Buradasınız
Saldırılara Karşı Durmanın Yolu Birlik ve Dayanışmadır
Bir takvim yılı kapanıp yeni bir yıl açılırken siyasette, ekonomide, medyada geçip giden yılın muhasebesi yapılır. Yıla damga vuran gelişmeler hatırlanır. Yeni yıldan beklentiler sıralanır. 2024’ü karşılarken de sermaye sınıfının güçlü siyasetçileri, anlı şanlı milyarderleri, uzmanları, sanatçıları, dini liderleri, uluslararası yardım kuruluşlarının yetkilileri, medya fenomenleri ve daha nicesi süslü mesajlar yayınladılar. Savaşları lanetlediler, yeni yılın tüm insanlığa barış ve huzur getirmesini dilediler. Ama barışın ve huzurun önündeki tek engelden, dünyayı ve insanlığı felaketten felakete sürükleyen kapitalist sömürü düzeninden ve yıkılması gerektiğinden bahsetmediler. Oysa 2023’te yaşadıklarımız, kapitalizmin ayakta kaldığı her gün emekçilerin acılarının, dünyamız ve insanlık için tehlikenin büyüdüğünü ortaya koyuyor.
2023, kapitalist üretim mantığının doğayı ne denli tahrip ettiğini, dünyamızın içine sürüklendiği ekolojik krizin ne denli derinleştiğini yaşayarak gördüğümüz bir yıl oldu. Kanada’dan Yunanistan’a, Şili’den İtalya’ya onlarca ülkede orman yangınları büyük tahribat yarattı. Ormanlık alanlar kaybolurken soluduğumuz hava daha da kirlendi, küresel ısınma ivmelendi. Temmuz ayı küresel ölçekte bugüne kadar tespit edilmiş en sıcak ay oldu. Yangınlar ve aşırı sıcaklar yüzünden yüzlerce insan öldü, on binlerce insan yaşam alanlarını terk etmek zorunda kaldı. Çin, Libya, Hindistan, Pakistan, Malavi, Brezilya, Japonya ve daha onlarca ülkede seller on binlerce can aldı, kentler sular altında kaldı. Kuraklık nedeniyle özellikle kimi Afrika ülkelerinde açlık tehlikesi daha da büyüdü. Kasırgalar, fırtınalar, aşırı soğuklar da aynı şekilde çok sayıda can aldı. Öte yandan Türkiye, Suriye, Afganistan, Nepal, Fas, Ekvador gibi pek çok ülkede depremler on binlerce can aldı. Her bir depremin ardından can kayıplarının esas nedeninin kapitalizmin sağlıksız barınma ve kentleşme anlayışı, kapitalistlerin kâr hırsı olduğu ortaya çıktı.
Fakat kapitalizmin yarattığı felaketler “doğal” afetlerle sınırlı kalmadı. Pek çok ülke ekonomik ve siyasi krizlerle, darbelerle sarsıldı. Yemen, Ukrayna, Suriye, Irak, Afganistan, Sudan gibi ülkelerde savaş, çatışma ve katliamlar devam etti. Eylül ayı sonunda Azerbaycan ve Ermenistan arasında çatışmalar yaşandı, Dağlık Karabağ’da 600 kişi hayatını kaybetti. 7 Ekimdeyse emperyalist savaşın halkalarına bir yenisi daha eklendi ve o günden bugüne Gazze’de yarısı kadın ve çocuk olmak üzere on binlerce insan öldürüldü. Yılın son haftalarında yaşanan gelişmeler ve İsrailli egemenlerin açıklamaları savaşın yayılarak ve büyüyerek devam edeceğini gösteriyor.
Öte yandan 2023, aynı zamanda toplumsal eşitsizliğin katlanılmaz boyutlara ulaştığı, küresel işsizliğin, yoksulluğun, şiddetin, suç oranlarının, uyuşturucu kullanımının, intihar ve cinayet vakalarının arttığı, baskıların, antidemokratik uygulamaların yoğunlaştığı bir yıl oldu. Bu saydığımız nedenlerle göç yollarına düşen yüz milyonlara geride bıraktığımız yılda da on milyonlar eklendi.
Gelelim Türkiye’ye… Ortadoğu gibi gerilimli bir coğrafyada yer alan Türkiye, tüm bu sorunların misliyle yaşanıp hissedildiği bir ülke oldu. Çünkü Türkiye’de kendi bekasını her şeyin önüne koyan, kendi çıkarları uğruna işçi ve emekçileri ateşe atmaktan çekinmeyen bir rejim işbaşındadır. Türkiye ekonomisi bugünkü baskı rejiminin kurumsallaştığı 2018’den bu yana uçurumdan aşağı yuvarlanıyor. Ekonomik yıkımın bedeli işçi ve emekçilere ödetiliyor. 2023 bu bedelin her alanda fazlasıyla ağırlaştığı bir yıl oldu. Ocak 2023’te çok iyi bir zam yapıldığı iddiasıyla 8 bin 500 lira olarak belirlenen asgari ücret çok kısa zamanda açlık sınırının altına düştü. Temmuz ayında gerçekçi olmaktan uzak resmi enflasyon oranına göre açıklanan 11 bin 402 liralık asgari ücret de aynı şekilde hızla açlık sınırının altına geriledi. 2024 için asgari ücretin açıklanmasına birkaç hafta kala, TÜİK’e göre enflasyon yüzde 62, ENAG’a göre yüzde 129 olarak gerçekleşti. Yani asgari ücretin alım gücünde çok büyük kayıp yaşandı. İşçiler hayat pahalılığının ağır yükü altında ezildi. Fakat siyasi iktidar işçilerin kayıplarını karşılamak, kendi açıkladığı enflasyon oranlarını dikkate almak bir tarafa “ben 2024’te enflasyonun düşeceğini öngörüyorum, yüzde 49 zam size yeter de artar” diyerek asgari ücreti 17 bin lira olarak belirledi. Bunun adı da “işçiyi enflasyona ezdirmemek” oldu.
Mevcut iktidarın hangi sınıfın iktidarı olduğunu, işçi emekçi düşmanı yüzünü ortaya koyan şu örnekleri hatırlayalım. 6 Şubatta resmi açıklamalara göre 50 bin insanın öldüğü, yüzbinlerce insanın sakat kaldığı, on binlerce binanın enkaza döndüğü bir deprem gerçekleşti. Bu büyük felaketin ardından nice yolsuzluklar, usulsüzlükler, ihmaller ortaya çıktı. Ama tek bir sorumlu bile istifa etmedi, hesap vermedi, cezalandırılmadı. Toplanan milyarlarca liralık bağışlara rağmen işçi ve emekçilere yönelik saldırılar depremin yaralarını sarmak bahanesiyle hayata geçirildi. Anaokullarında çocuklara bir öğün yemek verilmesi uygulaması deprem bölgesi hariç kaldırıldı. Deprem molozları ballı ihalelerle servete dönüştürüldü. 2024’te şirketlerin ödemesi gereken 2,2 trilyon liralık verginin tahsil edilmeyeceği açıklanırken devletin işçi ve emekçilerden elde ettiği vergi gelirlerinde yüzde 70 oranında artış sağlanması planlandı. “Rezerv alan” bahanesiyle şirketlere yeni rant kapıları açıldı. İşçi katliamlarından orman yangınlarına yaşanan hiçbir felaketin sorumluluğunu üstlenmeme, hesap vermeme, sorumluları ödüllendirme, felaketlerden fayda çıkarma tutumu 2023’te de devam etti.
Mata Otomotiv, Migros Depo, Agrobay Seracılık, Özak Tekstil örneklerinde gördüğümüz gibi hak arayan işçilerin karşısına polisi, jandarmayı, biber gazını, copu, mahkemeyi, yasayı, hapishaneyi, valiyi, kaymakamı, müftüyü, medyayı diken rejim sıra gerçek suçlulara gelince onları koruyup kollamayı seçti. İşçi katliamlarının gerçekleştiği işletmelerin sahipleri, sendikalaşan işçileri işten atan patronlar teşviklerle ödüllendirildi. Katledilen Somalı madencilerin ailelerinin avukatı olan Can Atalay, milletvekili seçildiği halde içeride tutulurken, yerli-yabancı çete, mafya liderleri, uyuşturucu baronları, kadın katilleri ellerini kollarını sallayarak dolaştı. “Varoluşsal tehdit altında olduğu” bahanesiyle Gazze’de on binlerce insanı öldüren İsrail’e lanet okuyanlar İsrail’le her türlü ticari ilişkilerini devam ettirirken, çelikten petrole, askeri kıyafetten suya, İsrail savaş makinesinin her türlü ihtiyacını karşılarken bu gerçekleri sergileyen gazeteciler tehdit edildi. Öte yandan yoksul emekçi evlerine Libya’dan, Suriye’den, Irak’tan asker cenazelerinin gelmesini sorgulayanlar, savaşa değil, yurtların asansör bakımına, okula aç giden çocuklara, sağlığa, engellilere, yaşlılara bütçe ayrılsın diyenler hapislere atılmaya devam edildi.
Eğri oturup doğru konuşalım: İşçi ve emekçiler olarak çok zorlu bir yılı geride bıraktık ve 2024’ten beklentilerimiz var. Fakat perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Karşımızda gemi azıya almış bir sermaye sınıfı varken, ekonomik yıkımın bedelini işçi ve emekçilere ödetmekte kararlı bir siyasi iktidar varken 2024’te kendiliğinden düze çıkacağımızı düşünmeyelim. Beklentilerimizin gerçekleşmesi için mücadele etmek zorundayız. Ama şunu unutmayalım: En küçük bir hak arama mücadelesinin baskıyla, şiddetle boğulmak istendiği, muhalif seslere, gerçeklerin yüksek sesle söylenmesine, hak talep edilmesine tahammülsüzlüğün arşa vardığı, toplumun kuşatılıp nefessiz bırakıldığı bu ortamda bu mücadeleyi tek tek işçiler olarak veremeyiz. Tek tek işçiler olmaktan çıkıp işçi sınıfı olmak için siyasi iktidarın ve sermayenin yalanlarına, kutuplaştırma politikalarına kulak tıkamakla işe başlamalıyız. Tüm sektörlerden işçiler olarak “birimize yapılan hepimize yapılmıştır” diyerek başlamalıyız. İşyerlerimizde, sendikalarımızda, mücadele örgütlerimizde, grev ve direniş alanlarında birlik ve dayanışma içinde olmalıyız. Ne kadar zorlu görünürse görünsün kuşatmayı aşmanın, sermayenin ve iktidarın saldırılarına karşı durmanın, kapitalizmi yıkmak üzere dünya işçi sınıfının mücadelesine güç taşımanın yolu budur.
“Karın Tokluğuna Çalışıyoruz”
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 198. Sayı Çıktı!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Sınır Tanımayan Irmaklar Gibi
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Sınır Tanımayan Irmaklar Gibi
- İşçinin Değeri Yok mu?
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- Esirler Dünyasına Özgürlük Çağrısı: Enternasyonal!
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
Son Eklenenler
- Fransa’da devlet demiryolu şirketi SNCF’de örgütlü CGT-Cheminots, UNSA-Ferroviaire, SUD Rail ve CFDT-Cheminots sendikaları, 11 Aralıkta süresiz grev kararı aldı. Dört demiryolu sendikası, grev kararını SNCF’nin yük taşımacılığı birimi olan SNCF Fret...
- Gürcistan’ta madencilik şirketi Georgian Manganese’e ait Zestafoni ferroalyaj tesisi ve Chiatura manganez madeni 1 Kasımdan Nisan 2025’e kadar üretimi durdurduğunu açıkladı. Gürcistan’ın en büyük madencilik şirketi Georgian Manganese’in tesislerinde...
- Çocukların mutlu olduğu, gelecek endişesi taşımadığı, ayrımcılığa maruz kalmadığı; eşitlik, özgürlük, barış dolu bir dünyada yaşamalarını kim istemez ki? Fakat biliyoruz ki dünyamız çocuklar için sıcak bir yuva değil. Kol kanat gerdiğimiz...
- Gebze’de bulunan Grid Solutions ve Schneider Elektrik, İstanbul’da bulunan Hitachi Energy ve Bursa’da bulunan Arıtaş Kriyojenik fabrikaları için Birleşik Metal-İş Sendikası ile MESS arasında yürütülen toplu iş sözleşmelerinde anlaşma sağlanamaması...
- Gün geçmiyor ki her gün bir öncekine rahmet okutacak, canımızı yakan bir olay olmasın. Sistemin iyice çürümesi ve tarifsiz bir bataklığa dönmesiyle birlikte, bu çürümüşlük toplumda derin yaralar açıyor. Bunun sonuçlarından bir yenisi de İzmir’de...
- Bir film sahnesi: İngiltere’de bir madenci bandosu, Rodrigo’nun gitar konçertosunu çalmaktadır. Madencilerin emektar ellerinden ahenkli melodiler akıp giderken arka planda hükümet tarafından kapatılmak istenen bir madenle ilgili toplantılar, yürüyen...
- Bugün 18 Kasım. Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli bir yer tutan Netaş Grevinin yıldönümü… Netaş işçileri, 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin baskı koşullarında bile işçilerin örgütlülüğünün patronları alt edebilecek güçte olduğunu...
- UİD-DER, grevlerinin 81. gününde MKB Rondo işçilerine dayanışma ziyaretinde bulundu. “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Birlikte Karşı Duralım” pankartı ile grev yerine yürüyen işçiler; “MKB İşçisi Yalnız Değildir”, “Yaşasın Sınıf Dayanışması”...
- Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ilk olarak 2001 yılında gündeme getirildi ancak AKP iktidarı 2018’de işçilerin iradelerinin dışında bu sistemi zorunlu hale getirdi. 2018 yılından beridir işçilerin maaşlarından her ay bu kandırmacaya para...
- As Plastik işçileri grevlerinin 58. gününde İstanbul Marmarapark AVM’de As Plastik ile iş ilişkileri olan Mavi Jeans önünde basın açıklaması yaptı. Toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması halinde 26 Kasımda greve çıkacak olan DİSK/Genel-İş...
- 100 küsur günü geride bırakan Polonez direnişine, kadın işçilerin kararlılığı damgasını basıyor. Sendikaları Tekgıda-İş’te örgütlenen işçiler sendika düşmanı patronları tarafından işlerinden atıldılar. Direnişe geçtiler, işlerine örgütlü bir biçimde...
- Geçtiğimiz günlerde İzmir’in Selçuk ilçesinde baraka gibi bir evde, elektrikli sobanın devrilmesiyle çıkan yangında en büyüğü 5 yaşında olmak üzere 5 kardeş hayatını kaybetti. Bu sırada hurda toplamaya giden anne eve döndüğünde çocuklarının cansız...
- Narin, Leyla, Sıla ve niceleri. Haberlerde duyuyoruz onların adlarını. Bir süre gündemde kalıyorlar, sonra unutuluveriyorlar. Oysa hafızayı diri tutmak gerekir mücadeleyi sürdürebilmek için. Bizler de bu mektubu, yaşananları unutmamak, unutturmamak...