Buradasınız
“Eşit İşe, Eşit Ücret” Mücadelesi Devam Ediyor
Küçük, hızlı ve maharetli elleriyle kadınlar fabrikalarda oya işler gibi çalışır, üretir. Sıra ücrete geldiğinde ise patronlar kârlarının büyüklüğüne bakar. Olabildiğince düşük ücretler verir. Çünkü patronlar, düzenlerini emek sömürüsünün üzerine kurmuştur. Hele işçi, kadın veya çocuksa ücret daha da düşer. Bu nedenle sömürü düzenine ve haksızlıklara karşı öfkesi biriken kadın işçiler tarihte büyük mücadeleler vermişlerdir. 1857’de, Amerika’da 40 bin tekstil ve dokuma işçisi kadın bayraklarının üzerine şöyle yazarlar: “Eşit işe, eşit ücret”, “10 saatlik işgünü”. Ve mücadele devam eder. Erkek sınıf kardeşlerinin de katılımıyla büyüyen, başka ülkelere de sıçrayan ve kitleselleşen o mücadeleler sayesinde işçiler işgününü kısaltmayı başarırlar. Patronlar sınıfı, bu mücadelelerin basıncıyla iş yasaları düzenlemek ve o yasalara bazı hakları koymak zorunda kalır.
İşte, işçi sınıfının kadınlarının uzun yıllar önce başlattığı bu mücadeleler sayesinde “eşit işe eşit ücret” talebi evrensel bir mücadeleye dönüşür ve “8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü” de bu mücadelelerin simgelendiği bir gün olarak işçi sınıfının mücadele tarihine yazılır. Ama işçi sınıfının ve emekçi kadınların örgütlülükleri zayıfladıkça fırsat kollayan egemenler hakları birer birer tırpanlamıştır. O nedenle birçok ülkenin iş yasalarında kadın ve erkek işçilerin “eşit işe, eşit ücret” alması gerektiği yazar ama bu yasalara uyulmaz. O yüzden en gelişkin kapitalist ülkelerde bile emekçi kadınların mücadele bayrağında hâlâ “eşit işe, eşit ücret” talebi yazılıdır.
Mesela İsviçre gibi refah seviyesinin yüksek olduğu iddia edilen ülkelerde bile bugün işçi sınıfının kadınları erkek işçilerden ortalama %20 daha düşük ücretle çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Bu nedenle İsviçreli emekçi kadınlar pek çok kez “eşit işe eşit ücret” talebiyle greve çıktılar. En son 14 Haziran 2019’da gerçekleştirdikleri grevde “eşit ücret, yaşamak için zaman, saygı” sloganlarını atıyorlardı. Onlardan önce de Avrupa’da bu taleple eylemler yapıldı. Mesela Ekim 2017’de İzlandalı emekçi kadınlar mücadeleye atılmışlardı. İzlandalı emekçi kadınlar 1975’te de benzer bir eylem yaptıklarında ülkedeki 10 kadından 9’u bu eylemlere katılmıştı. Onları Fransız işçi sınıfının kadınları takip etti. Üstelik pek çok yerde bu grevler olması gerektiği gibi, yani erkek işçilerin de omuz vermesiyle, birlik içinde bir mücadeleye dönüşerek güçlendi. Çünkü ücretlerin düşüklüğü ve işgününün uzunluğu tüm işçi sınıfını derinden etkiliyordu. Patronlar sınıfı önce kadın işçilere erkeklerden daha düşük ücret vererek, sonra erkek işçilerin ücretlerini düşürmek için, onları kadın işçi çalıştırmakla tehdit ederek bir taşla iki kuş vurmaktaydılar.
Egemenler sömürünün ve yaşadığımız sorunların kaynağı kapitalizm olmasına rağmen hedef şaşırtmaya çalışırlar. Bu amaçla kadın ve erkek işçiler arasında ayrımı körüklerler. Erkek ve kadın işçilerin tümünü etkileyen ve kapitalistin kârını arttırmasının yollarından biri işçi sınıfının ücretlerini aşağıya çekmektir. Bugün hemen hemen her işkolunda kadın işçilerin sayısı alabildiğine artarken patronlar onları daha ucuza çalıştırmak için bin bir türlü hileye başvurmaktalar. Kadın ve erkek işçilerin arasında rekabet ve eşitsizliği arttırarak birlikte mücadele etmelerini engellemek bu hilelerden biridir. Örneğin, pek çok işyerinde temizlik ve bakım gibi işler kadının üzerine yapışmış ve karşılığı ücret olarak ödenmeyerek doğal angaryaya dönüşmüştür. Mesela bir fabrikada çalışan kadın işçiler gün boyu erkek işçilerle aynı işi yaptıktan sonra önce kendi makinelerini sonra da erkek işçilerin makinelerini temizlemeye gönderilir ancak ay sonunda aldıkları ücret erkeklerin ücretinden az olur.
Bu kapitalist sömürü çarkı döndükçe işçi sınıfını öğütmeye devam edecektir. Öte yandan patronlar sınıfının gücünü arttıran şey işçi sınıfının örgütsüzlüğüdür. Kadın, erkek ve çocuk işçiler düşük ücretlere, ağır çalışma koşullarına karşı çıkacak gücü bulamadığında açlık ve yoksulluğa beraberce talim etmektedir. Bu sömürü çarkını kırmanın yolu, birlik içinde mücadele etmekten geçmektedir. 1917’de Rusya’da fitilini emekçi kadınların 8 Mart günü çıktıkları eylemlerle ateşledikleri Ekim Devrimi, başarının yolunu gösteren en güzel örnektir.
İşçi Sınıfının Gençleri UİD-DER’de/1
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Clara Zetkin ve Ölümsüz Mirası
- Değişen Dünyam ve Dünyayı Değiştirme İsteğim
- Acımız Öfkeye, Öfkemiz Mücadeleye Dönüşsün!
- Emekçi Kadın Mücadeleyle Güzelleşir
- Emekçi Kadınlar Haydi 1 Mayıs’a!
- Yaşıyoruz Sanıyoruz
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Mücadelenin Adıdır Kadın
- Ekmeğe Zam Yapılırsa
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
- Mücadelemizin Sembolü 8 Mart
- Emekçi Kadınlarız, 8 Mart Ruhuyla Birleşiyoruz!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Emekçi Kadınlar Savaşı Durdurmak İstiyor Ama Nasıl!
- Senin Memleket Nere?
- Düşmanlığı ve Savaşları Nasıl Meşrulaştırıyorlar?
- İşçi Sınıfının Sömürüye Karşı Mücadelesi Durdurulamaz!
- İşçi Dayanışması 196. Sayı Çıktı!
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Umut Şarkılarını Birlikte Söyleyelim!
- Bahis Oyunu Aslında Kimin Oyunu?
- Depremin Yaraları Kanamaya Devam Ediyor
- Ne Kadar Vergi Veriyoruz, Karşılığında Ne Alıyoruz?
- Dert Bizde Derman Ellerimizde, Birliğimizdedir!
- İşçi Dayanışması 195. Sayı Çıktı!
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Sendikal Örgütlülük Kâğıt Üstünde Kalmasın
- Tarihin Bir Yankısı: Sınıfına İnan, Gücüne Güven!
- Bu Fikirleri Kimler Üretiyor?
- Kamuda Tasarruf Paketinden Payımıza Düşenler
- Kapitalizm Yıkılmadan İnsanlık Nefes Alamaz!
- İşçi Dayanışması 194. Sayı Çıktı!
- İşçi Sınıfının Sömürüye Karşı Mücadelesi Durdurulamaz!
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Bahis Oyunu Aslında Kimin Oyunu?
- Depremin Yaraları Kanamaya Devam Ediyor
- Ne Kadar Vergi Veriyoruz, Karşılığında Ne Alıyoruz?
- Dert Bizde Derman Ellerimizde, Birliğimizdedir!
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Sendikal Örgütlülük Kâğıt Üstünde Kalmasın
- Tarihin Bir Yankısı: Sınıfına İnan, Gücüne Güven!
- Bu Fikirleri Kimler Üretiyor?
- Kamuda Tasarruf Paketinden Payımıza Düşenler
- Kapitalizm Yıkılmadan İnsanlık Nefes Alamaz!
- Bir Müthiş Bahtiyarlık: “Anlamak Gideni ve Gelmekte Olanı”
- Bir Şarkının İzinden: Bir Yere Gitmiyoruz!
- Acımız Öfkeye, Öfkemiz Mücadeleye Dönüşsün!
- İsrail’le Ticaret ve Sermayenin Fıtratı
- İşçi Sınıfının Mücadele Saflarını Güçlendirelim
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
Son Eklenenler
- İngiltere’de geçtiğimiz haftalarda üç çocuğun öldürülmesinin ardından bu cinayetlerden göçmenleri ve Müslümanları sorumlu tutan güruhlar sokaklara dökülmüştü. Ülkede göçmen ve Müslümanları hedef alarak ırkçı saldırılar başlatan faşist çetelere karşı...
- İstanbul Bakırköy Metro şantiyesinde Bayburt Group taşeronu Modüler Teknik firmasında çalışan DİSK Dev Yapı-İş üyesi inşaat işçileri ücretleri aylardır ödenmediği için 12 Ağustosta Bayburt Group önünde eyleme başladı.
- Herkesin dilinde olan basit, masum bir soru… Ama aynı zamanda soranın da cevaplayanın da belli düşünce kalıplarına hapsolduğunu gösteren bir soru: Senin memleket nere? Fabrikada yeni işe başlayan birine, sokakta, otobüste, parkta tanıştığımız birine...
- İki kız kardeş, 15 yaşındaki Esmanur Argun ve 18 yaşındaki ablası Elif Argun, Urfa Viranşehir’den tarım işçisi olarak Bursa’ya gelmişlerdi. İşe giderken onları taşıyan traktörün devrilmesi sonucu hayatlarını kaybettiler. Kısacık yaşamları gibi...
- Tekgıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan Polonez işçilerinin sendikalı çalışma hakkı ve işe iade talebiyle başlattıkları direniş sürerken 9 Ağustosta İstanbul Valiliği önüne giderek seslerini duyurmaya çalıştılar. Türk Harb-İş...
- Geçtiğimiz günlerde Cerrahpaşa Üniversitesine bağlı Murat Dilmener Hastanesinin su tesisatının patlaması üzerine, yeni doğan yoğun bakım ünitesinin tavanı çöktü. Solunum cihazına bağlı bir bebek hayatını kaybetti. Solunum cihazına bağlı olan ve...
- UİD-DER’e gelmeden önce de bu dünyada olup bitenlere karşı öfkeliydim. Bir şeyler yapmak istiyordum fakat ne yapacağımı bilmiyordum. Yani öfkemi doğru yerekanalize edebilmiş değildim. UİD-DER sayesinde kapitalist bir sistemde yaşadığımızı ve tüm...
- 31 Mart yerel seçimleri sonrası belediye işçilerine yönelik işten atma ve ücret gaspı saldırıları devam ediyor. İşten atılan işçiler işe iade talebiyle direnişe başlarken ücretleri gasp edilen, düşük ücret dayatılan işçiler de çeşitli eylemlerle hak...
- Sokak köpeklerinin katledilmesinin önünü açan yasa geçtiğimiz günlerde AKP’li ve MHP’li vekillerin oylarıyla Meclisten geçti. Yasa hazırlanırken ve oylanırken yaşananlara baktığımızda nasıl bir düzende yaşadığımızı daha iyi anlıyoruz. Yasa gündeme...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen deprem bölgelerinde barınma sorunu bile çözülmüş değil. Depremden sonra TOKİ, 18 ilde 674 bin 238 konut yapılmasını hedeflediğini açıklamıştı. Şimdiye kadar teslim edilen konut sayısı...
- İkinci Dünya Savaşının son aylarında ABD’nin Hiroşima’ya atom bombası atması ve yüzbinlerce insanın ölümüne neden olması insanlık tarihinin en büyük katliamlarından biri olarak acıyla hatırlanmaya devam ediyor. Bu büyük katliamın 79. yıldönümü olan...
- 28 Temmuz 1914’te dünyanın o güne kadar gördüğü en kanlı savaş başladı. Tam dört yıl süren ve 20 milyon insanın ölümüne, milyonlarcasının yaralanmasına ve sakatlanmasına, kentlerin yakılıp yıkılmasına yol açan bu savaş tarihe Birinci Dünya Savaşı...
- İspanya’da bir duvarda şöyle yazıyor: “El que nos roba es de aqui y rico no inmigrante y pobre.” Yani “Bizi soyanlar göçmen ve yoksul değil, buralı ve zengin.” Bu kısacık bir duvar yazısı içinde bulunduğumuz durumu çok çarpıcı bir şekilde anlatıyor...