Buradasınız
Bu Nefret Doğru mu?
İkinci Dünya Savaşı sırasında yerle bir olan Avrupa, sanayisini kalkındırmak için savaş sonunda çevre ülkelerden göçmen işçi almaya başladı. Türkiye’den de işsizlik ve yoksullukla boğuşan çok sayıda insan iyi bir iş ve huzurlu bir gelecek umuduyla Almanya’ya çalışmaya gitti. Göçmen işçiler, Alman işçilerden daha ağır koşullarda, daha düşük ücretlere çalıştırılıyorlardı. Çalışma koşullarının berbat olması yetmiyormuş gibi göçmen işçiler bir de ırkçılığa, ayrımcılığa, nefrete maruz kalıyorlardı. Aşağılanıyor, horlanıyorlardı. Türkiyeli göçmen işçilerin aşağılandığı nice fıkra anlatılıyordu. Yapılan propagandaya göre Türkler pis kokuyordu, medeniyet görmemişlerdi, düşük ücretlerin sebebiydiler, iş olanaklarını Almanların elinden alıyorlardı, Almanya’nın zenginliğini sömürüyorlardı…
Bu nefret dolu sözler çok tanıdık değil mi? 2011’de patlak veren korkunç savaşın mülteci durumuna düşürdüğü Suriyeli emekçilerin yaşadıkları, “Alamancı” Türk işçilerin yaşadıklarından farklı değil. Suriye’deki çatışmalar, katliamlar, bombalar nedeniyle hayatta kalabilmek için Türkiye’ye gelen Suriyeliler aynı nefretle karşı karşıya. Oysa bu yaklaşım tamamen yanlıştır ve hem nefretin hedefi olan Suriyeli emekçiler için hem de Türkiyeli yoksul işçi ve emekçiler için çok tehlikelidir.
Geçmişte Alman sermaye sınıfı Türkiyeli işçileri en berbat koşullarda çalışmaya zorladı. Alman işçilerin ücretlerini düşürmek ve çalışma koşullarını ağırlaştırmak için Türkiyeli işçileri kullandı. Türkiyeli ve Alman işçileri birbirine karşı kışkırtıp düşmanlaştırdı, birlikte hareket etmelerinin önüne geçti. Böylece rahat rahat sömürmeye devam etti. Bugün de Türkiyeli patronlar Suriyeli işçileri en berbat koşullarda çalıştırıyorlar. Suriyeliler bahanesiyle Türkiyeli işçileri daha düşük ücretlerle çalışmaya zorluyorlar. Türkiyeli işçiler yaşadıkları sorunların sebebinin Suriyeli işçiler olduğunu düşünüp onlara düşman oluyor. Örgütlenip birlikte hareket etmesi, kardeş olması gereken işçiler, patronların oyunları nedeniyle bölünüp parçalanıyor. Onların sırtından semiren patronlar zenginleşmeye devam ediyor.
Suriyeli göçmen işçiler Türkiye’de asgari düzeyde yasal haklara bile sahip değiller. Çalışma saatleri belirsiz. Fazla mesai ücretleri ödenmiyor. İş kazalarında tedavileri yapılmıyor, iş cinayetlerinde ailelerine tazminat verilmiyor. Sendika, sigorta gibi herhangi bir güvenceye sahip değiller. Sokaklarda kâğıt ve çöp toplamak, inşaatlarda, tarlalarda, izbe atölyelerde sabahlara kadar çalışmak göçmen olmalarının doğal bir sonucu olarak görülüyor. Suriyelileri ucuz işgücü olarak çalışmaya mahkûm eden patronlar, onların varlığından çok memnunlar. Öyle ki patron örgütleri bazı politikacıların “Suriyelileri ülkelerine geri göndereceğiz” demesine öfkeleniyor, “böyle ucuz işçiyi nereden bulacağız?” diye soruyorlar. Ücretleri zaten çok düşük olan, işsizlik ve yoksullukla boğuşan Türkiyeli işçi ve emekçiler bu gerçeği görmeyip Suriyeli işçileri işsizliğin ve yoksulluğun sorumlusu zannediyorlar. Kandırılmışlığın kör karanlığına sürüklenen bazı işçiler, onlara saldırıp savaş cehenneminde kavrulan ülkelerine dönmelerini istiyorlar. Bu arada ise patronlar sınıfı kârlarını katlıyorlar. Suriyelileri hedef gösterip aradan sıyrılıyorlar.
Kışkırtmalar neticesinde çoğu işçi dostunu düşmanını ayırt edemez hale gelebiliyor. Düşmanlık öyle boyutlara varıyor ki linççi kalabalıklar ortaya çıkıyor. Oysa işsizliğin, yoksulluğun ve hayat pahalılığının nedeni göçmen işçiler değildir. Tıpkı zamanında Almanya veya Avrupa’daki işsizliğin, yoksulluğun nedeninin Türkiye’den giden göçmen işçiler olmaması gibi… Ama bu gerçekler de, Türkiyeli işçi ve emekçilerin sorunları da, en tehlikeli işlerde, güvencesiz ve ucuza çalışan, linç edilmek istenen Suriyeli göçmen işçilerin yaşadıkları da sömürücü egemenlerin umurunda değildir.
İşte tam da bu nedenle yıllar önce Almanya’nın büyük fabrikalarında el ele vermeyi, patronlara karşı tek yumruk olmayı ve haklarını söke söke almayı öğrenen Türk ve Alman işçiler gibi, bugünün Türkiyeli ve Suriyeli işçileri de bu düşmanlığa son vermeyi öğrenmelidir. Asıl düşmanın sömürü düzeni olduğunu görmeli ve kardeşlik bağımızı güçlendirmeliyiz!
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Maden Ruhsatsız, Göçmen Sahipsiz!
- Göçmen İşçilerin Katili Sermaye Düzenidir!
- Hiçbirimiz Yerli Değiliz, Hepimiz Göçmeniz...
- Umut Tekneleri Ölüm Tekneleri Olmaya Devam Ediyor
- Hem Yurtdışına Gitmek İste Hem de Göçmenlere Demediğini Bırakma!
- Genç Bir Göçmen, Eziklik Duygusu ve Yitirilen Vicdanlar!
- Göçmen Kıyımı Bu Kez de Teksas’ta Yaşandı
- Kapitalizmde Güvenli Liman Yoktur!
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- İki Yıl Önce Bugün ve Kapitalizmin Fotoğrafı
- Fas Sınırında İnsanlık Trajedisi: Umut Tekneleri Ne Zaman Kıyıya Varacak?
- Umut Yolculuğu
- Hindistanlı Göçmen İşçilerin Eve Dönüş Mücadelesi
- Yunanistan’da ve Almanya’da Mültecilerle Dayanışma Eylemleri
- Bu Sistem Acı Üretiyor!
- Önyargı ve Suriyeliler Meselesi
- Fakir Baykurt’un Gece Vardiyası; Türk, Alman ve Suriyeli İşçiler
Son Eklenenler
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta bir kez daha dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında işçiler meydanlara çıktılar. Kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa, yoksulluğa, baskılara, eşitsizliğe, adaletsizliğe...
- İngiltere’de 7 Ekimden bu yana her Cumartesi ulusal çapta eylemler düzenleyerek Filistin halkının yanında yer alan işçi ve emekçiler, egemenlerin savaşına karşı meydanlarda yerlerini almaya devam ediyor. 20 Nisanda ülke çapında çeşitli kent...
- İtalya’da büyük işçi sendikaları iş cinayetlerine karşı binlerce işçinin katıldığı kitlesel bir miting düzenledi. 20 Nisan’da işçiler “Artık Yeter!” sloganıyla işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği, kamu sağlığı hakkı, adil vergi reformu ve...
- İşyerinde, sokaklarda, toplu taşıma araçlarında insanların yüzlerinden okunan yorgunluk ve mutsuzluk dikkatimi çekiyor. Öfke, mutsuzluk, umutsuzluk bir virüs gibi yayılmaya başladı. “Ama insanlar neden bu kadar mutsuz?” diye düşündüm kendi kendime....
- 1 Mayıs’ın gelmesiyle emekçiler, kadınlar, üniversiteli gençler, emekliler kendi taleplerini haykırmak için alanları doldurmaya hazırlanıyor. Ben de genç bir işçi olarak kendi talebimi haykırmak için alanda yerimi alacağım. Benim talebim çalışma...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER Mersin temsilciliğinde de “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlik gerçekleştirildi. Etkinliğe çeşitli...
- Bugünün stajyer öğrencileri, yarının sağlık işçileri olarak 1 Mayıs’ta sesimizi duyurmaya geliyoruz. Kimimiz ailelerinden uzakta farklı şehirlerden gelip yurtlarda kalan, kimimizse aileleriyle İstanbul’da yaşayan öğrencileriz. Biliyoruz ki stajyer...
- 2021 yılı sonunda Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişiklikle birlikte MESEM’e (Mesleki Eğitim Merkezleri) kayıtlı kişi sayısında patlama yaşandı. Bugün MESEM’e kayıtlı, 300 bini ise 18 yaşından küçük, 1,5 milyon öğrenci var. MESEM’lerin daha...
- Bizler Gebze’den işçi ve öğrenciler olarak 1 Mayıs yaklaşırken sizlerle duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak istiyoruz. Birçoğumuz 1 Mayıs’ı UİD-DER’in geçen sene Uğur Mumcu Kültür Merkezinde gerçekleşen 1 Mayıs etkinliği ile tanıdık. Bu tanışma...
- UİD-DER’li işçiler, grevlerinin 9. gününde Mersen işçilerine dayanışma ziyaretinde bulundu. “İşçiler Boyun Eğmiyor Mücadele Ediyor! Yaşasın Sınıf Dayanışması!” pankartı arkasında grev çadırına yürüyen UİD-DER’li işçiler hep birlikte “Yaşasın Sınıf...
- Emekçi kadın kardeşimiz, nasılsın? Pek sorulmaz nasıl olduğumuz, neler hissettiğimiz ve en önemlisi ne istediğimiz. Bu düzende bir rol biçilmiştir biz emekçi kadınlara ve ona uygun davranmamız, rolümüzü iyi oynamamız beklenir bizden. Hem de öyle...
- Bizler kamuda çalışan sağlık emekçisi kadınlarız. 1 Mayıs yaklaşırken içimizdeki heyecan ve umutla bir araya geldik ve sağlık emekçileri olarak “neler talep ediyoruz?” diye konuştuk. Kadınların oldukça yoğun çalıştığı bir sektörde olmamıza rağmen...
- Sorunlarımız her geçen gün katmerlenerek büyüyor. Mutfak masrafları, faturalar, barınma sorunu, düşük ücretler… Ama yalnızca sorunları sıralamakla bir yere varamayız. Yaşadığımız sorunları çözüme kavuşturmak için öncelikle sorunun kaynağını...