Buradasınız
Kronik Hastalığı Olan İşçilerin ve Hamile Kadınların Yasal Hakları

Toplu işten atmalar yaygınlaşıyor, ücretsiz izin uygulaması yasallaşıyor, kısa çalışma ödeneği uygulaması ya da “devlet desteği” benzeri uygulamalarla patronların ücret ödeme yükümlülüğü kaldırılıp işsizlik fonu tepe tepe kullanılıyor. Dün krizi gerekçe göstererek fedakârlık bekleyenler, işçilerin ellerinde kalan son haklarına göz dikerken bugün koronavirüs bahanesiyle büyük saldırıları peyderpey hayata ve yasalara geçiriyorlar. Peş peşe yayınlanan genelgeler ve yasalardaki düzenlemeler mevcut hakları tırpanlarken işçilerin yasal haklarını bilmesi, haklarına sahip çıkması ve talepleri etrafında bir araya gelerek mücadele etmesi bugünlerde hayati bir önem taşıyor.
Bilindiği üzere, Cumhurbaşkanlığınca koronavirüs sebebiyle hamilelerin, yasal süt izni kullananların, engelli çalışanların, yönetici pozisyonundakiler hariç 60 yaş ve üzerinde olanların, Sağlık Bakanlığının belirlediği dezavantajlı grupların (bağışıklık sorunu olanlar, kanser hastaları, kronik solunum yolu hastaları, obezite ve diabet, kalp damar hastaları, organ nakli olanlar, kronik hastalar) idari izinli sayılması kararlaştırılmıştı. Ancak sağlık çalışanları hariç olmak üzere yalnızca kamuda çalışanları ilgilendiren bu düzenleme aynı kriterleri taşıdığı halde özel sektörde çalışan işçileri kapsamıyor. Ayrıca İçişleri Bakanlığı’nca yayınlanan 21.03.2020 tarihli Genelge ile “65 yaş ve üzeri ile bağışıklık sistemi düşük ve kronik hastalığı olan” kişilere sokağa çıkma yasağı getirilmişti. “Koronaya karşı önlem” adı altında yayınlanan bu genelgeler çalışma hayatındaki milyonlarca işçi lehine bir önlem niteliğinde olmadığı gibi bu yasaklar ve düzenlemeler kapsamında olup çalışmak zorunda olan, evde kalamayan yüz binlercesi için ise büyük bir belirsizlik ve endişe yaratıyor. Özellikle kronik hastalığı olup da ağır çalışma koşullarında çalışmaya devam etmek zorunda olan işçiler bu belirsizlik ortamında patronların insafına terk ediliyor. Peki, korona vesilesiyle gündeme gelen kronik hastalıklar nedir, kronik hastalığı olan işçilerin yasal hakları nelerdir?
Kronik hastalık nedir?
3 ay veya daha uzun süreli hastalıklar kısaca kronik hastalık olarak tanımlanır. Uzun süreli devam eden, kimi zaman hayat boyu düzelmeyen ve yaşam kalitesini ciddi oranda düşüren kronik hastalıklar, özellikle yoksul hastalar için olumsuz sonuçlar doğuruyor. Sağlık Bakanlığı’nın raporuna göre en az 22 milyon kişinin bir veya birden fazla kronik hastalığı buluyor. Ağır çalışma koşulları, yetersiz beslenme, sağlık hakkına sınırlı erişim gibi sebepler işçi ve emekçilerin kronik hastalığa yakalanma riskini arttırıyor, hastalıkla baş etme oranı ise gittikçe azalıyor. Kronik hastalıkların çeşitleri ve hasta sayısı işçi ve emekçilerin yaşam şartlarının kötüye gidişiyle paralel olarak artış gösteriyor. İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan genelgede sokağa çıkma yasağı kapsamında olan kronik hastalıklar ise şöyle: Hipertansiyon, KOAH, şeker hastalığı, kalp/damar hastalığı, kronik akciğer hastalığı, astım, böbrek hastalığı, karaciğer hastalığı olanlar ve bağışıklık sistemini bozan ilaçları kullananlar. Ancak önlem diye sunulan sokağa çıkma yasağı gibi uygulamalar işçilerin gerçeklikleriyle örtüşmediği gibi çalışma hayatına ilişkin işçiler lehine yasal bir düzenleme de getirilmemiş, işyerlerinde var olan sorunlar kronik hastalığı olan işçiler için katlanarak devam etmiştir.
Kronik hastalığı olan işçilerin yasal hakları nelerdir?
Bağışıklık sistemi düşük ve kronik hastalığı olan işçilerin bir haftadan fazla süre ile işe gidememesi, işverene 4857 sayılı İş Kanunu’un 25/3 maddesi gereğince, “işçiyi işyerinde bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyan zorlayıcı bir sebebin ortaya çıkması” sebebiyle iş sözleşmesini haklı nedenle derhal feshetme yetkisi verir. İlk elden ücretsiz izin fırsatını kullanan patronların “haklı fesih” yetkisini devreye sokması, binlerce işçinin işsizlik tehdidi ile karşı karşıya kalması demektir.
Ancak kronik hastalığı olan işçiler, hastalıklarına ilişkin düzenli ilaç reçeteleri veya sağlık raporu gibi belgeleri ile sokağa çıkma yasağı kapsamında işverene başvuru yaparak mazeret izni veya ücretli izin talebinde bulunabilirler. Mazeret izni olarak kullanılan süreler için işçinin ücretinden bir kesinti yapılmaz. Bunun yanı sıra herhangi bir sağlık sorunu veya kronik hastalık nedeniyle istirahat raporu alan işçiler, bu rapor ile ücretin bir kısmını SGK’dan iş göremezlik ödeneği olarak, kalan kısmını ise işverenden alarak fiili çalışmaya ara verebilirler. Ayrıca Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yayınlanan duyuruya göre, kronik hastalığı nedeniyle sağlık raporuna dayalı olarak ilaç ve tıbbi malzeme alan hastaların 1 Mart 2020 tarihi itibariyle sonlanmış veya bu tarihten sonra sonlanacak olan sağlık raporları bir sonraki açıklamaya kadar geçerli sayılacak.
Kronik hastalığı olan işçiler, bunların yanı sıra İş Kanununun 24/1-a maddesi uyarınca sağlık sebepleriyle haklı nedenle iş akdini feshedebilirler. Ancak işçinin haklı fesih hakkının doğması ve bu hak doğrultusunda kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için öncelikle işçinin sağlığında ortaya çıkan rahatsızlığın işin niteliğinden kaynaklanması ve var olan rahatsızlığın bir sağlık raporuyla belgelendirilmesi gerekir. İşçi bu belgeye dayanarak, çalıştığı işyerinde mevcut pozisyonunun sağlığı ve yaşayışı için tehlikeli olduğunu ve bu pozisyonda devam edemeyeceğini bildirir. İşçiyi sağlık koşullarına uygun pozisyonda çalıştırmak zorunda olan işveren gerekli önlemleri almadığı takdirde işçi sağlık sebepleriyle iş sözleşmesini sona erdirebilir ve kıdem tazminatına hak kazanır.
İş Kanununun 24/1-b maddesinde işçinin haklı nedenle derhal fesih hakkını düzenleyen diğer bir sağlık sebebi ise işçinin sürekli olarak yakından ve doğrudan buluşup görüştüğü işveren yahut diğer bir işçinin “işçinin işi ile bağdaşmayan” bir hastalığa yakalanmasıdır. İşçinin işiyle bağdaşmayan hastalık ifadesinden, yakalandığı takdirde işçinin çalışma gücünden yararlanılmasını tamamen veya kısmen engelleyen hastalıkların anlaşılması gerekir. Yargıtay da işçinin işiyle bağdaşmayan hastalığa yakalanmasını haklı neden olarak değerlendirmektedir. Yargıtay kararlarında, akıl hastalığı, sara, akciğer hastalığı, kronik şizofreni gibi hastalıklar nedeniyle işyerinden ayrılan işçilerin, işleri ile bağdaşmayan hastalığa tutulmaları nedeniyle kıdem tazminatı almaları gerektiği sonucuna varılmıştır.
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2014 tarihinde verdiği bir karar da emsal teşkil etmektedir. 800 işçinin çalıştığı maden ocağında tek işyeri hekimi olarak çalışan bir işçi, kronik astım bronşit tanısı sebebiyle yer altında ve ağır efor gerektiren işlerde çalışamayacağını belirten sağlık kurulu raporunu dayanak göstererek kıdem tazminatı talebinde bulunmuştur. Yerel mahkemece talebi reddedilen işçi kararı temyiz etmiş, Yargıtay’ın incelemesi sonucunda ise İş Kanununun 24/1-a maddesinde tanımlanan sağlık nedenleriyle haklı fesih koşullarının somut olayda oluştuğu anlaşılmış ve kıdem tazminatının hüküm altına alınması gerektiğine karar verilmiştir.
Koronavirüs salgını bahanesiyle yürütülen saldırılar hamile kadınları nasıl etkiliyor?
Koronavirüs salgını gerekçesiyle hamile kadınların hakları da gasp ediliyor. Pek çok işyerinde hamile kadınlar da dâhil olmak üzere işçiler ücretsiz izinlere çıkarılıyor. Hamile kadınlar doğumdan önceki 8 ve doğumdan sonraki 8 hafta süresince SGK’dan geçici iş göremezlik ödeneği alırlar. Ancak doğum iznine ayrılmadan önce işten çıkmış veya çıkarılmış hamile kadınlar iş göremezlik ödeneği alamazlar. Aynı şekilde doğum iznine çıkmadan evvel ücretsiz izne çıkarılan kadınlara da para ödenmez.
Bu nedenle yaratılan koronavirüs paniğinin arkasına gizlenen saldırılara, ücretsiz izinlere ve işten atmalara karşı mücadele etmek her açıdan büyük önem taşıyor.
- İcra ve İflas Yasasındaki değişiklik ne anlama geliyor?
- Covid-19, Kısa Çalışma ve Ücretsiz İzin Gerçeği
- AKP’nin Torba Yasası: Patronlara Kıyak, İşçilere Saldırı
- Pandemi, Ücretsiz İzinler ve Hak Gaspları
- İş Güvenliği Yasasına 4. Kez Erteleme Ne Anlama Geliyor?
- Kronik Hastalığı Olan İşçilerin ve Hamile Kadınların Yasal Hakları
- Koronavirüs ve Yasal Haklarımız
- Avukat Mesut Badem ile Arabuluculuk Üzerine/2
- Avukat Mesut Badem ile Arabuluculuk Üzerine/1
- İşçilerin Sordukları/78
- Emeklilik Hakkımız İçin Topyekûn Mücadele Edelim!
- Yargıtay’ın Hamile İşçiler İçin Emsal Kararı
- İşçilerin Sordukları/75
- İşçilerin Sordukları/74
- İşçilerin Sordukları/73
- İşçilerin Sordukları/72
- Gevrek “Susamlı Tavuk”
- Koronavirüs Sınıf Ayrımı Yapmıyor mu?
- Salgında İşçi Sağlığı Hiçe Sayılıyor!
- Patrondan Covid-19 Önlemleri
- Koronavirüsle Geçirdiğimiz 9 Ayın Bilançosu
- Maskeye Emanet Edilmiş İşçi Sağlığı ve İşten Atmaların Yeni Bahanesi Maske
- Patronlar Koronavirüsü Tepe Tepe Kullanırken Asıl Faturayı Biz İşçiler Ödüyoruz
- Şantiyede Sözde Korona Önlemleri
- Hayat Eve Sığar mı?
- İşçi Sınıfıdır Bizim Asıl Ailemiz
- Bakan’a mı İnanalım Yaşadıklarımıza mı?
- Adımız Koronalıya Çıktı!
- Metal İşçileri: “İşçinin Hakkı İşçiye!”
- Sözde Pandemi Önlemleri ve Küresel Açlık
- “Hijyene Dikkat Edin Ama Fazla Su, Sabun, Peçete Harcamayın”
- “Yeni Normal” Koşullarında Öğrencilerin Sınav Maratonu
- Gebzeli İşçiler Koronavirüsün İşçiler Üzerindeki Etkilerini Anlatıyor
- Gebzeli İşçiler Yeni Normali Değerlendiriyor
- Koronavirüsle Yaşamayı Öğrenmeli miyiz?
- Yağlı Ekmekleri Ballandı!
Son Eklenenler
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....
- Ruhunda özgür bir dünyanın umudunu taşıyan, yüreği bencil çıkarlarla değil, toplumsal kurtuluş özlemiyle çarpan sevgili büyüklerimiz ve değerli genç arkadaşlarımız, merhaba!
- Rejimin 19 Martta başlattığı saldırı dalgasına karşı başlayan protestolarda öğrenci gençler kitlesel katılımıyla dikkati çekmişti. Günlerce süren eylemlerde, polis barikatlarına, polisin şiddetli müdahalesine rağmen alanları terk etmeyen yüzlerce...
- Çünkü büyük kapitalist ülkeler, milyonlarca emekçinin vergileriyle oluşan bütçeleri sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçlara değil daha fazla silahlanmaya akıtıyorlar. Baskıcı ve otoriter uygulamaları arttırıyor, demokratik hak ve özgürlükleri...