Buradasınız
Pazar Yerinden Sesler: “Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!”

Mahallenin bütün kadınları pazar yerinde toplanmış, ceplerindeki paraları sayıyorlar, hesap yapıyorlar. Tezgâhlardaki sebze ve meyvelere baktıkça heyecanlanıyorlar. Çünkü o gün pazarcıların indirim günü. Bir kadın anlatıyor: “Birden zabıta ekipleri gelmez mi? Bütün pazarcıları toplayıp, götürmez mi? ‘Yasak!’ diye bağırıyorlardı. ‘Yasak hanım, yasak!’ Gözümüzün önünde malları toplayıp götürdüler!” Öfkelenen kadınlar bağıra bağıra markete yürüyorlar. Market müdürü birbirine kenetlenen kadınların arasında sıkışıp kalıyor. Yüzü kireç gibi, korkudan tir tir titriyor. Kadınlar indirimin yasaklanmasının ve yeni zamların hesabını soruyorlar: “Her zaman sabreden biz mi olacağız?”, “Önce kocalarımızı işten çıkartın, sonra da fiyatlara zam yapın! Siz soyguncusunuz be!”, “Yağ, makarna, pirinç, şeker ne kadar oldu, haberin var mı?”, “Yetti artık! Bu defa fiyatları biz belirleyeceğiz. Mallara ancak geçen ayki etiket fiyatlarını öderiz. Anlaşıldı mı?” Marketin yakınlarındaki fabrikalardan metal işçileri de katılıyor kadınların arasına: “Aldığınız malların fiyatlarını belirleme hakkınızı kullanıyorsunuz. Doğru olanı yapıyorsunuz! Bu tıpkı bizim grev hakkımız gibi. Öyleyse: Ödenmeyecek! Ödemiyoruz! Çünkü bu, yıllardır yaptığımız alışverişlerde bizden çaldıklarınızın karşılığıdır!”
Hayat pahalılığına isyan eden emekçi kadınların ve işçilerin bu mücadelesi, İtalyan oyun yazarı Dario Fo’nun 1974’te yazdığı “Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!” adlı oyunda anlatılıyor. Oyun, İtalya’nın çelik, metal ve otomobil fabrikalarıyla çevrili Torino kentindeki Fiat işçilerinin o dönemki grevlerine dikkat çekmek için yazılmış. Yüz binden fazla işçinin çalıştığı Fiat otomobil fabrikasında, 1960’lı yıllar boyunca etkili grevler gerçekleştirilmişti. Çünkü işçiler dizginsizce sömürülüyor, işsizlikle tehdit ediliyor, sendikalaşma engelleniyordu. Dünyanın pek çok ülkesinde ekonominin gidişatı kötüleşiyor, sosyal ve siyasal sorunlar artıyordu. Çelişkiler keskinleştikçe, öfke de büyüyüp yayılıyordu. İşçiler, emekçi kadınlar ve gençler başka türlü yaşamanın yollarını arıyorlardı. Tarihe ’68 işçi hareketi olarak geçen bu mücadelelerin İtalya’daki öncüsü Fiat işçileriydi.
İşçiler önce fabrikadaki kilit bölümlerde sonra tüm fabrikada üretimi durdurdular. Grev fabrikadan kente ve tüm ülkeye yayıldı, milyonlarca işçi mücadeleye katıldı. İşçilerin çocukları okullarında birleşiyor, enerjilerini işçi sınıfının mücadelesine akıtıyorlardı. Emekçi kadınlar mahallelerde örgütleniyor, mutfaktaki yangını söndürmek için marketlerde, pazarlarda eylemler yapıyorlardı. Bir araya geliyor, tepkilerini ortaklaştırıyor, zamları reddediyorlardı. Zamlara ve kirasını ödeyemeyen işçilerin evlerinden atılmasına karşı, beslenmenin ve barınmanın temel bir insan hakkı olduğunu anlatıyorlardı. Çocuk bakımı ve ev işleriyle yıpranan kadınların, hayat pahalılığına karşı cesaretle mücadele etmesinin haklılığını savunuyorlardı. Oyunda bu kadınlardan biri kendisine engel olmaya çalışan eşine şöyle diyordu: “Kim bu emekçiler? Bu işçi sınıfı da kim? Biziz, biliyor musun? Yoksulluğumuzla, evlerinden atılan tüm bu insanların ortak umutsuzluklarıyla biziz. Gel de bak aşağıya! Gerçekleri görmek istemiyor gibi gözünü bantlamışsın sen!” O esnada pencerenin dışındaki manzarada, kadınların marketlerden aldıkları yiyecekleri polislerden kurtarmak için nasıl mücadele verdikleri görülmektedir.
Günümüze dönelim ve sınıfımızın penceresinden etrafımızda olan bitenlere bir bakalım. Hayat pahalılığı, düşük ücretler, yoksulluk, ağır çalışma koşulları, işsizlik, grev yasakları işçi ve emekçileri dört bir yandan kuşatmış durumda. Yaz aylarındaki zam sağanağı kışın çok daha sert geçeceğinin habercisi. Önümüzdeki süreçte başta doğalgaz olmak üzere tüm faturalar kabaracak. İğneden ipliğe tüm ihtiyaçlarımıza yapılan zamlara yenileri eklenecek. Okullar açılınca sırtımıza bir de eğitim masrafları yüklenecek. Fabrikalardaki ek zam talepleri yok sayılacak, grev mücadeleleri bastırılmaya çalışılacak. Bu saldırılara göğüs gerebilmenin yolu, mahallelerden fabrikalara işçi ve emekçilerin örgütlenmesi ve güçlerini birleştirmesidir. Unutmayalım ki, patronların sahip olduğu zenginlik biz emekçilerden çaldıklarıdır.
Emekçi kadınlar olarak, markette, pazarda, fabrikada, sendikada yani yaşamın her alanında bizden çalınanların hesabını sormamız gerek. Yarattıkları yıkımın bedelini biz emekçilere ödetmek isteyenlere karşı hep bir ağızdan “ödemeyeceğiz!” diyebilmek gerek. Sorumluluk alıp cesaretle öne çıktıkça, birlik oldukça sesimiz daha güçlü çıkacak. İşte o zaman hoşnutsuzluk duyduğumuz her şeyi değiştirmek için ihtiyaç duyduğumuz en temel şeye kavuşacağız; örgütlülüğe!
Şireci’de Konuşan Kim?
Hak İstiyorsak Sorumluluk Almalıyız
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: 8 Mart Yol Gösteriyor, Engeller Mücadeleyle Aşılır!
- Emekçi Kadın, Yaşam, Mücadele, Dönüşüm
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- UİD-DER Kadın Komitesi: Sorunlar, Engeller Mücadeleyle Aşılır!
- Güvencesiz ve Esnek Çalışma Modellerine Bir Yenisi Eklendi: “Komşu Annelik”
- Bu Televizyonlar Neleri Gösterir, Neleri Göstermez?
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- İşçilerin Canının Hiçe Sayılmasına Birlikte Karşı Duralım!
- Kadına Yönelik Şiddete Karşı Dünyadan Eylemler
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- UİD-DER Kadın Komitesi’nden Polonez Direnişine Dayanışma Ziyareti
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Clara Zetkin ve Ölümsüz Mirası
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
Son Eklenenler
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....
- Ruhunda özgür bir dünyanın umudunu taşıyan, yüreği bencil çıkarlarla değil, toplumsal kurtuluş özlemiyle çarpan sevgili büyüklerimiz ve değerli genç arkadaşlarımız, merhaba!
- Rejimin 19 Martta başlattığı saldırı dalgasına karşı başlayan protestolarda öğrenci gençler kitlesel katılımıyla dikkati çekmişti. Günlerce süren eylemlerde, polis barikatlarına, polisin şiddetli müdahalesine rağmen alanları terk etmeyen yüzlerce...
- Çünkü büyük kapitalist ülkeler, milyonlarca emekçinin vergileriyle oluşan bütçeleri sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçlara değil daha fazla silahlanmaya akıtıyorlar. Baskıcı ve otoriter uygulamaları arttırıyor, demokratik hak ve özgürlükleri...