Buradasınız
Tarih Bize Bugünü de Anlatır!
1922’de, İtalya’da Mussolini, 1933’te Almanya’da Hitler seçimle iktidara gelmişti. Tüm iktidar yetkisini kendisinde toplayan Hitler, faşist bir rejim kurmuştu. Hitler halka, Alman milletinin tüm Avrupa’ya hükmedeceğini vaat etmişti. Hitler’in demir yumruğu altında, Büyük Alman İmparatorluğu kurulacaktı. İtalya’nın faşist başkanı Mussolini de İtalyan milletine Roma İmparatorluğunu yeniden canlandırmayı vaat etmişti. Her ikisi de kibirli birer ruh hastası olan bu faşist liderler, “büyük millet”, “güçlü devlet” efsaneleri ile kandırdıkları on milyonlarca insanı peşlerinden sürüklemeyi başarmışlardı.
İnsanlar faşist liderlerinin başka ülkelere diklenmesiyle gururlanıyordu. Her iki diktatör de devletin tüm yetkilerinin kendi ellerinde toplanmasını sağlayacak bir başkanlık sistemi için uğraşmıştı. Kendilerinin “milli iradeyi” temsil ettiklerini söyleyen bu zalimler, kendilerinden olmayan herkesi “gayrı milli” olmakla suçluyorlardı. Ülkelerinin iç ve dış tehditler altında olduğu yalanına inandırılan milyonlarca insan, bu faşist siyasetçilerin arkasından sürüklenmişti. Hitler Alman ırkının üstün, diğerlerinin ise aşağı ırk olduğunu söylüyordu. Devlet eliyle ırkçılık pompalanıyor, diğer halkların düşman olduğu propaganda ediliyordu. Bu korkunç gidişatı durdurmaya uğraşan muhalifler vatan hainliğiyle suçlanarak susturulmuş ya da hapsedilmişti. Binlerce yazar, aydın, akademisyen vatandaşlıktan çıkartılarak sınırdışı edilmişti. Basın, devlet gücünü ele geçiren faşist çetenin kontrolü altına alınmıştı. Gerçekler halktan gizleniyordu. Faşist liderleri destekleyen yandaş patronlar hızla zenginleşirken, faşist siyasetçiler ülkenin hızla kalkındığını propaganda ediyorlardı.
Avrupa’nın ortasında, Almanya’da ve İtalya’da yaşanan bu karanlık dönem 70 milyon insanın can verdiği 2. Dünya Savaşının bitiminde son buldu. “Büyük devlet olma”, “imparatorluk kurma”, “zengin olma” hayalleriyle kandırılan Alman ve İtalyan halkları, faşist liderlerin peşinden gitmenin bedelini çok büyük acılar çekerek ödediler. Milliyetçilik duyguları kabartılarak savaşa ikna edilen İtalyan ve Alman halkları, gençlerini düğün bayram havasında, coşkuyla savaş cephelerine göndermişlerdi. Savaşın ilk yıllarında Alman ve İtalyan orduları Avrupa kıtasının büyük bölümünü fethetmişti. Bu fethedilen bölgelerdeki araziler, madenler, fabrikalar Hitler ve Mussolini yandaşı büyük patronların ganimetiydi. Gençlerini savaşa gönderen Alman ve İtalyan işçilerinin-emekçilerinin payına düşen ise kan, acı ve gözyaşı oldu. Cephelerde ölenler kahraman ilan ediliyor, sözde “vatanları için” ölenlere methiyeler düzülüyordu. Oysa milyonlarca genç faşist liderlerin hırsları ve yandaş patronların kârları için can vermiş ya da sakat kalmıştı.
Tüm Avrupa korkunç bir yıkım yaşadı. Alman ve İtalyan halkları, daha sonra, kendilerine ve diğer halklara bu yıkımları yaşatan faşist liderlere lanet ettiler. O faşist liderlere kanmış olmanın utancını yaşadılar. Avrupa halkları faşizmin bir insanlık suçu olduğunu savaşın acılarını yaşayarak, milyonlarca insanını yitirerek öğrendi.
Faşizm maalesef tarihin karanlık sayfalarında kalmadı. Günümüzde de “Büyük Türkiye” vaatleriyle, Osmanlı İmparatorluğunu diriltme efsaneleriyle, İslam dünyasının liderliğini üstlenme safsatalarıyla halkı kandıran, gençliğin beynini yıkayan siyasetçiler var. Ülkesi ve insanları için yararlı olmak gibi olumlu düşünceler taşıyan genç insanlarımız, diğer halklara karşı kin ve düşmanlık duygularıyla zehirleniyorlar. Kendi çocuklarını her tür tehlikeden uzak tutan, onları zenginlik ve sefahat içinde yaşatan egemenler, yoksulların çocuklarına göz dikiyorlar. Yoksul sınıfların gençlerini, kendi iktidarları için savaşlarda harcayabilecekleri kıvama getirmeye uğraşıyorlar. Kendi başlattıkları ya da kışkırttıkları savaşları “vatan savunması” diye topluma yutturmaya çalışıyorlar.
Kardeşler,
Gençlerimizin güzel umutları ve gelecek hayalleri var. Çocuklarımızın önünde, barış içinde yaşayabilecekleri bir ömürleri var. Çocuklarımızın, gençlerimizin kin ve düşmanlıkla beyinlerinin yıkanmasına, ölmeye ve öldürmeye hazır hale getirilmesine razı mısınız? Yandaş patronlar daha zengin olsun diye, diktatörlerin hırsları ve çıkarları için çocuklarımızı, gençlerimizi kurban etmeye razı olabilir miyiz?
İşçi ve emekçilerin düşmanı, başka ülkelerdeki işçiler ve halklar değildir. Ülkeyi savaş bataklığına sürükleyen diktatörlük heveslilerinin oyununa gelmeyelim.
Zehir Saçan Tesisler
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Asgari Ücret Asgari Zam Gördü!
- Balıkesir’de ZSR Mühimmat Fabrikasında İşçi Katliamı
- İş Kazalarına Karşı Daha Fazla Örgütlenelim
- Hitachi Energy’de Anlaşma İmzalandı, Grev Sonlandırıldı
- TİS Yetki Sistemi, Sorunlar ve Çözüm Arayışları Toplantısı Düzenlendi
- Selçuk, 5 Küçük Kardeş ve Annelik
- DİSK Asgari Ücret Taleplerini Açıkladı
- Kartal’da Binlerce Emekçi Haykırdı: “İnsanca Yaşamak İstiyoruz!”
- Önümüzdeki En Büyük Engel Sömürü Düzenidir
- Kanatları Kesik Gençler Ülkesine Yolculuk
- 1-0 Önde Olmak İçin Örgütlü Mücadeleye!
- 2021 Tüm Emekliler Sendikası’ndan Tekirdağ’da Eylem
- Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nden Gözaltılara Karşı Eylem
- Kadınlar Şiddete, Eşitsizliğe, Yoksullaştırma Politikalarına Boyun Eğmiyor
- BES Kandırmacası ve İptal Eziyeti
- As Plastik ve Bayraklı Belediyesi İşçilerinden Eylemler
- Polonez Direnişçileri: 100 Gündür Buradayız Kazanmadan Gitmeyiz!
- 5 Kardeş Neden Öldü?
- Esir miyiz?
- Hesap Sormadıkça İş Cinayetleri Devam Edecek!
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...