Buradasınız
Sağlık Çalışanlarının Hayatı Hiçe Sayılıyor
Gebze’den bir petrokimya işçisi
Siyasi iktidarın temsilcilerinin ekranlara çıkıp Türkiye’deki sağlık sisteminden övgüyle bahsetmesini ve dünyanın bizi kıskandığını söylemesini unutmadık. Tabi ki ekranlardan nutuk atmak kolay. Fakat biz işçiler olarak söylenene değil yaşadıklarımıza inanırız. Hatırlarsanız koronavirüs salgınının ilk aylarında sağlık çalışanları her akşam saat dokuzda alkışlanıyordu. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca sağlık çalışanlarına övgüler diziyor ve “haklarını ödeyemeyiz” diyordu. Sağlık çalışanlarının ekranlardaki yeri böyleydi. Peki, gerçekte durum nasıl? Gerçek hiç de ekranlardaki gibi değil. Siyasi iktidarın çizdiği tozpembe sağlık sistemi tablosuna kanmayan biz işçiler, gerçekleri hayatın içinde teker teker görüyoruz.
Geçtiğimiz günlerde “Dicle Üniversitesi Hastanesi Başhekimliği, Covid-19’a yakalanan sağlık çalışanlarının onuncu günün sonunda tat, koku, duyu kaybı ve öksürük gibi semptomları devam etse bile işlerine geri dönmesini istedi” şeklinde bir haber yayınlandı. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’ndan (SES) yapılan yazılı açıklamada ise “hastalığın onuncu gününde zorla işe başlatılan Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Ahmet Akbaş’ın ölümü hafızalarımızda bu kadar tazeyken sağlık emekçilerini bile bile ölüme göndermek suçtur. Bu suça ortak olmayalım” dendi. Bu örnek bizlere bir kez daha ekranlarda sağlık emekçilerinin kahramanlıklarını dile getirerek onları boş sözlerle övmenin ne kadar riyakârca bir tutum olduğunu gösterdi. Gerçekte tıpkı diğer sektörlerde olduğu gibi sağlık sektöründe de işçi ve emekçilerin bu kapitalist düzende zerrece kıymetlerinin olmadığını ortaya koydu. Emekçileri alkışlatarak ölüme gönderenler kendilerini istedikleri gibi toplumdan yalıtıyorlar. Hastalığa yakalansalar bile derhal tedaviye alınıp özenle bakılıyorlar. Fakat sağlık emekçilerinin yaşadığı sorunlar gözlerden gizleniyor.
Hastalıkla birebir temas halinde olan sağlık emekçilerinin sağlıksız koşullarda çalışması da sağlık sisteminin çürümüşlüğünü göstermektedir. Kendileri özel doktorlarıyla, lüks bakımlarıyla, sağlıklı gıdalarıyla yaşayan egemenler sıra emekçilere gelince “maske, mesafe ve temizlik” diyorlar. İşine balık istifi gibi toplu taşıma araçlarıyla giden, 12 saat tezgâh başında çalışan işçilerin zaten mesafe kuralına uymaları mümkün değil. Maske ise sanki virüsle arada bir kalkan görevi görüyormuşçasına lanse ediliyor. Hem sağlık çalışanlarının sırtındaki yük giderek arttırılıyor hem verilen sözler tutulmuyor, alınması gereken önlemler alınmıyor hem de “tükendik” diyen sağlık çalışanlarının istifa etmesi yasaklanıyor. Sağlık çalışanlarının ve diğer sektörlerde çalışan işçilerin ve emekçilerin yaşadığı sorunların, koşullarının giderek kötüleşmesinin sebebi pandemi bahanesiyle işçi sınıfının kazanılmış haklarına saldıran patronlar sınıfı ve ona kol kanat geren siyasi iktidardır.
Sağlıklı yaşamak ve nitelikli sağlık hizmeti almak her insanın en temel hakkıdır. Oysa her felaket ve krizde olduğu gibi işçiler, emekçiler kaderine terk ediliyor. Sadece maske ve mesafeyle virüsten korunamayız. Hem beden hem ruh sağlığımız göz ününde tutularak buna uygun bir sağlık sistemi oluşturulmalıdır. Fakat kapitalizm altında bu mümkün değildir. Çünkü kapitalistler için sağlık bir sistem değil, kâr getiren bir sektördür. Bizler de sağlık sektörünün müşterileriyiz. Bizler, bilinçli işçiler olarak diyoruz ki salgın konusu bir mücadele konusudur. Ancak el ele vererek insanlığı yok oluşa sürükleyen, bizi hasta eden bu köhne düzeni değiştirmemiz mümkün olacaktır.
Adalet Kimin İçin?
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- Ankara’dan UİD-DER’li işçiler olarak özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı eyleme geçen Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmesi işçilerini eylem alanlarında ziyaret ettik. 20 Kasımda maden işçileri iş bırakarak direnişe başlamış, ardından...
- “Eğer öleceksem, burada size karşı mücadele ederken öleceğim. Benim düşmanım sizsiniz. Vietnamlılar ya da Çinliler, Japonlar değil. Benim düşmanlarım ben özgürlüğümü istediğimde buna karşı duranlardır. Adalet istediğimde buna karşı duranlardır....
- Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri adlı taşeron şirket bünyesinde çalışan inşaat işçileri gasp edilen 2 aylık ücretleri ve tazminatları için 20 Kasımdan beri fabrika önünde eylem yapıyor. Yapı ve Yol İşçileri...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Atakaş Çelik fabrikasında Birleşik Metal-İş üyesi üç işçi, geçtiğimiz günlerde işten çıkarılmıştı. UİD-DER’li işçiler olarak fabrika önünde direniş başlatan işçilere direnişin beşinci gününde dayanışma ziyaretinde...
- “Her şeyin içinde ve her şeyin dışındayız”. Bu söz bir market çalışanı arkadaşımın ağzından işçilerin yaşamını özetleyen bir söz olarak döküldü. Uzun zamandır büyük bir mağazada çalışan arkadaşım, marketin günlük cirosunun rekorlar kırmasına rağmen...
- 40 yıllık kısacık yaşamına yüzlerce hikâye ve roman sığdıran Amerikalı sosyalist yazar Jack London 22 Kasım 1916’da hayatını kaybetti. Aradan geçen uzun yıllar London’ın eserlerinin güncelliğinden hiçbir şey kaybettirmedi. Çünkü o işçi sınıfının...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...
- Emperyalist savaş Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yerinde kendini hissettiriyor. Egemenler yıllık bütçelerin büyük kısmını “savunma” adı altında savaş sanayisine ayırıyorlar. Burjuva siyasetçilerin politikaları hızlı bir şekilde sertleşiyor...
- Fotoğraftaki reklam panosu kaldırımın ortasında duruyor, gündüz gece. Arka tarafında medya maymunu Hülya Avşar sanki “hadi EYT’liler koşun, sakın geç kalmayın” dercesine sırıtıyor. Mağazada çalışan genç işçi kızımıza EYT reklamını sordum. Kendine...
- Bağımsız Maden-iş üyesi Fernas Madencilik işçilerinin direnişi çeşitli sendika ve işçi örgütlerinin desteği ile kazanımla sonuçlandı. Fernas patronu Ocak 2025’te işçilerin ücretlerine zam yapılmasını ve atılan işçilerin hak kaybı olmadan işe geri...
- Fransa’da devlet demiryolu şirketi SNCF’de örgütlü CGT-Cheminots, UNSA-Ferroviaire, SUD Rail ve CFDT-Cheminots sendikaları, 11 Aralıkta süresiz grev kararı aldı. Dört demiryolu sendikası, grev kararını SNCF’nin yük taşımacılığı birimi olan SNCF Fret...
- Gürcistan’ta madencilik şirketi Georgian Manganese’e ait Zestafoni ferroalyaj tesisi ve Chiatura manganez madeni 1 Kasımdan Nisan 2025’e kadar üretimi durdurduğunu açıkladı. Gürcistan’ın en büyük madencilik şirketi Georgian Manganese’in tesislerinde...
- Çocukların mutlu olduğu, gelecek endişesi taşımadığı, ayrımcılığa maruz kalmadığı; eşitlik, özgürlük, barış dolu bir dünyada yaşamalarını kim istemez ki? Fakat biliyoruz ki dünyamız çocuklar için sıcak bir yuva değil. Kol kanat gerdiğimiz...