Buradasınız
Gerçekliğini Kabul Et, Değiştirmek İçin Mücadele Et!
Kimimiz lisede, kimimiz üniversitede okuyor. Kimimiz işsizliğin yıkıcı etkisiyle boğuşuyorken günde 10-12 saat ağır koşullarda çalışıyor, iliklerine kadar sömürülüyor kimimiz. Memleketlerimiz farklı, adlarımız farklı… Fakat bizi birbirimize bağlayan bir şey var; sınıfımız, sınıf kimliğimiz. Bizler işçi sınıfının gençleriyiz. Analarımız, babalarımız bizlere fabrikalar, yatlar, katlar değil işçiliği miras bırakıyor. Egemenlerin anlattığı “kariyer” masallarına kanmayalım, kapitalist düzende işçilerin çocukları işçi oluyor. Bu bizim gerçeğimiz. Peki, gerçekliğimiz ile fikirlerimiz, hissettiklerimiz, davranışlarımız ne kadar uyumlu birbiriyle?
Sanki sınıf atlamak kolaymış, bireysel kurtuluş mümkünmüş gibi gençliğe hayaller satıp rekabeti, bireyciliği aşılıyorlar. Rekabet nasıl kışkırtılıyorsa, bu düzende gençlerin egoları da o şekilde kışkırtılıyor. “Yeni nesil bir başka!” deniliyor, “gençler oldukça yenilikçi, teknolojiye çok hâkimler” deniliyor. “Geleceğin patronları, yöneticileri, siyasi liderleri aranızdan çıkacak” deniliyor. “İyi bir eğitim, iyi bir gelecek sizi bekliyor” benzeri sahte mutluluk vaatlerine kanan genç insanlar, yarış atı gibi koşuluyor. Kimilerimiz kendisini sınıf atlama hülyasına kaptırıyor. Diploma sahibi olmak çok önemli olarak pazarlanıyor. Üniversite diploması olanın kolay iş bulacağı, “büyük adam” olacağı, statü sahibi olacağı söyleniyor.
Peki ya sonuç? Onca yoksulluğun ve acının olduğu dünyamızda, üstelik çıkışsızlığın ve geleceksizliğin oldukça yoğun olarak hissedildiği böylesi bir dönemde tüm bu tiyatro işe yarıyor mu? Elbette hayır! Türkiye’de her 5 işsizden biri üniversite mezunu, ülkedeki diplomalı işsiz sayısı Birleşmiş Milletlere bağlı 39 ülkenin nüfusunu geçmiş durumda! Milyonlarca genç işçinin kapı önüne konarak kahve köşelerine itildiği bir ülkede yaşıyoruz. Doğan her yeni günü beş parasız atlatmaya çalışıyor, yoksullukla boğuşuyoruz. Pompalanan pembe hayallerin suya düşmesi, işsizliğin yakıcı etkisiyle birleşince bunalım kaçınılmaz oluyor. Soralım kendimize, son dönemde canına kıyan gençlerin sayısında önemli bir artış olmasında bu durumun payı yok mudur?
Kabul edelim ya da etmeyelim gerçekler ortadadır. Egolarımıza seslenmeye çalışıyorlar, bizi oyalıyorlar fakat bizleri mahkûm ettikleri koşullar da ortada. Açlık koşullarında yaşıyoruz, geçinemiyoruz, yoksuluz! Egemenlerin yaptıklarını anlayabiliyoruz, onlar saltanatları sürsün istiyorlar. Peki ya bizler? Bizler neden gerçekliğimizden kaçmaya çalışıyoruz? Tercihlerimiz, davranışlarımız, sohbetlerimizin içeriği, sosyal medya profillerimiz… Bunlara bakacak olursak hepimiz mutluyuz! Kimse yoksul değil mesela, canımızı sıkan tek bir sorun bile yok! Duy da inanma! Öyle bir yalan dünyada yaşıyoruz ki biz bile kaptırmıyor muyuz kendimizi?
Yapılan araştırmalar gençlerin en büyük kaygılarından birinin “beğenilmek” olduğunu ortaya koyuyor. Egolar yükseldikçe ilgi odağı olma, görünür olma isteği derinleşiyor ama beri yandan yalnızlık sıradanlaşıyor. Gençler kendilerini yalnız hissediyor. Değersiz, aşağılanmış, sıkışmış, geleceksiz, çaresiz hissediyor. İşçi ve emekçi ailelerin çocukları kişilik yarılması, kimlik bozukluğu yaşıyor. Yoksulluk ayıp görülüyor, adeta rol yapılıyor. Zenginmiş gibi, sorunları yokmuş gibi, işçi çocuğu değilmiş gibi… Örgütsüz gençler, kendilerine adeta bir illüzyon yaratıp “mış” gibi bir hayat sürerken gerçeklikten de uzaklaşmış oluyorlar. Yarattıkları illüzyonun etkisinde kalarak kendilerini dışlanmış ve yalnız hissediyorlar. “Onlarca arkadaşım var ama gerçek dostum yok” cümlesini ve benzerlerini ne kadar sık duyar veya söyler olduk.
Nasıl kendimizden kaçamaz isek aynı şekilde gerçekliğimizden de kaçamayız. İşçi sınıfının gençleri olarak kapitalizmin bize çizdiği sınırlar, bir deli gömleği gibi dar geliyor. Günümüz dünyasının sorunları giderek ağırlaşıyor ve çözüm bekliyor. Ya çağımızın sorunlarına duyarsız kalacak, bu esaret ve sömürü düzeninin bataklığında debelenip duracağız ya da gerçekliğimizi kabul edip enerjimizi sınıfımızın mücadelesinin yükseltilmesine akıtacağız. İşte işçi sınıfının gençleri olarak önümüzde sadece bu iki seçenek bulunuyor. Seçim elbette bizim!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 198. Sayı Çıktı!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Özgür Olmak Demek…
- Asıl Sorumlular Kim? Emekliler mi? Egemenler mi?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Milletvekili Maaşları Seni de Kızdırıyor mu?
- Biz Yeni Bir Dünya Kuracağız!
- “İşçiye Verilen Değer” Bu mu Olmalı?
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
- İyi ki UİD-DER’liyim…
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- Bizi “Biz” Yapan Şarkılarımız…
- Nasırlı Ellerin Yumruğu Bugün!
- Kariyer Gelişim Masallarıyla Geleceği Çalınan Gençler
- Bir Şarkının İzinden: Bir Yere Gitmiyoruz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- “Yarın Ölmek Dün Ölmekten Daha Saçma”
- Okuyan Bir İşçi Soruyor
- Uyanmak İstiyoruz Güzel Bir Sabaha
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Sınır Tanımayan Irmaklar Gibi
- İşçinin Değeri Yok mu?
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- Esirler Dünyasına Özgürlük Çağrısı: Enternasyonal!
Son Eklenenler
- Ankara’dan UİD-DER’li işçiler olarak özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı eyleme geçen Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmesi işçilerini eylem alanlarında ziyaret ettik. 20 Kasımda maden işçileri iş bırakarak direnişe başlamış, ardından...
- “Eğer öleceksem, burada size karşı mücadele ederken öleceğim. Benim düşmanım sizsiniz. Vietnamlılar ya da Çinliler, Japonlar değil. Benim düşmanlarım ben özgürlüğümü istediğimde buna karşı duranlardır. Adalet istediğimde buna karşı duranlardır....
- Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri adlı taşeron şirket bünyesinde çalışan inşaat işçileri gasp edilen 2 aylık ücretleri ve tazminatları için 20 Kasımdan beri fabrika önünde eylem yapıyor. Yapı ve Yol İşçileri...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Atakaş Çelik fabrikasında Birleşik Metal-İş üyesi üç işçi, geçtiğimiz günlerde işten çıkarılmıştı. UİD-DER’li işçiler olarak fabrika önünde direniş başlatan işçilere direnişin beşinci gününde dayanışma ziyaretinde...
- “Her şeyin içinde ve her şeyin dışındayız”. Bu söz bir market çalışanı arkadaşımın ağzından işçilerin yaşamını özetleyen bir söz olarak döküldü. Uzun zamandır büyük bir mağazada çalışan arkadaşım, marketin günlük cirosunun rekorlar kırmasına rağmen...
- 40 yıllık kısacık yaşamına yüzlerce hikâye ve roman sığdıran Amerikalı sosyalist yazar Jack London 22 Kasım 1916’da hayatını kaybetti. Aradan geçen uzun yıllar London’ın eserlerinin güncelliğinden hiçbir şey kaybettirmedi. Çünkü o işçi sınıfının...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...
- Emperyalist savaş Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yerinde kendini hissettiriyor. Egemenler yıllık bütçelerin büyük kısmını “savunma” adı altında savaş sanayisine ayırıyorlar. Burjuva siyasetçilerin politikaları hızlı bir şekilde sertleşiyor...
- Fotoğraftaki reklam panosu kaldırımın ortasında duruyor, gündüz gece. Arka tarafında medya maymunu Hülya Avşar sanki “hadi EYT’liler koşun, sakın geç kalmayın” dercesine sırıtıyor. Mağazada çalışan genç işçi kızımıza EYT reklamını sordum. Kendine...
- Bağımsız Maden-iş üyesi Fernas Madencilik işçilerinin direnişi çeşitli sendika ve işçi örgütlerinin desteği ile kazanımla sonuçlandı. Fernas patronu Ocak 2025’te işçilerin ücretlerine zam yapılmasını ve atılan işçilerin hak kaybı olmadan işe geri...
- Fransa’da devlet demiryolu şirketi SNCF’de örgütlü CGT-Cheminots, UNSA-Ferroviaire, SUD Rail ve CFDT-Cheminots sendikaları, 11 Aralıkta süresiz grev kararı aldı. Dört demiryolu sendikası, grev kararını SNCF’nin yük taşımacılığı birimi olan SNCF Fret...
- Gürcistan’ta madencilik şirketi Georgian Manganese’e ait Zestafoni ferroalyaj tesisi ve Chiatura manganez madeni 1 Kasımdan Nisan 2025’e kadar üretimi durdurduğunu açıkladı. Gürcistan’ın en büyük madencilik şirketi Georgian Manganese’in tesislerinde...
- Çocukların mutlu olduğu, gelecek endişesi taşımadığı, ayrımcılığa maruz kalmadığı; eşitlik, özgürlük, barış dolu bir dünyada yaşamalarını kim istemez ki? Fakat biliyoruz ki dünyamız çocuklar için sıcak bir yuva değil. Kol kanat gerdiğimiz...