Buradasınız
Kapitalist Düzende Sağlıklı Bir Yaşam Mümkün mü?
Ankara’dan bir sağlık işçisi
Her işin başı sağlıktır. “Sağlık olsun da gerisi hallolur” deriz hani. Peki, nedir sağlık? Sağlık, “sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam bir iyilik halinde olmak” şeklinde tanımlanıyor. O halde sağlık sistemi, “bedence, ruhça ve sosyal yönden tam bir iyilik hali”nde olmamıza hizmet ediyor mu? Sağlık hizmeti deyince aklımıza sadece hastalıklarımızın tedavisi gelmiyor mu? Bu kadarıyla bile sağlık hizmeti alamadığımızı düşünmüyor muyuz çoğu zaman? Sağlık hizmeti alabilmek için cebimizden çıkan para her geçen gün artmıyor mu?
Sağlığımızı etkileyen faktörler; çalışma hayatından barınmaya, beslenmeden giyinmeye, hastalıkları önleyici tıbba kadar bir bütündür. Bir toplumda hasta sayısı gittikçe artıyor, yeni yeni hastalıklar çıkıyorsa bu saydığımız alanların tümünde büyük sorunlar var demektir. İşçiler uzun saatler boyunca ağır koşullarda, düşük ücretlere çalışıyor. O halde bu düzende işçiler için tam bir iyilik hali mümkün olabilir mi? Asgari ücretli bir işçinin evine sağlıklı, besin değeri yüksek gıdalar giriyor mu? Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı bugün 2 bin 374 lira. Bu miktar ortalama işçi ücreti haline gelen asgari ücretten daha yüksek. Yetersiz ve sağlıksız gıdalarla beslenen, bağışıklık sistemi kuvvetli olmayan işçiler basit hastalıklarla bile mücadele etmekte zorlanıyor. Nitekim yapılan araştırmalar yoksulların ortalama yaşam süresinin zenginlere göre 10-15 yıl daha kısa olduğunu ortaya seriyor.
Günde 10-12 saatini işyerinde geçiren, fazla mesailere kalan işçilerin çalışmak ve uyumak dışında herhangi bir şeye zamanları kalmıyor. Sağlıklı sosyal ilişkiler gelişmiyor. Çalışmanın stresi, geçim sıkıntısının bindirdiği yük derken işçiler için sosyalleşmek ve rahatlamak mümkün değil. Stres ve sıkıntı hayatlarımızın ayrılmaz bir parçası. Oysa aşırı stres bağışıklık sistemimizi çökertir. Basit hastalıklardan ölümcül olanlara kadar pek çok hastalığa sebep olur. Nitekim sağlıksız koşullarda ve yoğun tempoda çalışmak pek çok meslek hastalığına neden oluyor. Tüm dünyada her yıl milyonlarca insan basit ve önlenebilir hastalıklar yüzünden ölüyor.
Üretimin insan ihtiyaçlarını karşılamak için değil, sermayenin kârı için yapıldığı kapitalist sistemde doğa da insafsızca katlediliyor. Soluduğumuz hava, içtiğimiz su fabrikaların, termik santrallerin, tarım ilaçlarının kimyasallarıyla kirletiliyor. Yediğimiz, içtiğimiz şeylerin içinde bin bir katkı maddesi var. Meyve ve sebzelerin genetiğiyle oynanıyor, toprak tarım ilaçlarıyla zehirleniyor. Yaşadığımız çevre böylesine zehirliyken, sağlıklı olmamız mümkün mü?
Sağlık sistemi hastane ve ilaç tekellerinin çıkarları doğrultusunda, insan sağlığını korumak üzerine değil;hastalıkları en pahalı biçimde tedavi etmek üzerine kurulmuştur. Verilen toplumsal mücadeleler sonucunda temel bir insanlık hakkı olarak kabul edilen sağlık hizmetleri, 1980’li yıllarda neoliberal kapitalist saldırılar ile adım adım budanmaya başladı. 80’li ve 90’lı yıllarda halk sağlığı uygulamaları, önleyici sağlık araştırmaları bir kenara bırakıldı. Daha fazla hasta tedavi etmek, daha fazla ilaç satmak üzerine kurulu sözde sağlık sistemi geliştirildi. “Sağlık hizmetlerinde iyileştirmeler yaptık” denilerek koruyucu sağlık hizmetleri ortadan kaldırıldı. Bugün bilimsel araştırmalar önleyici tıbbı geliştirmek için değil, yeni ilaçlar ve dolayısıyla yeni hastalıklar üretmek, ilaç tekellerine para kazandırmak için yapılıyor. Hükümetler daha fazla hastane açmakla, devasa şehir hastaneleri kurmakla övünüyorlar. Hatta bu hastanelere müşteri garantisi veriyorlar! İnsanları her türlü yolla hastalıklara iterek bu hastanelerin “müşterilerinin” artmasına neden oluyorlar.
Kapitalist düzende sağlık hizmeti parayla alınıp satılan bir metaya dönüştürülmüştür. Ancak parası olanlar kaliteli sağlık hizmeti alabilir. Bu düzende hastalar müşteri, hastaneler de ticarethanedir. Hastalıklardan korunmak için gerekli araştırmaları yapmak, önlemleri almak, doğa ve insan için yıpratıcı, hastalık üreten yaşam koşullarına son vermek kapitalistler için kârlı değildir ve yapılmaz. Tamamen kâra dayalı kapitalist sistem altında sağlıklı yaşamak mümkün değildir. Hep vurguladığımız gibi; kapitalizm bir sağlık sorunudur. Sağlıklı bir yaşam için kapitalizme karşı mücadeleye!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- İşçi Dayanışması 190. Sayı Çıktı!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Gevrek “Susamlı Tavuk”
- Koronavirüs Sınıf Ayrımı Yapmıyor mu?
- Salgında İşçi Sağlığı Hiçe Sayılıyor!
- Patrondan Covid-19 Önlemleri
- Koronavirüsle Geçirdiğimiz 9 Ayın Bilançosu
- Maskeye Emanet Edilmiş İşçi Sağlığı ve İşten Atmaların Yeni Bahanesi Maske
- Patronlar Koronavirüsü Tepe Tepe Kullanırken Asıl Faturayı Biz İşçiler Ödüyoruz
- Şantiyede Sözde Korona Önlemleri
- Hayat Eve Sığar mı?
- İşçi Sınıfıdır Bizim Asıl Ailemiz
- Bakan’a mı İnanalım Yaşadıklarımıza mı?
- Adımız Koronalıya Çıktı!
- Metal İşçileri: “İşçinin Hakkı İşçiye!”
- Sözde Pandemi Önlemleri ve Küresel Açlık
- “Hijyene Dikkat Edin Ama Fazla Su, Sabun, Peçete Harcamayın”
- “Yeni Normal” Koşullarında Öğrencilerin Sınav Maratonu
- Gebzeli İşçiler Koronavirüsün İşçiler Üzerindeki Etkilerini Anlatıyor
- Gebzeli İşçiler Yeni Normali Değerlendiriyor
- Koronavirüsle Yaşamayı Öğrenmeli miyiz?
- Yağlı Ekmekleri Ballandı!
Son Eklenenler
- Mersin’in Gülnar ilçesinde yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Santrali şantiyesinde çalışan işçiler Ocak ve Şubat ayı ücretleri ödenmediği için 27 Martta iş bıraktı. Santralin Türkiye tarafının genel yüklenici firması IC İçtaş bünyesinde çalışan...
- Özak Tekstil işçileri sendika değiştirme hakkını kullanarak BİRTEK-SEN’de örgütlendikleri için patronun işten atma saldırısıyla karşılaşmış ve 27 Kasımda direnişe geçmişlerdi. Tüm baskı ve engellemelere rağmen sendikalarıyla birlikte mücadeleyi...
- Bayburt Grup’a bağlı Agrobay Seracılık’ta çalışan işçiler Tarım-Sen’e üye oldukları için tazminatları ve 2 aylık maaşları ödenmeden işten atılmışlardı. 22 Ağustosta direnişe geçen işçiler patronun yalanlarına, jandarma saldırısına, defalarca...
- İşçilerin, patronların saldırılarına karşı mücadelesi sürüyor, bu mücadelelerin bir kısmı anlamlı kazanımlarla sonuçlanıyor. Sendika düşmanlığına karşı direnişe geçen RC Endüstri işçileri patrona geri adım attırdı. Direnişin 20. gününde üretimi...
- Sermayelerini büyütmeyi her şeyin önüne koyan patronlar sınıfı dünyanın dört bir yanında iş güvenliği önlemlerini almayarak, doğayı tahrip edip felaketlerin önünü açarak işçilerin canını almaya devam ediyor. Türkiye’de ve dünyada depremlerde,...
- İtalya İşçi Sendikası UIL ülkede giderek artan iş cinayetlerine karşı 19 Martta Roma’da protesto gösterisi düzenledi. Sendika öncülüğünde yapılan eylemde giderek artan işçi ölümleri protesto edildi. İş güvenliği önlemlerinin alınmamasının işçilerin...
- Sorunlarımız giderek artıyor. Çevremde pek çok insandan “hiçbir şey değişmiyor” cümlesini duyuyorum. Onlara soruyorum: “Peki, değişmesi için sen ne yapıyorsun?” Herkes çözümü birbirinden bekliyor, sonra da “neden böyle” diye şikâyet ediyor. Sonuç...
- Hak gasplarına karşı işçilerin, emekçi kadınların ve emeklilerin hak arayışı sürüyor. Çeşitli işkollarından işçiler İzmir’den Manisa’ya, İstanbul’dan Ankara’ya kadar direnişlerle, yürüyüşlerle, basın açıklamalarıyla seslerini yükseltiyor.
- Başlıktaki sorunun cevabı aslında çok basit: kim karıştırıyorsa onun işine gelir doğal olarak. Çalışmakta olduğum işyeri ağır sanayi… Genç işçilerin yanı sıra çocuk ve yaşlı emeği sömürüsü de katmerli olarak yaşanıyor. Ücretlerin çevredeki...
- Türkiye’de mevcut siyasi iktidar, pek çok alanda politika değiştirdi, iç ve dış politikalarında keskin zikzaklar çizdi, defalarca doğrultu değiştirdi. Fakat doğrultusunu hiç değiştirmediği, istikrarını hep koruduğu bir alan var: Emek politikaları!
- Binlerce yıl önce atalarımızın avlanmak için kullandığı bumerang, atıldığı noktaya geri dönmesiyle bilinir. Bumerangın bu özelliğine atıfla, kişinin gösterdiği tutum ve davranışların sonuçlarının eninde sonunda kendisine geri dönüşü olacağını...
- Bursa’nın Gemlik ilçesinde faaliyet gösteren Borusan Lojistik A.Ş’de Liman-İş Sendikası’na üye olan 4 işçi işten çıkarıldı. Sendikalaştıkları için işten atılan işçilerin geri alınması ve sendikal baskılara son verilmesi talebiyle 21 Martta fabrika...
- Her işçinin belki bir tesadüf neticesinde ve o güne değin ilk kez duyduğu, duyduğunda da “işte aradığım cevap buydu” dediği sözler vardır. Sınıf temelinde örgütlü işçiler buna “kulağına kar suyu kaçırmak” da derler. Benim kulağıma kar suyunu kaçıran...