atıldığını, ücretlerin neden düşük olduğunu tam olarak anlamak istiyorsa, içinde yaşadığı toplumun nasıl bir toplum olduğunu anlamak zorundadır. Kafamızı şöyle bir kaldırıp etrafımıza bakmak zorundayız. Ancak bakarken de, egemenlerin/iktidar sahiplerinin gözüyle değil işçi sınıfının gözüyle bakmalıyız.
15 Temmuz darbe girişimiyle sarsılan Türkiye’de, çok büyük altüst oluşlar söz konusu. Peki, Türkiye’de gerçekleşenler dünyadaki ekonomik ve siyasal krizden ya da Ortadoğu ve Suriye’de yoğunlaşan emperyalist savaştan bağımsız mı? Elbette değil, olamaz.
Yıllardır Ortadoğu’da savaş, yıkım, yoksulluk, acı ve gözyaşı hüküm sürüyor. İşte Suriye! Beş yıl içinde ülke tam bir cehenneme döndü. Milyonlarca insan yerini yurdunu terk ederek göçmen haline geldi. Yalnızca 2,5 milyonu Türkiye’de yaşam mücadelesi veriyor. Suriyelilerin de içinde olduğu değişik ülkelerden milyonlarca insan, yeni bir hayat için umut yolculuğuna çıkıyor. Avrupa’ya doğru büyük göç dalgalarına şahit oluyoruz. Bu umut yolculuğunda binlerce insan yaşamını kaybetti, kaybediyor. Yani nereden bakarsak bakalım Ortadoğu’da, Asya’da ve Afrika’da çok büyük acılar, trajediler yaşanıyor.
Beş yıl önce kendini günlük yaşamın hay huyuna kaptırmış bir Suriyeliye bugünkü felâket anlatılsa inanmaz, anlatana da herhalde deli derdi. Elbette bu tepki anlaşılırdır. Çünkü sermaye sahiplerinin iktidarına dayanan kapitalist düzende, eğer işçi-emekçi halk örgütsüzse, yani birlik değilse, bundan dolayı da bilinçli değilse egemenler tarafından yönlendirilir, yönetilir. Sınıf bilinçli işçilerin ellerinde hayat bulan İşçi Dayanışması, çıktığı andan itibaren, kapitalist krize ve emperyalist savaşa dikkat çekiyor. Bu nedenle, bizim için Suriye’deki savaş bir sürpriz olmadı.
Kapitalist sistemde en büyük amaç daha fazla kâr elde etmek ve sermayeyi büyütmektir. Tüm toplumu ve insanların tüm enerjisini harekete geçiren üretim bu amaçla yapılıyor. Kıran kırana rekabet eden patronlar; daha fazla pazar, yatırım alanı ve kâr elde etmek istiyorlar. Özellikle kapitalist sistemin krize girdiği, yani ekonominin büyümediği ve kârların düştüğü dönemde bu rekabet alabildiğine şiddetleniyor. İşte bugün Ortadoğu’da, Asya’da, Afrika’da ve dünyanın diğer köşelerinde sürüp giden savaş ve çatışmaların nedeni kapitalist kriz ve şiddetlenen rekabettir. Savaş, şiddetlenen rekabetin silahlarla sürdürülmesidir. ABD, Rusya, Çin, Fransa, Almanya, İngiltere gibi büyük güçler, Ortadoğu’yu kendi arzuları temelinde paylaşmak istiyorlar. Her devlet daha fazla petrol, doğalgaz, pazar ve yatırım alanı elde etmeyi amaçlıyor. Bu nedenle, şimdilik doğrudan karşı karşıya gelmeden, Ortadoğu’da savaşı körükleyerek kozlarını paylaşıyorlar.
Peki, Ortadoğu’da yalnızca bu güçler mi var? Elbette hayır. Türkiye, Suudi Arabistan, İran gibi bölge güçleri de Ortadoğu’daki, Suriye’deki savaşı kendi çıkarları için destekliyorlar. Bu ülkelerin egemenleri de, Ortadoğu’daki paylaşımdan daha fazla pay kapmak istiyorlar. Türkiye’yi yöneten siyasi iktidar, bugün Suriye’deki savaşın doğrudan bir parçası konumundadır. “Türkiye büyük güç olacak” diyerek milliyetçiliği kışkırtıyor ve Ortadoğu’ya yönelik emperyalist siyasetini meşrulaştırmaya çalışıyor.
Ancak hükümetin bu dış siyaseti iflas etti. Meselâ Türkiye bir gecede Rusya ile düşman haline gelebildi. Dışarıda sıkışan siyasi iktidar, içeride tüm toplumu baskı altına almaya, iktidarını mutlaklaştırmaya girişti. Bu süreçte, egemen kesimler içinde ve devletin tepesinde iktidar kavgası da alabildiğine kızıştı. İşte 15 Temmuz askeri darbe girişimi bu iktidar kavgasının bir ifadesidir. Silahlı gücü elinde tutan gözü dönmüşler, iktidar uğruna yüzlerce insanı katletmekten geri durmadılar.
Şimdi hükümet, darbecilere “FETÖ”cü diyerek onları teröristlikle ve vatan hainliğiyle suçluyor; “kandırıldık” diyerek kendi sorumluluğundan kurtulmaya çalışıyor. Oysa bugün Fethullah Gülen’e “FETÖ”, yani terörist diyenler, dün “muhterem hoca efendi” diyor, eleştirenleri de vatan hainliğiyle suçluyorlardı. Ancak ne zamanki iktidarı paylaşamadılar ve kavgaya başladılar, gitti “muhterem hoca efendi”, geldi “FETÖ”!
Bu arada hükümet, derhal OHAL ilan etti ve devleti kendi çıkarları temelinde yeniden yapılandırmaya girişti. Bizler tüm toplumsal ve siyasal gelişmelere işçi sınıfının cephesinden bakıyoruz. İşçi sınıfı askeri darbelere karşı olduğu gibi, toplumu baskı altına alan ve demokratik işleyişi ortadan kaldıran OHAL’e ya da KHK düzenine de karşıdır. OHAL’le birlikte Meclis devre dışı bırakıldı; hükümet hiç kimseye hesap vermeden, canının istediği gibi hareket etmeye ve kendi planlarını hayata geçirmeye başladı. OHAL bahane edilerek, haklarını arayan grev ve direnişteki işçilere müdahale edildi, ediliyor.
Dünyadaki tüm gelişmeleri, Ortadoğu’daki savaşı ve Türkiye’deki iktidar kavgasını anlamak için, bize gösterilene değil, arka planda ne olup bittiğine bakmak zorundayız. “Bananecilik” anlayışı işçilerin düşmanıdır. İşçiler hem “bananeci” olmamalı hem de doğru tarafta, işçi sınıfının tarafında durmalıdırlar. Örgütlü ve bilinçli olmayan, doğru tarafta durmayan bir işçi, Ortadoğu’daki savaşın da, Türkiye’deki kriz ve kaosun da neden kaynaklandığını anlayamaz. Anlayamadığı için de egemenlerin oyuncağı haline gelir. Bunu tersine çevirecek olan şey, işçilerin bir sınıf olarak bir araya gelmeleri, örgütlenmeleri, bilinçlenmeleri, uyanık olmaları ve egemenlerin yalanlarına kanmamalarıdır.
DİSK Tedi İşçilerini Ziyaret Etti
Şaşkın Bir Bakışın Anlattıkları
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Engelli de Saralı da Olsa Çalışacak!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
Son Eklenenler
- Kültür Radyo Televizyonu (KRT) çalışanları Mart ayından bu yana ödenmeyen ücret ve sosyal hakları için 4 Haziranda iş bıraktı. 5 Haziranda İstanbul Maslak’taki KRT binasının önünde “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız” diyerek toplanan kanal çalışanları,...
- İstanbul Tuzla’da bulunan ve Petrol-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Reckitt Benckiser fabrikasında 27 Mayısta başlayan grev kararlılıkla sürüyor. UİD-DER’li işçiler olarak, bayrama mücadeleyle giren grevci işçileri grevlerinin...
- ABD ve İngiltere gibi emperyalist devletlerin desteğini arkasına alan İsrail’in Filistin halkına yönelik katliamları kadın, bebek, çocuk, genç, yaşlı on binlerce masum insanın yaşamını aldı, almaya devam ediyor. Egemenler, kendi çıkarları uğruna...
- Toplumda gelecekle ilgili düşünceler ve planlar genellikle maddiyat üzerinden oluşuyor. İyi bir eğitim, iyi bir iş, iyi bir kariyer… Bunları yerine getirince ekonomik ve sosyal açıdan rahat yaşamak mümkünmüş gibi düşünülüyor. Ama sömürü düzeni olan...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu Kocaeli Çayırova’da bulunan Portakal Plastik ve Porvil fabrikalarında 7 Mayısta başlayan grev 3 Haziranda anlaşmayla sona erdi. Petrol-İş Sendikası Genel Merkezinde Petrol-İş Genel Merkez...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan yaklaşık 23 bin işçi, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikasının öncülüğünde 29 Mayıs’ta greve çıktı. Grev yedinci gününde sürerken, grevi ve işçilerin mücadelesini...
- İzmir Büyükşehir Belediyesine ait İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir’de çalışan Genel-İş üyesi yaklaşık 23 bin işçi, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde düşük ücret dayatılmasına karşı ve eşit ise eşit ücret talebiyle 29 Mayısta greve çıktı. Belediye...
- Her 1 Mayıs sabahını gecesinde uyuyamadığım, bir an önce sabahı karşılamanın heyecanıyla beklerim. Tüm dünyada milyonlarca işçi renk, ırk, ülke gözetmeksizin alanlara meydanlara çıkıyor ve tek yürek oluyor! Taleplerimiz ve mücadelemizde ortaklaşıyor...
- Neden “UİDER” değil, UİD-DER” dediğimi anlatmak istiyorum size. Geçtiğimiz günlerde bir işçi kardeşimiz bana UİD-DER’in açılımını sordu. Yanıtladım: “Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği, kısaca UİD-DER.” Fakat internette arama yaparken kısaltmayı...
- Son yıllarda egemenlerin ekonomik ve siyasi krizlerden söz ederken “fırtına” ya da “kasırga” benzetmesine çok sık başvurduklarına şahit oluyoruz. Mesela JP Morgan CEO’su 2022’de yaklaşan ekonomik belirsizlikleri tarif etmek için “ekonomik kasırga”...
- Bazı insanlar vardır, kalpleri sadece kendileri için değil, tüm insanlık için, yeryüzünün tüm canlıları için özgürlük tutkusuyla çarpar. Tıpkı Haziran ayında sonsuzluğa uğurlanan üç yürek işçisi gibi. 3 Haziran 1963’te Nâzım Hikmet’in, 2 Haziran...
- UİD-DER’de emekçi kadınların bir araya geldiği bir etkinlikte çocuklarla ilgilenmek için kreşte görevliydim. Yaşları 3 ile 10 arasında değişen 7-8 çocuk vardı. Hangi oyunları oynamak istediklerini sorduğumda, içlerinden biri oyun oynamak...
- ABD’de yaşıyor olsaydık, muhtemelen Türkiye’de olduğu gibi, en çok konuşacağımız konuların başında gelecekti ekonomi. Son yıllarda ABD’den Türkiye’ye işçi ve emekçiler düşük ücretlerden kamu hizmetlerinin kısıtlanmasına benzer sorunlarla...