Buradasınız
Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri

Liseli bir genç, büyük bir markette sözleşmeli kasiyer olarak çalışan annesinden kendisine yeni telefon almasını ister. Fakat anne sözünü tutamaz. Anne-oğul arasında kavgalar başlar. Hepimiz için tanıdık olan bu hikâye Güney Kore yapımı Cart filminde bir yan hikâye olarak işleniyor. Lise öğrencisi Tae-Young annesi Sun-Hee ve kız kardeşi ile kutu gibi bir evde, yoksulluk içinde yaşamaktadır. Annesi yıllardır kadroya alınmayı, ücretinin yükseltilmesini beklemektedir. Ama verilen sözler tutulmayınca işyerinde sendikalaşarak greve giderler. Anne grevin başarıya ulaşabilmesi için fedakârca mücadele ederken, evin yükünü de tek başına omuzlamaya çalışır, zaman zaman çocuklarından gizli gözyaşı döker. Filmde kameranın kadrajı Tae-Young’a çevrildiğindeyse manzarayı bir gencin gözünden görürüz.
Tae-Young, kartında para olmadığı için okul yemekhanesinde yemek yiyemez ve çok utanır. Arkadaşının, yalnızca kendisinin bu durumda olmadığını söylemesine rağmen bu duygusundan kurtulamaz. Dönemin modasına uymayan kapaklı telefonundan utanır, yeni bir telefon alması için annesini zorlar. Greve çıktığı için annesine kızar. Fakat içinde yaşadığımız sistem gerçekleri gençlerin yüzüne tokat gibi çarpmak için sabırsızdır. Gençlere bir taraftan pembe hayaller satan kapitalizm diğer yandan da bu hayallerin kof olduğunu yaşatarak öğretir. Nitekim filmde de Tae-Young sınıfının gerçeklerine adım adım yaklaşır.
Bir gün okulda mezuniyet gezisine gidecekleri söylenir. Tae-Young annesinin gezi parasını karşılayamayacağını bildiğinden, geziye katılabilmek için okuldan bir arkadaşının çalıştığı markette yarı zamanlı işe girer. 2 ay sonra ücretini istemeye gittiğinde ücretinin tamamını ödemek istemeyen patronla tartışır, hem patronundan dayak yer hem karakolluk olur. Daha sonra karakola gelen annesi oğlunun uğradığı haksızlık karşısında sessiz kalmaz ve ücretin tamamını patrondan söküp alır, oğluna verir. İşte, Tae-Young için işler bu noktada değişmeye başlar ve filmin devamında annesinin yükünü hafifletmeye çalıştığını görürüz.
Bugün çevremize baktığımızda benzer manzaralarla karşılaşıyoruz. Çoğumuz işçi çocuklarıyız. Farkında olalım ya da olmayalım evimize giren para yoksulluk sınırını aşamıyor. Ama özellikle sosyal medyanın etkisiyle isteklerimiz, özendiğimiz şeyler çeşitleniyor. Kapitalist sistem tüketimi kışkırtıyor, önümüze her gün yeni bir “ihtiyaç” listesi koyuluyor. Dış görünüşünü modaya uyarlayan, ünlü markaların kıyafetlerini giyinen, son model cep telefonlarına sahip olan, hâl ve davranışını yine modaya göre şekillendiren gencin, toplumda iyi bir yer edinebileceği algısı yaratılıyor. Sistemin empoze ettiği bu kriterleri benimseyen gençler bulundukları topluma, sınıfsal konumlarına yabancılaşıyorlar.
Son dönemlerde ailelerini beğenmeyen, maddi imkânsızlıklar nedeniyle tüm isteklerinin karşılanmamasına tepki gösteren gençlerin sayısı hiç de az değil. Hatta “bakamıyorsanız doğurmasaydınız, doğururken bana mı sordunuz?” gibi tepeden ve ezberlenmiş tepkilere de çevremizde sıkça denk geliyoruz. Diğer yandan okullarda dış görünüşü, giyimi kuşamı nedeniyle öğrencilerin birbirlerine zorbaca davranışlar sergilediği, birbirlerini aşağıladığı da biliniyor. Rejimin toplumda yaratmaya çalıştığı yapay kutuplaşmanın tezahürleri gençler ve aileleri arasında çeşitli biçimlerde yansımasını buluyor.
Fakat yaşam koşullarımızın suçlusunu yakınlarımızda aramadan önce asıl sorgulamamız gereken şey bizim nesnelliğimizi belirleyenin ne olduğu değil midir? Yani neden istediğimizi giyinemiyor, istediğimiz telefonu kullanamıyoruz? Anne ve babalarımız yeterince çalışmadığı için mi? Biz iyi bir kariyer planı yapamadığımız için mi? Yahut da bu ürünleri üretecek teknoloji bulunmadığı ya da yetersiz bir üretim söz konusu olduğu için mi? Aslında hiç biri sorduğumuz sorunun cevabını vermiyor.
Kapitalizmde üretim teknolojisi de üretim hızı da yeterince gelişmiş durumda. İşçiler çok uzun saatler boyunca çalışıp üretiyorlar. Fakat emek sömürüsü üzerine kurulu bu sistemde temel ihtiyaçlarını karşılamakta bile güçlük çektikleri bir ücrete mahkûm ediliyorlar. İşte tüm bunlar kapitalizmin çelişkileridir. Suçlu Tae-Young’ın annesi de bizim anne babalarımız da değil kapitalizmdir.
Tüm bu çelişkileri görerek küçük hesaplar yapmak yerine bize dayatılan nesnelliğimizi değiştirmek için çaba göstermeliyiz. Elbette teknolojiden yararlanmayı, kaliteli giyinmeyi, gezip görmeyi üreten sınıfın evlatları olarak en çok biz hak ediyoruz. Ama bu hakkımızı bireysel çabalarla değil, sınıfımızın saflarında birleşerek kazanabiliriz. İşte bu nedenle ailemize, arkadaşlarımıza karşı bilenmek yerine gerçeklerin farkında olan gençler olarak sorumluluk almalıyız, haklarımız için harekete geçmeliyiz.
“İşçiye Verilen Değer” Bu mu Olmalı?
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Üniversite Hayalleri ve Hayatın Gerçekleri...
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- “Babamıza Bile Güvenemeyecek miyiz?”
- Reklam Deyip Geçmeyelim!
- Yalnızlık ve Korku Duvarını Hep Birlikte Yıkalım!
- Mücadelenin Gençlerinden Sokak, Slogan ve Meydan
- Örgütlüysek Her Şeyiz!
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- “Kafasını Telefona Gömen Gençlerden Değiliz!”
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Özgür Olmak Demek…
- Asıl Sorumlular Kim? Emekliler mi? Egemenler mi?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Milletvekili Maaşları Seni de Kızdırıyor mu?
- Biz Yeni Bir Dünya Kuracağız!
- “İşçiye Verilen Değer” Bu mu Olmalı?
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Engelli de Saralı da Olsa Çalışacak!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
Son Eklenenler
- Nakba’nın 77. yılında dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçiler, Filistin halkına yapılan zulmü protesto ediyor, şehir meydanlarında kitlesel gösteriler düzenliyor. Dünya genelinde yüzbinlerce işçi ve emekçi, 77 sene önce Filistin halkının...
- Adana ve Mersin’de faaliyet gösteren Toros Tarım tesislerinde çalışan 213 işçi 21 Mayıs sabahı greve çıktı. Kocaeli Dilovası OSB ve İzmir Çiğli’de üretim yapan DYO Boya fabrikalarında eş zamanlı grev başladı.
- Karabağlar, İzmir’de ikamet ettiğim ilçedir. Mahallelerinin büyük çoğunluğunda işçi ve emekçiler yaşar. Küçük bir kesimse tuzu kuru, küçük burjuvalardan oluşur. Belediye bu zengin semtlere gösterişli hizmetler sunarken, yoksul mahalleler hep ikinci...
- Grevdeki Temel Conta işçileri 22 Mayısta fabrika önünde kitlesel basın açıklaması gerçekleştirerek işverenin grev kırıcı uygulamalarını ve saldırgan tutumunu protesto etti. Eyleme Türk-İş’e bağlı sendikalar, KESK İzmir Şubeler Platformu, Genel-İş...
- Küçük bir işçi çocuğu. Elinde, üstünde “Kreşe Gidemediğim İçin Greve Geliyorum” yazan kartonuyla poz vermiş. Muhtemelen annesi tarafından grev yerine getirilmiş. En küçük olmanın verdiği şirinlikle bütün işçilerin göz bebeği olmuş. Kreşte...
- Bugün size, belki de her gün karşılaştığımız ama çoğu zaman duyulmayan, görmezden gelinen bir gerçeği anlatmak istiyorum. İstanbul’da ya da herhangi bir şehirde üniversite öğrencisi olmak, giderek zorlaşıyor. Hele de bu ekonomik şartlarda…
- İbni Sina Üniversite Hastanesinde çalışan SES ve Dev Sağlık-İş üyesi işçiler, yetersiz yemek, su ve hijyen koşullarına karşı 16 Nisanda üç gün süren yemekhane boykotu yaptı. Genel-İş Sendikasının örgütlü olduğu İzmir’in ilçe belediyelerinde işçiler...
- Kardeşlerim, ben emekli bir işçiyim. Bu yıl da UİD-DER’le 1 Mayıs kortejinde yürüdüm. Bahtiyarım. Bir sene ayağım kırıldığından 1 Mayıs’a katılamamıştım. Yaşım itibariyle, onca mitinglere katıldım, başka kortejlerde yürüdüm, ama her defasında UİD-...
- Petrol-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu TPI Compozit fabrikalarında yaklaşık 2300 işçi, 13 Mayısta greve çıktı. Çoğunluğu Menemen’de, bir bölümü de Çiğli Sasalı’da çalışan işçiler, İzmir Serbest Bölgede (İZBAŞ) uygulanan grev yasağı nedeniyle, greve...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Bu mektubu yazmama bir grevci işçinin sorusu vesile oldu. TPI Composit grevinde bir işçi kardeşimiz, “Abi, sen deneyimli bir işçiye benziyorsun. Sence grevi nasıl sürdürmeliyiz?” diye sormuştu. Pek çok kez grev yaşamış,...
- UİD-DER’li işçiler, 19 Mayısta Portakal Plastik ve Porvil Çatı işçilerini grevlerinin 13. gününde ziyaret etti.
- Filistin halkıyla dayanışmayı ve emperyalist savaş karşıtı mücadeleyi büyütmek üzere sayısız protesto ve işyeri eylemleri düzenleyen İngiltereli işçi ve emekçiler 27. kez ulusal gösteri gününde bir araya geldi. Ülkenin dört bir yanından başkent...
- Felsefe yapmak, olgular, olaylar, süreçler, varlıklar üzerine düşünce üretmektir, neden ve sonuçlar üzerine düşünmektir, sormaktır, açıklama getirmektir. Ama sıradan insanlar, mesela örgütsüz işçiler gerçek manada düşünmeyi, düşünce üretmeyi...