Buradasınız
Zamlara, Hayat Pahalılığına ve Savaşa Karşı Birleşelim!
Türkiye’nin savaşın aktif bir tarafı haline gelmesine paralel olarak bütçe giderleri kat be kat artmakta ve bu artış zamlarla emekçilerin sırtına yıkılmaktadır.
Emekçilerin yaşamını çekilmez kılan ve sefalet koşullarını daha da ağırlaştıran zamlar son sürat devam ediyor.
AKP hükümeti, emekçi halkın zamlara tepki göstermesinin önüne geçmek için, zamları özellikle ilkbahar ve sonbaharda yaptı.
Hatırlayalım: Nisan ayında doğalgaza tek seferde %19 oranında zam yapılmıştı. Aradan dört ay geçmeden, Ekim ayının başında doğalgaz bir kez daha %10 oranında zamlandı. Böylece, kullanımın düştüğü ve yüksek faturaların halkın canını yakmadığı bu aylarda doğalgaza %30 oranında bir zam yapılmış oldu.
Yine Nisan ayında elektriğe %9,6 oranında zam yapılmıştı. Bunu yeterli bulmayan AKP hükümeti, emekçilerin cebine elini biraz daha uzatabilmek amacıyla, son doğalgaz zammının yanına elektrik zammını da ekledi: %10!
Zam zulmü altında inleyen emekçi halka bir darbe daha vurulmuş oldu.
Benzin, mazot ve benzeri petrol ürünlerine yapılan zamlar ise artık otomatiğe bağlanmış durumda.
Benzin, mazot doğalgaz ve elektriğe zam demek, bunların dışında kalan her şeye zam demektir.
Nitekim enerji ürünlerinin zamlanmasıyla maliyetlerin arttığı ileri sürülerek şehir içi ve dışı ulaşımdan gıdaya, giyimden beyaz eşyaya kadar her şeye zam yağdırılmaktadır.
İlkbahar ve yaz aylarında doğalgaz ve elektriğin az kullanılması, meyve ve sebzenin daha ucuz olmasından kaynaklı zamların etkisi az hissedildi. Lakin kış aylarıyla birlikte, hayat pahalılığı tüm eziciliğiyle kendini gösterecek ve emekçilerin yaşamını tam bir çileye çevirecek!
Çünkü tüm yaşamsal ihtiyaç maddelerine zam yapılırken, işçilerin ücretleri yerinde saymaya devam ediyor. İşçilerin ücretlerine çoğunlukla zam yapılmamakta, yapıldığında ise %5’i geçmemektedir. Böylece yerinde sayan ücretler, hayat pahalılığı karşısında çarçabuk eriyip gitmektedir.
Bunun anlamı şudur: İşçilerin satın alma gücü gerilemektedir. Satın alma gücünün gerilemesi demek reel ücretlerin düşmesi demektir! Dolayısıyla işçilerin aldığı ücretin miktarına (nominal ücret) değil, bu ücretle ne kadar şey satın alındığına (reel ücret) bakılmalıdır.
Şu anda işçilerin hem ücret miktarı hem de bu ücretin satın alma gücü düşüktür. Meselâ, asgari ücret yalnızca 739 liradır.
Bu ücretle dört kişilik bir işçi ailesinin karnını doyurması, kira vermesi, fatura ödemesi, çocuk okutması ve diğer ihtiyaçlarını karşılaması nasıl mümkün olabilir?
739 liralık asgari ücret, hiçbir şekilde hayatın gerçekleriyle bağdaşmıyor. Dört kişilik bir ailenin en temel/asgari ihtiyaçlarının karşılanması için çok daha fazlasına ihtiyaç var.
Sendikaların açıkladığı açlık sınırı 1000, yoksulluk sınırı ise 3000 liranın üzerindedir. Yani dört kişilik bir ailenin açlık sınırında yaşaması için bile 1000 liraya ihtiyaç vardır.
739 liralık asgari ücret göz önünde tutulursa, milyonlarca işçinin aslında açlık sınırının altında yaşadığı görülecektir.
İşçiler, açlık sınırını aşmak için gece gündüz demeden çalışıyor, fazla mesailerle gelirlerini arttırmaya çabalıyorlar. Fakat tüm bu uğraşa rağmen, işçilerin yaşam koşulları yoksulluk sınırına dahi yaklaşamıyor.
Bu durumda işçiler doğru düzgün beslenemiyor ve ağır çalışma koşulları için gerekli besinleri alamıyorlar. İşçilerin mutfağına et gibi protein ağırlıklı besinler değil, makarna ve ekmek gibi karbonhidratlı besinler giriyor.
Netice bellidir: Gerektiği gibi beslenemeyen işçiler, uzun ve ağır çalışma koşulları altında tükeniyorlar.
Fazla mesailer, 12 saat üzerine kurulu vardiya sistemleri, aynı hafta içinde hem gece hem de gündüz çalışılması ve böylece dinlenmenin bir türlü mümkün olmaması nedeniyle gelen bedensel çöküş!
İşte patronların ve AKP hükümetinin işçilere reva gördüğü yaşam budur!
Önümüzdeki aylarda da AKP hükümeti zam yağmuruyla emekçilerin belini bükmeye devam edecek.
Zamlarla birlikte devletin kasasına akan vergi miktarı artmaktadır. Örneğin, bir litrelik benzine ya da bir paket sigaraya verilen paranın neredeyse yarısı devlete vergi olarak gidiyor.
Böylece devlet, KDV ve ÖTV vergileri adı altında emekçileri kaz gibi yoluyor.
Peki, emekçilerin cebinden çıkan paralarla oluşturulan devlet bütçesi nereye harcanıyor? Meselâ eğitime ve sağlığa yatırım mı yapılıyor?
Elbette hayır!
Bütçenin ana dilimlerinden biri savaş harcamalarına ayrılmış durumda. AKP hükümeti son bir yıldır içeride ve dışarıda savaşı tırmandırmaktadır. Kürtlere yönelik askeri operasyonlar hız kesmezken, Özgür Suriye Ordusuna yapılan askeri yardımlar da savaş bütçesini şişirdikçe şişirmektedir.
Silah araç gerecine ve savaş teçhizatına, 2012’nin Ocağından Haziranına kadarki altı aylık sürede toplam 203 milyon lira harcanırken, yalnızca Temmuzda 287 milyon lira harcanmıştır. Ağustostaki 198 milyon liralık harcamayla birlikte, savaş/yıkım araçlarına harcanan para iki ayda 483 milyon liraya fırlamıştır. Ayrıca bütçede, “gizli hizmet giderleri” olarak gösterilen ve nereye harcandığı belli olmayan örtülü ödenektede muazzam bir artış söz konusudur.
Buradan da anlaşılacağı üzere, Türkiye’nin savaşın aktif bir tarafı haline gelmesine paralel olarak bütçe giderleri kat be kat artmakta ve bu artış zamlarla emekçilerin sırtına yıkılmaktadır.
Dolayısıyla savaş çığırtkanlığı yapan AKP hükümetinin söylemine asla kanılmamalıdır. Savaş ölüm, yıkım, acı ve gözyaşı demektir.
Zamların hiçbir haklı nedeni yoktur. Savaş aynı zamanda zam, hayat pahalılığı, yaşamın katlanılmaz hale gelmesi, uzun ve ağır çalışma koşulları demektir.
Zaten Türk ve Kürt emekçileri 30 yıldır süren haksız savaştan dolayı acı çekiyorlar. Bu nedenle, emekçilerin canını alan bu haksız savaşa karşı durup barışın sesini yükseltmek, Suriye’ye dönük bir savaşın da karşısına dikilmek görevimizdir! O halde gelin zam zulmüne, hayat pahalılığına ve savaşa karşı birleşelim!
Savaşa değil, sağlığa ve eğitime bütçe!
Doğalgaza, elektriğe, petrol ürünlerine yapılan zamlar geri çekilsin!
Asgari/temel ihtiyaçları gerçekten karşılayacak vergi dışı bir asgari ücret!
İşçilerin kredi kartı, elektrik, su ve doğalgaz borçları silinsin!
Gıda fiyatları ucuzlatılsın!
Ev kiraları dondurulsun!
Emekçilere parasız sağlık, eğitim, konut ve ulaşım sağlansın!
Aslı Bozuk Deme Gel Şu İnsana
- Ukrayna Savaşının İkinci Yılı: Ukrayna’dan Gazze’ye Emperyalist Savaşa Hayır!
- Emekçi Kadınlarız, 8 Mart Ruhuyla Birleşiyoruz!
- 6 Şubat Depremlerinin Birinci Yılı: Asrın Kötülüğünü Unutma, Unutturma!
- Gazze’de Savaş Büyüyerek Devam Ediyor
- Filistin ve Ortadoğu’da Yangın Büyüyor
- Oylar Emek ve Özgürlük İttifakı Partilerine!
- Ülkeyi Enkaz Yığınına Çeviren Yağmacı Düzene Artık Yeter!
- İşçi Sınıfı 1 Mayıs’ta Asrın Kötülüğüne ve Yağmacı Enkaz Düzenine “Artık Yeter” Diyecek!
- Felaket Göz Göre Göre Geldi: Depremzedeler İçin Tüm Olanaklar Seferber Edilsin!
- Asgari Ücret Görüşmeleri Algı Oyunlarıyla Başladı
- UİD-DER Kadın Komitesi: Kadına Yönelik Şiddetin Kaynağı Kapitalizmdir!
- Savaş Emekçiler İçin Yıkım Demektir! Savaşa Hayır!
- Şimdi Birlik ve Mücadele Zamanı!
- UİD-DER Kadın Komitesi: 1 Mayıs’ta Birlik, Dayanışma ve Coşkumuzla UİD-DER Kortejinde Buluşalım!
- Birlik ve Dayanışma İçinde 1 Mayıs’a!
- İşçi Sınıfının Tek Güvencesi Örgütlü Gücüdür!
- UİD-DER Kadın Komitesi: Emeğin Mücadelesi Emekçi Kadınlarla Büyüyor!
- Asgari Ücret Dört Kişilik Ailenin İhtiyaçlarına Göre Hesaplansın!
- Geleceğini Arayan Gençlik: Yarınlar İçin Mücadele Edelim!
- Sömürüye, Baskı ve Zorbalığa Karşı Gücümüzü Birleştirelim!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- İşçi Dayanışması 190. Sayı Çıktı!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
Son Eklenenler
- Mersin’in Gülnar ilçesinde yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Santrali şantiyesinde çalışan işçiler Ocak ve Şubat ayı ücretleri ödenmediği için 27 Martta iş bıraktı. Santralin Türkiye tarafının genel yüklenici firması IC İçtaş bünyesinde çalışan...
- Özak Tekstil işçileri sendika değiştirme hakkını kullanarak BİRTEK-SEN’de örgütlendikleri için patronun işten atma saldırısıyla karşılaşmış ve 27 Kasımda direnişe geçmişlerdi. Tüm baskı ve engellemelere rağmen sendikalarıyla birlikte mücadeleyi...
- Bayburt Grup’a bağlı Agrobay Seracılık’ta çalışan işçiler Tarım-Sen’e üye oldukları için tazminatları ve 2 aylık maaşları ödenmeden işten atılmışlardı. 22 Ağustosta direnişe geçen işçiler patronun yalanlarına, jandarma saldırısına, defalarca...
- İşçilerin, patronların saldırılarına karşı mücadelesi sürüyor, bu mücadelelerin bir kısmı anlamlı kazanımlarla sonuçlanıyor. Sendika düşmanlığına karşı direnişe geçen RC Endüstri işçileri patrona geri adım attırdı. Direnişin 20. gününde üretimi...
- Sermayelerini büyütmeyi her şeyin önüne koyan patronlar sınıfı dünyanın dört bir yanında iş güvenliği önlemlerini almayarak, doğayı tahrip edip felaketlerin önünü açarak işçilerin canını almaya devam ediyor. Türkiye’de ve dünyada depremlerde,...
- İtalya İşçi Sendikası UIL ülkede giderek artan iş cinayetlerine karşı 19 Martta Roma’da protesto gösterisi düzenledi. Sendika öncülüğünde yapılan eylemde giderek artan işçi ölümleri protesto edildi. İş güvenliği önlemlerinin alınmamasının işçilerin...
- Sorunlarımız giderek artıyor. Çevremde pek çok insandan “hiçbir şey değişmiyor” cümlesini duyuyorum. Onlara soruyorum: “Peki, değişmesi için sen ne yapıyorsun?” Herkes çözümü birbirinden bekliyor, sonra da “neden böyle” diye şikâyet ediyor. Sonuç...
- Hak gasplarına karşı işçilerin, emekçi kadınların ve emeklilerin hak arayışı sürüyor. Çeşitli işkollarından işçiler İzmir’den Manisa’ya, İstanbul’dan Ankara’ya kadar direnişlerle, yürüyüşlerle, basın açıklamalarıyla seslerini yükseltiyor.
- Başlıktaki sorunun cevabı aslında çok basit: kim karıştırıyorsa onun işine gelir doğal olarak. Çalışmakta olduğum işyeri ağır sanayi… Genç işçilerin yanı sıra çocuk ve yaşlı emeği sömürüsü de katmerli olarak yaşanıyor. Ücretlerin çevredeki...
- Türkiye’de mevcut siyasi iktidar, pek çok alanda politika değiştirdi, iç ve dış politikalarında keskin zikzaklar çizdi, defalarca doğrultu değiştirdi. Fakat doğrultusunu hiç değiştirmediği, istikrarını hep koruduğu bir alan var: Emek politikaları!
- Binlerce yıl önce atalarımızın avlanmak için kullandığı bumerang, atıldığı noktaya geri dönmesiyle bilinir. Bumerangın bu özelliğine atıfla, kişinin gösterdiği tutum ve davranışların sonuçlarının eninde sonunda kendisine geri dönüşü olacağını...
- Bursa’nın Gemlik ilçesinde faaliyet gösteren Borusan Lojistik A.Ş’de Liman-İş Sendikası’na üye olan 4 işçi işten çıkarıldı. Sendikalaştıkları için işten atılan işçilerin geri alınması ve sendikal baskılara son verilmesi talebiyle 21 Martta fabrika...
- Her işçinin belki bir tesadüf neticesinde ve o güne değin ilk kez duyduğu, duyduğunda da “işte aradığım cevap buydu” dediği sözler vardır. Sınıf temelinde örgütlü işçiler buna “kulağına kar suyu kaçırmak” da derler. Benim kulağıma kar suyunu kaçıran...