Buradasınız
Vardiyadan Notlar
Gebze’den bir metal işçisi
Ben iki çocuk babası bir işçiyim. Geçtiğimiz günlerde fabrikada makina başındaki işçi abilerimden birine takıldı gözlerim. Normalde abimiz güler yüzlü, şakacı, sevecen birisidir. Canı sıkkındı. Yanına gidip “abi hayırdır? Senin bir sıkıntın mı var?” diye sordum. O da başladı anlatmaya.
Abimizin oğlu Anadolu’da bir şehirde üniversite kazanıyor. Tabi aile sevinç içindeyken, üniversiteye kayıt zamanı gelmiş çatmış. Kayıt yaptıktan sonra, kalacak yerin ayarlanması için yurda gitmişler. Yurda gittiklerinde, 3 yıldır yurdun boş bir şekilde durduğunu söylemiş kapıdaki görevli. Daha sonra başka yerlere yurt aramaya gitmişler ama bulamamışlar. Kapı görevlisine düştükleri durumları anlatırken kapıya özel araçla biri yanaşmış. İşçi abimiz “bunlar kim?” diye sorduğunda “bunlar torpilli” diye gülümsemiş kapı görevlisi. Sizin anlayacağınız torpil her yerde geçiyor. Arabadan inen, üniversite rektörünün oğluymuş. Lojmanlarda ise ücretsiz kalıyorlarmış. Üstelik kaldıkları lojman üniversiteye 200 metre uzaklıktaymış. Rektörün oğlu o üniversiteye gidiyormuş. Özel bir araç gelip okula bırakıyormuş. Abimiz bunu duyunca çok sinirlenmiş.
İkinci günün sonunda yurt arayışından vazgeçmişler. Ev arayışına başlamışlar. Fakat evler çok pahalıymış. Sadece tek bir oda için 3000 lira kira istemişler. Bu duruma şok olmuş, çok üzülse de çocuğuna belli etmemiş. En sonunda bir apart bulmuşlar. Apart odasını kişi başı 2500 liraya tutmuşlar. Koşturmacada acıkmışlar. Uygun bir şeyler yiyebilecekleri bir yer bulmuşlar. Kişi başına 45 lira ödemişler. Hesap başlamış işçi abimizin kafasında “sabah bir çay ve simit yerse 10 lira. Öğlen ve akşam burada yese 90 lira, etti mi günlüğü 100 lira. Yalnızca yemek ayda eder 3000 lira, oda için 2500 lira, elektrik, su, ısınma ve internet faturaları derken 7500 lira yapar. Eğitim masraflarını, cep harçlıklarını saymıyorum bile.” Ama ne çare. Sonra çocuğumu kalacağı yere bıraktıktan sonra tekrar yurdun güvenliğiyle konuşmak için gittim.
Bu yurdun neden açılmadığını sordum. Görevli “biz de açılmasını üç yıldır bekliyoruz. Üstelik burası binlerce öğrenci kapasiteli, yerleşmeleri de bir hafta sürmez. Sorunun ne olduğunu bilmiyorum. Kulağıma geldi, devlet bu apartlardan vergi alıyormuş. Yurt açılmadığında ise ev sahipleri istediği gibi fiyat yükseltiyormuş” diye konuştu. Tabi açmaz yurdu, her şey apaçık ortada. Yalandan yere yurt sorunumuz yok diyorlar. Hepsi yalan, yurt var ama açılmıyor. Özel yurtlara veya evlere teşvik ediyorlar. Milletin ne çile çektiğini ise hiç umursamıyorlar” diye konuştu.
Bir işçinin çocuğunu üniversitede okutabilmesi için minimum 7500 liraya ihtiyacı var. Yani asgari ücretten daha fazlasına ihtiyacı var. Kim bu koşullarda boynunu bükmeden çocuğunu hakkıyla okutabilir ki? Ekonomik krizle birlikte kiralar dudak uçuklatıyor. Çocuklarımız barınamıyor! Acil bir şekilde devlet yurtları açmalı ve öğrencilerin tüm ihtiyaçları ücretsiz bir şekilde karşılanmalıdır. Bugün tüm bu anlattıklarım bir başka işçinin sorunuymuş gibi görünebilir. Yarın aynı sorunlarla bizler de karşı karşıya kalacağız. Biz işçiler olarak birlik olmalıyız. Sesimizi her fırsattan nemalanan kan emicilere karşı yükseltmeliyiz. Birlik olursak bütün sorunların üstesinden geliriz.
- Her Fabrikada Ortak Sorunlarımıza Çözüm: Örgütlen!
- “Yanıyorsun Fuat Abi”
- Kredi Kartları Taksitlerinden Kurtuluyoruz!
- Neden Hiçbir Şey Değişmiyor?
- İşçilerin Kafa Karışıklığı Kimin İşine Geliyor?
- Dünya Dönüyor Ama Eskisi Gibi Değil
- Asgari Ücretle Açgözlü Olunur mu?
- Ekmeğimizin Peşindeysek Haklarımızın da Peşinde Olmalıyız!
- Hayatı Bizim İçin Ömür Törpüsü Haline Getirdiler
- Bu Düzen Sağlığımızı Bozuyor
- Benim Ekonomim Neden Şahlanmıyor?
- Migros’ta İşten Atılan Yeğenim İşe İade Edildi
- Borsada Neleri Kaybediyoruz?
- Umut Hep Vardır
- Dün Hiroşima Bugün Ortadoğu
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Doğru Bilgi ve Çözüm İçin Mücadele Saflarına
- Karnımızı Doyurmak Değil Sağlıklı Beslenmek İstiyoruz
- “Fedakârlık” Neden Hep Bize Düşer?
- Kuru Ekmek
- Yoksulluğundan Utanmak!
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Çocuklarımız İçin
- 3 İşçi Kadın, 3 Hayat, 3 Talep!
- Bu Düzen Değişmeli!
- Bir Yanımız Uzay Çağı Bir Yanımız Yoksulluk
- Emekçi Kadınlar: Mahalleyi UİD-DER’e, UİD-DER’i Mahallemize Taşıyoruz!
- Market Raflarından Sınıf Siyasetine
- Emekliyiz, Adana Arçelik İşçileriyle Dayanışma İçindeyiz
- Yüksek Kiralar, UİD-DER’in Kampanyası ve İşçi Dayanışması
- Çocuklar Bayılmasın Diye Kampanyamıza Sahip Çıkalım!
- UİD-DER’in Kampanyasının Eyüp’ten Yansımaları
- Yapılan Zamlar Geri Alınsın!
- Annelerimizin Ücretlerinin Yükseltilmesini, Çalışma Saatlerinin Kısaltılmasını İstiyoruz!
- Pazara mı Gitsek Ucuz Olur Markete mi?
- Israr Ettik ve Kazandık
- “Tost Günü” ya da “Birlik ve Mücadele Günü”
- Asgari Ücret: Kim Haklı, Meşru Olan Ne?
- Okul Öncesi Eğitimde Ücretsiz Yemek Hakkı Kazanıldı
Son Eklenenler
- Ramazan bayramı boyunca, insanlar birbirlerine temenni mesajları attı. Sevdiklerine onların mutluluklarını içeren dilekler ilettiler. Sevdikleri kişilerin kötü günler görmemesini, her türlü beladan ve kazadan uzak olmasını, açlık ve yoksulluk...
- Merhaba arkadaşlar, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu sömürü düzeni kapitalizm dünya işçi sınıfının hayatını alt üst edip zindana çeviriyor. Dolayısıyla her 1 Mayıs’ın biz emekçiler için ayrı bir...
- Siyasi iktidarın ve sermaye sınıfının saldırıları arttıkça işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları kötüleşiyor, iş cinayetleri sürüyor. Bu koşullarda düşük ücretlere, sendikal baskılara, ağırlaşan çalışma koşullarına karşı pek çok sektörde...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER temsilciliklerinde “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlikler gerçekleştirildi. 20-21 Nisanda...
- Son yıllarda mülteci, göçmen, sığınmacı ve yabancı sözlerini çok duyduk, duymaya da devam edeceğiz. Nedeni dünya üzerindeki 8 milyar insanın neredeyse 300 milyonunun, doğup büyüdükleri, yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda kalmalarıdır. Ve...
- Yunanistan’da en büyük işçi sendikası olan Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (GSEE) çağrısıyla artan hayat pahalılığını protesto etmek amacıyla bir günlük genel grev gerçekleştirildi. 16 Nisan’da yüzbinlerce işçi ve emekçi başta Atina...
- Ben Mersin’den, sendikasız bir fabrikada çalışan metal işçisiyim. Yaşamımı devam ettirebilmek için ben de sizler gibi çalışmak zorundayım. Çalıştığım fabrikada birçok sorunla karşı karşıyayız. Bu sorunlar Türkiye’de işçilerin genelinin yaşadığı...
- Türkiye’nin her yerinde pıtrak gibi çoğalan özel okullar, bir süredir ülke gündemine pek çok sorunla birlikte yerleşmiş durumda. 22 yıldır sanayi şehri Bursa’da çalışan bir özel okul öğretmeniyle sektördeki sorunlar üzerine gerçekleştirdiğimiz...
- 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Grevlerini sürdüren Lezita işçileri patronun grev kırıcılığına karşı da mücadele ediyor. 18 Martta Ankara’ya yürüyüş başlatan Agrobay işçileri, 21 Martta...
- İktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin haklarına pervasızca saldırıyor, işçiler mücadele ediyor. Adıyaman Besni’de Mega Polietilen fabrikasında ücret gaspına karşı başlayan direniş sonuç verdi, işçilerin 2 aylık ücretleri yatırıldı....
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...