Buradasınız
Eğitimde Eşitsizlik ve “Boykot”
Gebze’den bir işçi
Her öğrencinin ilk hayalidir üniversite sıraları. Her işçi ailesi de çocuklarının okuması için ellerinden gelen çabayı gösterir ve kendi boğazlarından kısıp çocuklarının eğitiminden taviz vermemeye çalışır. Peki, eğitim sistemi her öğrenciye eşit koşullar mı sunmakta ve gerçekten de amaç eğitim mi? Bu soruları soruyorum, çünkü bugüne kadar gördüklerimiz hiç de hayallerini kurduğumuz gibi değil.
İşçi aileleri çocuklarının daha iyi şartlarda ve daha iyi ücretlerle çalışmasını istedikleri için, üniversiteyi sefaletten kurtuluşun yolu olarak görmektedirler. İşçilerin yaşadıkları sorunlar yaşamın her alanında o kadar belirgin ki, çocuklarının kurtuluşunu üniversite sıralarında görüyorlar.
Patronlarsa eğitim sistemini kârlı hale getirmek ve kendi tekellerine almak için muazzam çabalar göstermişler, bunu da başarmışlardır. Önce zaten yetersiz olan eğitim seviyesini düşürüp kaliteli eğitimin adresi olarak dershaneleri gösterdiler. Normalde zaten devlet okullarında verilmesi gereken eğitimi fırsat diye sundular. Bu yaygınlık kazandıktan ve genel bir kabul gördükten sonra, üniversiteye girmek isteyip de dershaneye gitmeyen öğrenci neredeyse hiç bulunmamaktadır. Yani eğitim çoktandır özelleşmiş ve paralı hale gelmiştir. Ne kadar paran varsa o kadar eğitim! Zaten, kolejlerde, özel okullarda okuyan burjuva çocuklarıyla devlet okullarında dirsek çürüten işçi çocuklarının eşit eğitim almasına olanak var mı? Bir tarafta çocuğunun iyi bir geleceğe sahip olması için her şeyini harcayan işçi ailesi, diğer tarafta daha fazla para kazanmak için eğitimi ticarileştiren patronlar.
Burada eğitimcilerin sorunlarını da görmek gerekir. Onların da çalışma şartları ve ücretleri onları ek iş yapmaya itmiş ve dershaneler için gerekli şartlar sistematik bir biçimde oluşturulmuştur. Unutmadan ekleyeyim, üniversiteyi bitirip devlet tarafından yerleştirilmeyen öğretmenler de mecburen dershanelerin yolunu tutuyorlar.
Demek ki çocuklarımızın geleceğini dahi bizler belirleyemiyoruz. Sözde fırsat eşitliği var ama paran kadar eşitsin. Üniversite sınavlarına 1,5 milyondan fazla öğrenci katılmasına rağmen sadece 200 bin civarında öğrenci açık öğretim dışındaki dört yıllık üniversitelere yerleştirilmektedir. Burada öğrencilerin psikolojileri de altüst olmaktadır. Kendine çizdiği üniversite planları gerçekleşmeyince şansını tekrar tekrar deniyor, varını yoğunu dershanelere yatırıyor, fabrikaların yolu gözüktüğünde ise buna alışması, adapte olması seneleri bulabiliyor. Bu arada patronlar, öğrencilerin okudukları seneler boyunca işsizliği kâğıt üzerinde ertelemiş oluyorlar. Böylece bir taşla birden fazla kuş vurmaktalar.
Üniversiteye gitmeyi başaran öğrenciler ise, uzun ve pahalı eğitim yıllarından sonra mezun olup, şanslılarsa iş bulup, şu ya da bu işte çalışmaya başlamaktalar. Yüzbinlercesi ise uzun süre işsiz kalmaktadır. 100 mühendisin gerektiği yerde 1000 mezun verilmesi, üniversiteli yedek işçi ordusunu giderek büyütmektedir. Bu arada patronlar ücretleri alabildiğince düşürmeyi de ihmal etmemektedir.
Bu sorunlar sadece üniversite yolunda karşımıza çıkan sorunlar değildir. İlk ve orta öğretimde de benzer sorunlar ve eğitim eşitsizliği mevcuttur. Anadilde eğitim, parasız eğitim gibi talepler öğrenciler tarafından dillendirildiğinde, devletin kolluk kuvvetleri onları zor kullanarak susturmaya girişmekteler. Yaşları 14-18 arasında olan ve duvara “Paralı eğitime hayır” yazdıkları için tutuklanıp cezaevine atılan, işkence gören Manisalı gençleri unutmadık.
Eğitimle ilgili bu kadar eşitsizlik ve sorunun geçmişte de var olduğunu ve nasıl mücadele verildiğini anlatan Boykot filmini, geçtiğimiz pazar günü UİD-DER Gebze şubesinde seyrettik. Amerika’da yaşayan Meksikalı (Cichano) öğrencilerin, anadilde eğitim verilmesi ve eğitim olanaklarının iyileştirilmesi talebiyle 68’lerde yürüttükleri mücadeleyi konu alan film pek çok yönden önemliydi. Kararlı ve örgütlü bir mücadele sonucunda giderek yayılan boykot sonrasında öğrenciler isteklerini kabul ettirmiş ve kazanmışlardı. Bu dönemde yaşanan işçi grevleri ve Vietnam Savaşı karşıtı gösteriler de öğrenci eylemlerine büyük destek sağlamıştı.
Yaşanan tüm bu sorunlara karşı işçisiyle, öğrencisiyle, örgütlü bir şekilde hareket edip mücadeleyi yükseltebileceğimizin ve bir güç olabileceğimizin farkına varmalıyız. Parasız eğitim ve anadilde eğitim en doğal haklarımızdır. Bizleri tepkisizleştirmek için yoğun çaba içinde olan burjuvaziye karşı silahımız birlikteliğimiz ve örgütlü mücadelemiz olmalıdır.
Birleşik Metal-İş Kongresi
Grevin Kepçesi
- “Yüzücüler” Filmi: İnsanlığın Göç Yollarındaki Yaşam Mücadelesi
- Üzgünüz Size Ulaşamadık!
- Umutsuzluk içinde “Umut”
- Sahte umudun umutsuzluğu
- Umutla gerçek arasındaki fark
- Cabbar’ın ümitsiz umudu
- “Umut fakirin ekmeğidir” derler
- Yılmaz Güney’in UMUT filminden
- Dövüşenler ölenlerin tutmaz yasını!
- “Gazap Üzümleri” Film Gösterimi
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- Çatalca’ya Bir Ziyaretin Ardından
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- Sınavlar, Gelecek Kaygısı… Çözüm Nerede?
- Nehirler Akmaya, Gençlik Mücadeleye Devam Eder!
- Yaşımız 19…
- UİD-DER’de Çocukların Anlattıkları
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Üniversite Hayalleri ve Hayatın Gerçekleri...
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- “Babamıza Bile Güvenemeyecek miyiz?”
- Reklam Deyip Geçmeyelim!
- Yalnızlık ve Korku Duvarını Hep Birlikte Yıkalım!
- Mücadelenin Gençlerinden Sokak, Slogan ve Meydan
- Örgütlüysek Her Şeyiz!
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- “Kafasını Telefona Gömen Gençlerden Değiliz!”
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
Son Eklenenler
- Yalova’da bulunan Sefine Tersanesi işçileri, patronun çalışma koşullarında yaptığı tek yanlı değişikliğe karşı direnişe geçti. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) grevi beşinci gününde anlaşmayla sonuçlandı. Artvin Şavşat Belediyesinde...
- Milyonlarca kamu emekçisinin ve emeklisinin taleplerini boşa çıkaran 8. Dönem Toplu Sözleşme süreci, Kamu Hakem Kurulu tarafından karara bağlandı. Hakem Kurulu, 2026 yılında ilk altı ay için yüzde 11, ikinci altı ay için yüzde 7; 2027 yılı için ise...
- 1 Eylül Dünya Barış Gününde Diyarbakır’dan Ankara’ya pek çok kentte eylemler düzenlendi. Ankara’da Emek Barış ve Demokrasi Güçlerinin çağrısıyla Kolej Meydanında bir araya gelen kitle sloganlar, alkışlar ve zılgıtlar eşliğinde Sakarya Meydanına...
- Bazı zenginlerin “ölmeden yapılacaklar listesi”nde dünyanın en yüksek tepesi olan Everest’e tırmanmak vardır mesela. Zaman zaman sosyal medyada bu insanların “başarı”larını anlatan çeşitli videolar, haberler çıkar karşımıza.
- Şeker-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kütahya Şeker Fabrikasında, Mart ayından bu yana süren toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 30 Ağustosta başlayan grev, 3’üncü gününde sürüyor.
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla İstanbul Kadıköy’de yapılan mitinge binlerce kişi katıldı. Kadıköy Söğütlüçeşme’de toplanan kitle, “Savaşa ve Sömürüye Karşı Demokrasi ve Barış Kazanacak” pankartı arkasında rıhtımdaki miting...
- Türk-İş’e bağlı Koop-İş Sendikasının örgütlü olduğu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) Türkiye genelindeki 1003 kurumunda çalışan 10 bin kamu işçisi 29 Ağustosta greve çıktı.
- Güvenliğin ve danışmanın olduğu katta her 5 dakikada bir “sistemsel hata ve arıza olduğu için tüm katlarda hizmet verilemiyor” şeklinde anonslar yapılıyordu. Önce güvenliğe gidip bu yapılanın yanlış olduğunu, insanlara memurların iş bıraktığının...
- Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı romanında Yaşar Kemal, sömürülenlerle sömürücüler arasındaki büyük çelişkiyi anlatır. “Çünkü” der, “sömüren güçlü azınlıkla, sömürülen ve güçsüz sanılan çoğunluk, her çağda vardı. Ama bu çelişki...
- İktidarın “Kamu Çerçeve Protokolü” sürecindeki tutumunu protesto etmek için yapılan bir eylemin ardından bir kadın işçi çevresindeki insanlara sordu: “Bu sene hiç kiraz yediniz mi?” Bu soruya evet diyen tek bir kişi çıkmadı. Kilosu 700 lirayı aşan...
- Mücadele örgütümüz UİD-DER’in saflarında yer almış her işçi kardeşimizden, çoğu zaman övgü dolu sözler duyarız. Bu sözler tesadüf değil, UİD-DER’in sınıf mücadelesinin tarihsel deneyimlerinden süzülüp gelen mücadele kültürünün bir sonucudur. Ben de...
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında 31 Ağustos Pazar günü Kadıköy’de bir miting düzenleyeceklerini duyurdu. Miting çağrısı, Mecidiyeköy’de bulunan Tüm Bel-Sen İstanbul Şube binasında 27 Ağustosta...
- Toplamda 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisini ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde, anlaşma sağlanamadı. Kamu İşveren Heyeti ile konfederasyonlar arasında görüşmeler çıkmaza girdiği için, süreç Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna...