Buradasınız
Emekçi Kadınların Sağlıklı Yaşam Sırları
Esenyurt’tan bir emekçi kadın
Son birkaç yıldır, özellikle de Covid’le beraber sağlıklı yaşamın ve bağışıklık sisteminin ne kadar önemli olduğunu sürekli duyar olduk. Tüm televizyon kanallarının sabah programlarında diyetisyenler ve branş hekimleri çıkıp sağlıklı yaşamın ve bağışıklık sisteminin önemiyle ilgili şeyler anlatıyorlar. Bizlere tavsiyelerde bulunuyorlar. Kuşkusuz söylediklerinde abes bir durum yok. Ama söyledikleri biz işçiler için ne kadar uygulanabilir şeyler, işte orası tartışılır. Son iki yıldır belediyenin ücretsiz hizmeti olarak bir diyetisyene gidiyorum. Benimle beraber sekiz bin kişinin de diyetisyeni aynı zamanda. Aramızda geçen diyalogu kısaca aktarıyorum:
Diyetisyen: 2020’nin başından itibaren bize gelmeye başlamışsınız, toplamda 10 seans hakkınız var, bunun 7 seansını tamamladık, fakat şimdiye kadar istediğimiz sonuca ulaşmış değiliz. Oysa şimdiye kadar hedeflediğimiz kiloya gelmiş olmalıydık. Bu da sizin yeterince ciddiye almadığınızı gösteriyor.
Ben: Hocam kesinlikle haklısınız, dediklerinizi uygulamaya çalıştım ama olmadı. Yirmi beş yıl boyunca işçilik yaptım ve çocuk yaştan itibaren çalışıyorum, önümüze ne geldiyse yıllarca o şekilde beslendik, tek düşüncemiz aç karnımızı doyurmaktı. Faydalı mı değil mi kısmıyla hiç ilgilenmedim, aklıma dahi gelmedi. Eve gittiğimizde de aynı durum devam etti, ne pişmişse onu yedik. Ben bunca yılın alışkanlığını bir senede nasıl değiştireyim? Şimdilerde ise her bir yanımız fast food yiyeceklerle dolu. Faydası olmasa da lezzetliler, birini yemezsen ötekini illaki yiyorsun, bu sistemin hiç mi suçu yok?
Diyetisyen: Haklısın, ama merak etme. Zamlardan dolayı aldıklarımız taneye düştüğü için daha kolay forma girecek herkes. Aslında ağlanacak halimize gülüyoruz.
Kendisi de genç ve duyarlı bir insan olan bu diyetisyen de ülkenin gidişatından ve zamlardan rahatsız. Bu diyalogdan sonra “acaba ben mi abartıyorum bu sağlıklı yaşayamama konusunu, bahane mi uyduruyorum” diye düşündüm. Bu sağlıklı yaşam konusunu birkaç çalışma arkadaşımla daha konuştum. Onların dediklerini de sizlerle paylaşmak istiyorum:
Aynur: Ben ve çocuklarım sadece doymak için yiyoruz. Ne yediğimizin önemi yok. Ben faydalı yiyeceği biliyorum ama alıp her gün öyle beslenemem. Benim kocam asgari ücret alıyor ve okuyan iki çocuğum var, parayı yetiştirmem gerekiyor. Bir gün etli bir şey yesek, diğer günler ucuz ne varsa onu alıp yapıyorum. Her gün salata yapmak pahalıya geliyor diye 5 kiloluk turşu aldım, salata diye sofraya onu çıkarıyorum. Etrafına bir bak, şişmanların çoğu fakirdir. Benim için sağlıklı yaşam demek, karnımın doyması demek.
Nagehan: Ben 40 yaşındayım, yıllarca işçilik yaptım, atölyelerde çalıştım. Önümüze ne geldiyse onu yedik. Ne yediğimi hiç sorgulamadım, karnım doysun yeterdi benim için. Şimdi ise birkaç kadın arkadaşla beraber çalışıyoruz, her gün öğle yemeğinde ne yiyeceğiz diye düşünüyoruz. Oysaki menü belli; makarna, pilav, çorba, patates. Her gün değiştirerek birini yapıp yiyoruz. Tek düşündüğümüz şey ucuz olsun ve açlığımızı bastırsın, bizim için yeterli. Eve gidince de ne varsa onu yiyorum. Sağlıklı yaşam bizden uzak bir şey, duyunca içimden sadece kahkaha atmak geliyor.
Sultan: Ben de çocuk yaşta işçiliğe başladım ve o gün bu gündür çalışıyorum. Şu an 43 yaşındayım, sağlığım pekiyi sayılmaz, doktora gittim, şeker çıktı. Bana ilaç verdi, kilolarımı vermem, diyet yapmam gerekiyormuş. “Bundan sonra sağlıklı beslenmeniz gerekiyor, her şeyi yiyemezsiniz, yediklerinize dikkat edin” dedi ve elime de bir diyet listesi tutuşturdu. Düzenli olarak sebze, et, balık, ceviz, badem falan tüketmem gerekiyormuş. Sanki kolaydı! Nasıl yapacağım bu darboğazın içinde? Sabahın erken saatinde evden çıkıyorum, kahvaltıyı evde yapmaya çalışıyorum, öğlen de işyerinde ne çıkarsa yiyorum. Şimdi ise listeye uymaya çalışıyorum, makarna, pilav, tatlılar, ekmek yasak. Ama işyerinde de hep bunlar var. Çoğu zaman günü çorba ve evden getirdiğim yoğurtla geçiriyorum. Bu şekilde ne kadar devam edebilirim, bilmiyorum. Yaşamak biz işçiler için neden bu kadar zor olmak zorunda? Çok şey mi istiyoruz, insan gibi yaşamak istiyoruz. Önümüze sağlıklı, faydalı yiyecekler geliyor da biz mi yemiyoruz? Sağlığımız patronların elinde olduğu sürece hastalıklardan kurtulamayacağız.
Üç emekçi kadın böyle diyor. Üç değil üç yüz kişiye de sorsam benzer cevapları alacağımdan hiç şüphem yok. Çünkü biz işçilerin dertleri aynı. Sadece sömürüde değil, yediğimizde, giydiğimizde, hatta hastalıklarımızda bile ortaklaşmış durumdayız. Sağlıksız bedenlerimizin sorumlusu tek başımıza bizler değiliz. Her sorunda olduğu gibi sağlıklı yaşamda da bu sömürü sistemi karşımıza çıkıyor. Bizim işgücümüzü sömürmekle kalmıyor, sağlığımızı da elimizden alıyor bu kâr düzeni.
Çalıştığımız işyerlerinde ve yaşamın her alanında söz sahibi olabilirsek, yiyeceğimiz yemeği de kendimiz belirleyebiliriz. Sadece doymak için değil, ihtiyacımız olan sağlıklı yiyecekleri yiyebiliriz. Belki bundan beş on yıl önce sağlıklı yaşama dair bu kadar bilgimiz yoktu ve yapamadık, yapmadık diyelim. Şimdiyse genel olarak bir fikrimiz ve bilgimiz var. Fakat yukarıdaki örneklerde de olduğu gibi bilmemiz hiçbir şeyi değiştirmiyor, bilsek de yapamıyoruz. Çünkü bilgimiz değil, cebimizdeki para belirliyor nasıl beslendiğimizi. Yaşamımızı ve sağlığımızı kendi ellerimize almalıyız. Bu bir kader değil, durumu kabullenmek yerine itiraz etmeliyiz. Yoksulluğun çözümü ucuz ekmek kuyrukları değil, ekmek arası ekmek köfte yapmak da değil. Çözüm bir araya gelmek ve harekete geçmekte. Kendimize ve birbirimize güvenmeliyiz. Birleşen işçiler yenilmezler!
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- UİD-DER Kadın Komitesi’nden Polonez Direnişine Dayanışma Ziyareti
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Clara Zetkin ve Ölümsüz Mirası
- Değişen Dünyam ve Dünyayı Değiştirme İsteğim
- Acımız Öfkeye, Öfkemiz Mücadeleye Dönüşsün!
- Emekçi Kadın Mücadeleyle Güzelleşir
- Emekçi Kadınlar Haydi 1 Mayıs’a!
- Yaşıyoruz Sanıyoruz
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Mücadelenin Adıdır Kadın
- Ekmeğe Zam Yapılırsa
- Onlar Zevk-ü Sefa İçinde, İşçiye Gelince?
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
Son Eklenenler
- Fransa’da devlet demiryolu şirketi SNCF’de örgütlü CGT-Cheminots, UNSA-Ferroviaire, SUD Rail ve CFDT-Cheminots sendikaları, 11 Aralıkta süresiz grev kararı aldı. Dört demiryolu sendikası, grev kararını SNCF’nin yük taşımacılığı birimi olan SNCF Fret...
- Gürcistan’ta madencilik şirketi Georgian Manganese’e ait Zestafoni ferroalyaj tesisi ve Chiatura manganez madeni 1 Kasımdan Nisan 2025’e kadar üretimi durdurduğunu açıkladı. Gürcistan’ın en büyük madencilik şirketi Georgian Manganese’in tesislerinde...
- Çocukların mutlu olduğu, gelecek endişesi taşımadığı, ayrımcılığa maruz kalmadığı; eşitlik, özgürlük, barış dolu bir dünyada yaşamalarını kim istemez ki? Fakat biliyoruz ki dünyamız çocuklar için sıcak bir yuva değil. Kol kanat gerdiğimiz...
- Gebze’de bulunan Grid Solutions ve Schneider Elektrik, İstanbul’da bulunan Hitachi Energy ve Bursa’da bulunan Arıtaş Kriyojenik fabrikaları için Birleşik Metal-İş Sendikası ile MESS arasında yürütülen toplu iş sözleşmelerinde anlaşma sağlanamaması...
- Gün geçmiyor ki her gün bir öncekine rahmet okutacak, canımızı yakan bir olay olmasın. Sistemin iyice çürümesi ve tarifsiz bir bataklığa dönmesiyle birlikte, bu çürümüşlük toplumda derin yaralar açıyor. Bunun sonuçlarından bir yenisi de İzmir’de...
- Bir film sahnesi: İngiltere’de bir madenci bandosu, Rodrigo’nun gitar konçertosunu çalmaktadır. Madencilerin emektar ellerinden ahenkli melodiler akıp giderken arka planda hükümet tarafından kapatılmak istenen bir madenle ilgili toplantılar, yürüyen...
- Bugün 18 Kasım. Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli bir yer tutan Netaş Grevinin yıldönümü… Netaş işçileri, 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin baskı koşullarında bile işçilerin örgütlülüğünün patronları alt edebilecek güçte olduğunu...
- UİD-DER, grevlerinin 81. gününde MKB Rondo işçilerine dayanışma ziyaretinde bulundu. “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Birlikte Karşı Duralım” pankartı ile grev yerine yürüyen işçiler; “MKB İşçisi Yalnız Değildir”, “Yaşasın Sınıf Dayanışması”...
- Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ilk olarak 2001 yılında gündeme getirildi ancak AKP iktidarı 2018’de işçilerin iradelerinin dışında bu sistemi zorunlu hale getirdi. 2018 yılından beridir işçilerin maaşlarından her ay bu kandırmacaya para...
- As Plastik işçileri grevlerinin 58. gününde İstanbul Marmarapark AVM’de As Plastik ile iş ilişkileri olan Mavi Jeans önünde basın açıklaması yaptı. Toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması halinde 26 Kasımda greve çıkacak olan DİSK/Genel-İş...
- 100 küsur günü geride bırakan Polonez direnişine, kadın işçilerin kararlılığı damgasını basıyor. Sendikaları Tekgıda-İş’te örgütlenen işçiler sendika düşmanı patronları tarafından işlerinden atıldılar. Direnişe geçtiler, işlerine örgütlü bir biçimde...
- Geçtiğimiz günlerde İzmir’in Selçuk ilçesinde baraka gibi bir evde, elektrikli sobanın devrilmesiyle çıkan yangında en büyüğü 5 yaşında olmak üzere 5 kardeş hayatını kaybetti. Bu sırada hurda toplamaya giden anne eve döndüğünde çocuklarının cansız...
- Narin, Leyla, Sıla ve niceleri. Haberlerde duyuyoruz onların adlarını. Bir süre gündemde kalıyorlar, sonra unutuluveriyorlar. Oysa hafızayı diri tutmak gerekir mücadeleyi sürdürebilmek için. Bizler de bu mektubu, yaşananları unutmamak, unutturmamak...