Buradasınız
Taktığımız maskeler hijyenik mi?
İstanbul’dan bir işçi-öğrenci
Merhaba dostlar. Ben maske üretim fabrikasında çalışan bir işçi-öğrenciyim. Normalde okullarda eğitim görmemiz gereken bu zamanlarda üniversiteler pandemi gerekçesiyle açılmayınca ekonomik ihtiyaçlarımı karşılamak için bir maske fabrikasında çalışmaya başladım. İşe başlamadan önce maske fabrikasını hijyen ve temizliğin en üst seviyede tutulduğu, Covid-19’a karşı gerekli tüm önlemlerin alındığı bir yer zannederdim. Fakat işe başladıktan sonra hayatın her alanında zorunlu hale getirilen, sözde virüsle mücadelenin en önemli araçlarından olan maskelerin ne kadar kötü koşullarda üretildiğini görünce, gördüklerimi sizlerle paylaşmak istedim.
İçinden geçtiğimiz pandemi döneminde maske kullanımı çok büyük oranda artınca, maske satışı patronlar için kârlı bir yatırım alanı haline geldi. Bu nedenle pandemi döneminde maske üretimi yapan pek çok işyeri açıldı. Bu işyerleri toplumun maske ihtiyacını karşılasa da, kapitalist düzende üretimin sadece kâr odaklı yapılması maskelerin temiz ortamlarda üretilmesini engelliyor. Örneğin çalıştığım işyerinin üretim bölümünde 2 vardiya halinde yaklaşık 100 kişi çalışmamıza rağmen üretim alanının temizliğinden sorumlu bir görevli bile bulunmuyor. Çünkü patron temizlikten sorumlu bir işçi almayı bile maliyet olarak görüyor. Zaten sözde bizleri virüslerden koruyacak olan maskelerin üretim yerinde yapılan temizlik sadece yerleri süpürmek ve çöpleri atmaktan ibaret! Bu işi de sanki az iş yükümüz varmış gibi mesai saatimiz bitmeye yakın biz üretim elemanlarına dönüşümlü olarak yaptırıyorlar. Kısacası, temizliğin doğru düzgün yapılmadığı bu tozlu ve kirli ortamda, maskelerin pislenmesinin, kendisini virüslerden ve mikroplardan korumak isteyen insanların sağlığını nasıl etkileyeceği hiç düşünülmüyor. Hatta maliyet olarak gördükleri için yere düşüp kirlenen maskeleri bile çöpe atmamıza izin verilmiyor, elimizle çırpıp yerine koymamızı istiyorlar.
Maskeler bu kadar kötü koşullarda üretilirken, koronavirüsün maskelere bulaşmasını engellemeye yönelik olarak da hiçbir önlem alınmıyor. Mesela bir hafta önceden haberi gelen “denetimler” sırasında bizi eldivenlerle çalıştırırlarken, denetim bitince üretim hızını yavaşlattığı için onlarca insanı eldivensiz bir şekilde çalıştırıyorlar. Üstelik bu çalışma şekli işyerinde 8 kişinin Covid-19 testi pozitif çıkmasına rağmen oluyor! Normalde bir maske fabrikasında koronavirüs taşıyan biri tespit edildiğinde herkese test yapılması ve gerekirse işyerinin karantinaya alınması gerekirken, bizde virüs taşıyan arkadaşımızın sadece gün içerisinde temaslı olduğu kişilere test yapıldı ve test sonucu belli olana kadar da siparişlerin yoğun olduğu gerekçesiyle üretime devam edildi. Hatta toplamda 8 kişi olarak test sonucumuz pozitif çıktıktan sonra karantinada kaldığımız için iş yetişmiyor denilerek çalışan arkadaşlarımızın çay molalarından 5’er dakika kesildi. Ne kadar korkunç bir düzenin içerisindeyiz değil mi dostlar? Bizler bir yandan virüsle, diğer yandan ekonomik zorluklarla uğraşırken, patronsa sermayesini büyütmek ve zenginliğine zenginlik katmak için bizi daha fazla nasıl sömüreceğiyle uğraşıyor…
Bütün üretimin kâr elde etmek için yapıldığı, insanın insanı sömürüsüne dayanan çarkı bozuk kapitalist düzen yaşamımızın her alanını çürütüyor. İnsanlık olarak geldiğimiz düzeyde bütün hastalıklara karşı etkili ve kapsamlı bir mücadele yürütmek aslında mümkünken, özel mülkiyetin zincirlerine takılan sorunlar bir avuç asalağın çıkarları yüzünden çözülemiyor. Dünyanın sorunları kapitalist düzen yüzünden çığ gibi büyürken egemenler toplumu yalanlarla uyuşturarak düzenlerini sürdürmek istiyorlar. Mesela medya araçlarını kullanarak virüsün yayılmasının sorumlusunu kurallara uymayan işçi ve emekçiler olarak gösteriyor ve bireysel önlemlerle koronavirüsten korunabileceğimizi söylüyorlar. Fakat maske fabrikasında virüse yakalanan biri olarak söyleyebilirim ki koronavirüs insanların virüsten korunmak için kullandığı maskeler aracılığıyla bile bulaşabiliyor… Fakat diğer yandan sermaye sahiplerinin yalanları her geçen gün daha fazla işçi, emekçi tarafından görülüyor ve işçi sınıfının öfkesi gittikçe büyüyor. Bizlerse bu öfkeyi örgütlü bir güce dönüştürmek için mücadele etmeliyiz. Çünkü biliyoruz ki işçi sınıfı olarak ancak örgütlenirsek haklarımıza sahip çıkabiliriz.
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
- “Nehir, Nehir, Çocuğumu Geri Verin!”
Son Eklenenler
- Mersin’in Gülnar ilçesinde yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Santrali şantiyesinde çalışan işçiler Ocak ve Şubat ayı ücretleri ödenmediği için 27 Martta iş bıraktı. Santralin Türkiye tarafının genel yüklenici firması IC İçtaş bünyesinde çalışan...
- Özak Tekstil işçileri sendika değiştirme hakkını kullanarak BİRTEK-SEN’de örgütlendikleri için patronun işten atma saldırısıyla karşılaşmış ve 27 Kasımda direnişe geçmişlerdi. Tüm baskı ve engellemelere rağmen sendikalarıyla birlikte mücadeleyi...
- Bayburt Grup’a bağlı Agrobay Seracılık’ta çalışan işçiler Tarım-Sen’e üye oldukları için tazminatları ve 2 aylık maaşları ödenmeden işten atılmışlardı. 22 Ağustosta direnişe geçen işçiler patronun yalanlarına, jandarma saldırısına, defalarca...
- İşçilerin, patronların saldırılarına karşı mücadelesi sürüyor, bu mücadelelerin bir kısmı anlamlı kazanımlarla sonuçlanıyor. Sendika düşmanlığına karşı direnişe geçen RC Endüstri işçileri patrona geri adım attırdı. Direnişin 20. gününde üretimi...
- Sermayelerini büyütmeyi her şeyin önüne koyan patronlar sınıfı dünyanın dört bir yanında iş güvenliği önlemlerini almayarak, doğayı tahrip edip felaketlerin önünü açarak işçilerin canını almaya devam ediyor. Türkiye’de ve dünyada depremlerde,...
- İtalya İşçi Sendikası UIL ülkede giderek artan iş cinayetlerine karşı 19 Martta Roma’da protesto gösterisi düzenledi. Sendika öncülüğünde yapılan eylemde giderek artan işçi ölümleri protesto edildi. İş güvenliği önlemlerinin alınmamasının işçilerin...
- Sorunlarımız giderek artıyor. Çevremde pek çok insandan “hiçbir şey değişmiyor” cümlesini duyuyorum. Onlara soruyorum: “Peki, değişmesi için sen ne yapıyorsun?” Herkes çözümü birbirinden bekliyor, sonra da “neden böyle” diye şikâyet ediyor. Sonuç...
- Hak gasplarına karşı işçilerin, emekçi kadınların ve emeklilerin hak arayışı sürüyor. Çeşitli işkollarından işçiler İzmir’den Manisa’ya, İstanbul’dan Ankara’ya kadar direnişlerle, yürüyüşlerle, basın açıklamalarıyla seslerini yükseltiyor.
- Başlıktaki sorunun cevabı aslında çok basit: kim karıştırıyorsa onun işine gelir doğal olarak. Çalışmakta olduğum işyeri ağır sanayi… Genç işçilerin yanı sıra çocuk ve yaşlı emeği sömürüsü de katmerli olarak yaşanıyor. Ücretlerin çevredeki...
- Türkiye’de mevcut siyasi iktidar, pek çok alanda politika değiştirdi, iç ve dış politikalarında keskin zikzaklar çizdi, defalarca doğrultu değiştirdi. Fakat doğrultusunu hiç değiştirmediği, istikrarını hep koruduğu bir alan var: Emek politikaları!
- Binlerce yıl önce atalarımızın avlanmak için kullandığı bumerang, atıldığı noktaya geri dönmesiyle bilinir. Bumerangın bu özelliğine atıfla, kişinin gösterdiği tutum ve davranışların sonuçlarının eninde sonunda kendisine geri dönüşü olacağını...
- Bursa’nın Gemlik ilçesinde faaliyet gösteren Borusan Lojistik A.Ş’de Liman-İş Sendikası’na üye olan 4 işçi işten çıkarıldı. Sendikalaştıkları için işten atılan işçilerin geri alınması ve sendikal baskılara son verilmesi talebiyle 21 Martta fabrika...
- Her işçinin belki bir tesadüf neticesinde ve o güne değin ilk kez duyduğu, duyduğunda da “işte aradığım cevap buydu” dediği sözler vardır. Sınıf temelinde örgütlü işçiler buna “kulağına kar suyu kaçırmak” da derler. Benim kulağıma kar suyunu kaçıran...