Buradasınız
Hak İstiyorsak Sorumluluk Almalıyız
Dünyanın her yerinde işçiler, kitlesel protestolarla, grevlerle haklarını savunuyorlar. Baskıların artmasına, emeklilik hakkının gasp edilmesine, iş cinayetlerine, ücretlerin düşürülmesine, hayat pahalılığına karşı mücadele yürütüyorlar. Ne var ki Türkiye’de bu saldırıların katmerlisi olmasına rağmen ortaya güçlü bir tepki çıkmıyor. Bunun nedenlerini anlatan pek çok yazı yayımlandı İşçi Dayanışması’nda. Kuşkusuz ki bütün nedenler dönüp dolaşıp tek bir ana nedende birleşiyor: Örgütsüzlük… İşçi sınıfı olarak örgütlü bir güce ulaşamadığımız sürece saldırılara topyekûn karşı koyamayacağımızı biliyoruz. Peki bu, elimizin kolumuzun bağlı olduğu, hiçbir saldırıya karşı çıkamayacağımız, yapacak bir şey olmadığı anlamına mı gelir? Tek tek işçiler veya tek bir işyerindeki işçiler olarak bizim de sorumluluklarımız, yapabileceklerimiz hatta bedeli ne olursa olsun yapmamız gerekenler yok mu?
Kendimize soralım. Mesela çalıştığımız işyerinde iş güvenliği önlemleri alınmadığında, yıllık izin hakkımız kullandırılmadığında, yasal sürenin üzerinde çalıştırıldığımızda tepkisiz kalmak çözüm müdür? Biliyoruz ki çoğu işçi yapılan haksızlıklara içten içe isyan etse de işsiz kalma korkusuyla sessiz kalıyor. İşten atılmak zaten ay sonunu zor getiren bir işçi için elbette ağır bir bedeldir. Fakat işsizlik korkusuyla sessiz kalmanın, baskılara direnmemenin sonucu her zaman işimizi koruyabilmek olmuyor. Hatta kimi durumlarda bedeli işsizlikten çok daha ağır olabiliyor ne yazık ki. Hatırlayalım, Amasra madeninde meydana gelen patlamadan sonra ölen işçilerin ailelerinin anlattıklarından işçilerin aslında patlama riskinin farkında olduğunu öğrenmiştik. Evet, işçiler tehlikeyi görmüş, durumu amirlerine bildirmişlerdi. Ama hiçbir önlem alınmaması karşısında işsiz kalma korkusuyla seslerini çıkaramamışlardı. Sonuçta örgütsüzlüğün ve sessiz kalmanın bedelini 43 maden işçisi canıyla ödedi.
Patronların işçilere haksızlık yaptığı, çoğu durumda yasalara dahi uymadığı doğrudur ve bu sınıfsal bir tutumdur. Yani patron patronluğunu yapıyor. Peki ya biz işçiler? İşçi olmanın gereğini yerine getirip hakkımızı arıyor muyuz? Aslında her işçi birlik olduğunda, ortak bir ses çıkarabildiğinde sorunlarını çözeceğini bilir. Ama örgütsüzlüğün getirdiği korku ve yalnızlık duygusuyla sorumluluk almaktan kaçınır. Oysa işçiler olarak sorumluluklarımız var.
Sorumluluk almamak sadece işyerlerinde değil hayatın her alanında canımızı yakan sonuçlar üretiyor. Baskı ve yasaklar, hayat pahalılığı, enflasyon, düşük ücretler… Bu sorunları nasıl aşacağız? Evet, sendikalarımız zayıf, siyasi bir gücümüz yok, örgütsüzüz ama bu durum kenara çekilmemiz için bir neden olabilir mi? Örgütsüzlük aşılması gereken bir sorundur, bir şey yapmamanın gerekçesi olamaz. Eğer örgütsüzsek bunu aşmanın yollarını bulmak zorundayız. Her işçi “ben ne yapabilirim” sorusunu kendisine sormalıdır. İşyerinde sendika mı yok, sendikalaşmanın yolunu arayacaksın; iş güvenliği önlemleri mi alınmıyor, ısrarla talep edeceksin; işyerinde Alevi-Sünni veya şu partili bu partili diye yapay bir kutuplaşma mı var, bunu aşmanın, birlik olmanın yolunu bulacaksın; baskılar, yasaklar seni bunaltıyor mu, itiraz etmenin yolunu bulacaksın…
Yani hak istiyorsak, almak için mücadele etmeliyiz. Mücadelenin de bir yolunu bulmak zorundayız. Kısa vadede sonuç alamayabiliriz, başarısız olabiliriz, işten atılabiliriz. Ama harekete geçmeden, yorulmadan, emek vermeden, bedel ödemeyi göze almadan hiçbir şey elde edemeyiz. Dahası Amasra örneğinde olduğu gibi daha da büyük bedeller ödemek zorunda kalırız.
Ne güzel demiş Nâzım Usta, “sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?” diye… Yolumuz karanlıksa o yolu aydınlatmak için ışık bulmak, ışık olmak zorundayız. İşe kendimizden başlayacağız. Sınıfımızı, safımızı bilecek, sorumluluk almaktan kaçınmayacağız. Gerektiğinde tek başımıza dahi sesimizi çıkarmaktan, haksızlığa karşı koymaktan korkmayacağız. Sonra bizim gibi düşünen bir kişi daha bulacağız. Geçmiş mücadele deneyimlerini öğreneceğiz ve öğreteceğiz ki yolumuzda bize ışık tutsun. İşte UİD-DER bunu yapıyor. UİD-DER’e gelen işçiler geçmişin mücadele deneyimlerini öğreniyor, bilinçleniyorlar. Bir araya geliyor, sorunlarını ve çözüm yollarını tartışıyorlar. Buradan öğrendikleriyle işyerlerinde işçi arkadaşlarıyla birlik olmak için uğraşıyorlar, mitinglere katılarak seslerini yükseltiyorlar. Örgütsüzlüğe boyun eğmeyi reddediyor, kendilerine çizilen kadere razı gelmiyorlar. Kendi kaderlerini ellerine almak için, çocuklarına iyi bir gelecek bırakmak için sorumluluk alıyorlar.
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- Yine, Tekrar, Bir Daha Şahlanıyoruz!
- Ucuz Bir Hayatı Neden Bu Kadar Pahalıya Yaşıyoruz?
- “Hiçbir Faydası Yoksa Neden Vergi Ödüyorum?”
- “Başımıza Ne Geliyorsa Nüfus Artışından” mı?
- Aman Bize Müjde Vermesinler!
- Onca Şeye Rağmen Gündemlerinde Yer Alamıyoruz
- Patronun Havucu İşçinin Onuru
- Asgari Ücret: Geçinmek mi Açlıktan Ölmemek mi?
- “Fedakârlık” Neden Hep Bize Düşer?
- Bir Değil, İki Değil, Üç Değil!
- Sorunlarımız Ortak, Peki Ya Mücadelemiz?
- Derinleşen Yoksulluk ve Artan Eğitim Maliyetleri
- “Türkiye Yüzyılı” Yalanı
- Ödediğimiz Primlerden Payımıza Düşen Ne?
- Sağlık Sorunlarımız Kader Değil, Sınıfsal!
- Karıncalar ve Filin Hikâyesi
- “Ne Yapsam Mutlu Olamıyorum!”
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
- Davut Abiyi Misafir Ettik
Son Eklenenler
- İşçi sınıfının kadınları olarak birçok sorun yaşıyoruz ve bu 1 Mayıs’ta bizim de yükselteceğimiz taleplerimiz var. Sohbetimiz sırasında emekçi kadın kardeşlerimiz hangi taleplerle 1 Mayıs’a katılacaklarını anlattılar.
- Bizler bir grup petrokimya işçisiyiz. Tüm sınıf kardeşlerimizi 1 Mayıs’ın birlik, mücadele ve dayanışma coşkusuyla selamlıyoruz.
- İşçilerin sendikalaşma hakkı, ücretleri patronlar tarafından gasp edilirken bu duruma itiraz eden, hakkını arayan işçiler cezalandırılıyor, darp ediliyor. Ancak saldırılara, baskılara boyun eğmeyen işçiler mücadeleyi sürdürüyor. İstanbul Finans...
- Tekirdağ Çorlu’da 8 Temmuz 2018’de meydana gelen tren katliamında 7’si çocuk 25 kişi yaşamını yitirmiş, 300’den fazla kişi yaralanmıştı. Katliama ilişkin davanın karar duruşması 25 Nisanda Çorlu Halk Eğitim Merkezi’ne kurulan 1. Ağır Ceza...
- Emekçi kadınlar olarak hayatın her alanında çeşitli sorunlarla karşılaşıyoruz. Bu sistem bizi sokakta katledip, savaşlarda öldürüyor. Emeğimiz yok sayılıp hayatımız değersizleştiriliyor. Bizler işçi sınıfının kadınlarıyız, ellerimizdeki hünerle...
- Biz işçilerin yaşadığı sıkıntılar, zorluklar gün geçtikçe artıyor. Aldığımız ücretler açlık sınırına denk durumda. Üstelik ücretlerimizin enflasyon karşısında erimesi belimizi iyice büküyor. Çalıştığımız işyerlerinde, fabrikalarda çalışma...
- Her geçen gün yoksullaşan, hayat pahalılığıyla beli bükülen işçiler olarak vergi rekortmeni olmamız pek mümkün görünmeyebilir. Ancak gerçek bu. Milyarlarca dolarlık servetlere sahip patronlar servetleriyle kıyaslayınca tabiri yerindeyse bir kuruş...
- Bizler, Avcılar’dan genç işçi ve öğrencileriz. Kimimiz fabrikalarda saatlerce çalışıyor, kimimiz ise okul sıralarında dirsek çürütüyor. Hepimiz işçi çocuklarıyız ve bizi birleştiren, bir araya getiren ortak sorunlara sahibiz. Çünkü içinde...
- 1 Mayıs’a sayılı günler kaldı ve biz emekçi kadınlar böylesine anlamlı bir güne hep birlikte hazırlanmak üzere yan yana geldik. Sınıfımızın birlik, dayanışma ve mücadele günü için UİD-DER’de birleştik. Hep birlikte coşkulandık, umutla dolduk. 1...
- Bir haykırış duyuldu derinden/ Sanırsın dağlar kalktı yerinden/ Mahalleden, fabrika köşelerinden/ Ayağa kalktı yürüyor işçi/ Yürüyor işçi, yürüyor işçi!
- Her işçinin hayalidir bir gün emekli olmak, hayatının kalan kısmında çalışmadan mutlu mesut yaşamak ve kendini güvende hissetmek… Bunun için sigortalı bir işte çalışmaya, SGK primlerimizin gerçek ücretimiz üzerinden ödenmesine dikkat ederiz. İşe ilk...
- Geçenlerde manava yolum düştü, eve bir iki parça şey alayım diye uğradım. Alışveriş bitti, tam para ödeme esnasında 17 yaşlarında bir genç gelerek kasadaki kişinin kulağına bir şeyler fısıldadı. O ise kafasını sallayarak “tamam tamam al” dedi. Genç...
- Ramazan bayramı boyunca, insanlar birbirlerine temenni mesajları attı. Sevdiklerine onların mutluluklarını içeren dilekler ilettiler. Sevdikleri kişilerin kötü günler görmemesini, her türlü beladan ve kazadan uzak olmasını, açlık ve yoksulluk...