Buradasınız
İşyerinde Verilen Yemekler Ne Kadar Besleyici?
Sancaktepe’den bir işçi
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
Salgından dolayı işçilerin nasıl beslendiği daha bir önem kazanıyor. Ortalama bir insanın günlük alması gereken enerji miktarı 2000-2600 kalori iken, fiziksel enerji sarf eden, ağır işlerde çalışan bir insanın alması gereken enerji miktarı 3500 ile 4500 kalori arasında değişiyor. Ancak kalori miktarı tek başına yeterli bir ölçüt değil… Asıl olarak protein-karbonhidrat dengesinin sağlanması, vitamin ve minerallerin yeteri kadar alınması gerekiyor. Fakat hayat pahalılığı karşısında alım gücü düşen, evinde yeterince beslenemeyen işçiler ne yazık ki işyerlerinde de sağlıklı beslenemiyorlar.
Fabrikalarla yemek şirketleri arasında yapılan hizmet anlaşması bir yıllıktır. Her yıl yeniden ihale yapılır, en uygun fiyatı veren yemek şirketi ihaleyi alır. Yemek şirketleri ihaleyi alabilmek için fiyatları alabildiğine düşürürler. Fiyatların düşmesi aslında yemek hizmetinin ve kalitesinin düşmesi anlamına gelir. Bunu her iki taraf da pekâlâ bilir. Ama ne ihaleyi veren ne de alan firmanın umurundadır bu. Şirketler ihaleyi verirken “aman işçim gerekli gıdayı alsın, dengeli beslensin” demezler. Çünkü işçilerine verdikleri yemeği “maliyet” olarak görürler. Onlar için önemli olan görünüşte her şeyin yerli yerinde olmasıdır. Öğünlerde protein, karbonhidrat dengesinin gözetilmesi, kişi başına düşen et miktarının yeterli olması gerekir. Ama bunlar kâğıt üzerinde olsun yeter, mutfak kısmı onları ilgilendirmez.
Maliyeti düşürmek için ana yemek et ise “çaktırmadan” gramajından düşülüyor. Etli yemeklerde un, patates gibi mali değeri daha düşük olan gıdaların miktarı arttırılarak et azaltılıyor. Bakliyat yemeklerinde de kişi başına düşen gramaj düşürülüyor. Çorbalarda kullanılan bakliyat azaltılarak unla çoğaltılıyor. Yemeğin adı değişmiyor ama kullanılan malzemeler daha kalitesiz oluyor. Şöyle bir örnek verelim; firma ile yapılan anlaşmada etli yemekler için gramaj belirlemesi çiğ et üzerinden yapılıyor. Donuk çiğ etler daha ucuz olduğu için özellikle son dönemlerde çok tercih edilir oldu. Ancak donmuş et çözüldüğünde yaklaşık yüzde 35 oranında su kaybı oluşuyor. Bu, yemekteki et miktarının neredeyse yarı yarıya düşmesi demek. İhaleyi veren şirket, alan şirket, eti satan şirket, hepsi bu gerçeği biliyor ama ne gam! Ucuza geliyor ya, önemli olan bu!
Bir diğer örneği köfteden verelim. Kıymanın taze etten çekilmesi gerekirken, tedarikçiden donuk şekilde temin ediliyor. Dolayısıyla köftede de miktar kaybı oluyor. Bu kıymanın içeriğine gelince... Löp et kemiğinden ayrıldıktan sonra kemik üzerinde kalan et parçaları, kas, kıkırdak, sinir vs. ne varsa kıyma haline getiriliyor, bu da köftelik kıyma olarak yemek şirketleri tarafından satın alınıyor. Şimdi bu köftenin ne kadar yeterli bir protein kaynağı olduğunu siz düşünün. Günlük beslenmemizde olması gereken A, B, C, E vitaminleri, protein, kalsiyum, demir, çinko gibi minerallerin de belirlenmiş miktarları var. Normalde işyerlerinde verilen yemeklerde, yemek şirketlerinin bu miktarlara dikkat etmesi gerekiyor. Ancak bu en çok ihmal edilen, hatta hiç dikkate alınmayan bir ayrıntı olarak kalıyor.
Sonuç olarak; evet işyerinde yemek yiyoruz, görünüşte karnımız doyuyor, hatta yemeklerde çeşitlilik de oluyor. Peki ya kalite? Üstelik benim sözünü ettiğim şirketler görece büyük, hatta bazısı sendikalı olan yerler. Sorsanız işçisinin sağlığını düşünen, özen gösteren şirketler. Diğerlerini düşünemiyorum bile! Ama tatlı kârlarından bir kuruş olsun vazgeçmek istemeyen yemek şirketlerine bu hileler de yetmez oldu. Gıdadan kısmak yetmeyince salgını fırsata çevirerek işçilik maliyetinden de kısmanın yollarını buldular. Kuralsız, hukuksuz bir şekilde kısa çalışma ve ücretsiz izin dayatıyor, fiilen çalışan işçi sayısını azaltıyor, iki hatta üç işçinin işini bir işçiye yüklüyorlar. Sonra da yoğun tempoda çalışıp yemekleri yetiştirmeye çalışan işçilere “hijyene dikkat edin” diyerek sözde denetlemeler yapıyor, uyarı tutanakları tutuyorlar. Kısacası sermaye sınıfının her iki tarafı da birbirinin “günahını” biliyor ama göz yumuyor. Körler sağırlar birbirini ağırlıyor. Ne sağlık, ne hijyen önemli onlar için. Önemli olan maliyet! Bir de kâğıt üzerinde her şeyin usulüne uygun yapılması… Sağlık Bakanlığı da denetleme yaparken sadece evraklarla ilgileniyor. Gerçeklik buyken medyada her gün dengeli ve sağlıklı beslenmemizi öğütleyen uzmanların boy göstermesi, iktidar sözcülerinin her fırsatta “maske, mesafe, temizlik” nakaratını tekrar etmesi ikiyüzlülük değil mi?
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- İşçi Dayanışması 202. Sayı Çıktı!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Suriyeliler Geri Dönecek mi?
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- İşçi Sınıfının Ortak Mücadele Dili: GREV!
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 201. Sayı Çıktı!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
Son Eklenenler
- Asırlar boyunca kalem ve kâğıdın tek sahibi egemenler oldu. Böylece olayları, bu olaylardan çıkarılacak sonuçları kendi ihtiyaçları doğrultusunda kurgulayıp kaydettiler, yani tarihi yanlı ve yanlış anlattılar. Bu nedenle resmi tarih, egemen...
- Siyasi iktidar 2025 yılını “Aile Yılı” ilan etti. “Aile yılı” ifadesi kendi başına bakıldığında kulağa hoş gelebilir. Ancak bunu dile getirenlerin bugüne kadar yaptıklarına ve paketin içeriğine bakıldığında durumun hiç de aile ve toplumun mutluluğu...
- Yeter be hey/ Uyan/ Uyanalım artık bu beyhude uykudan/ Emektir doğadakini işleyip dönüştüren/ Tüm zenginlik;/ İşçinin kolunun gücü/ Gözünün feriyle oluşur
- Yaşanan depremlerin, yangınların, sellerin bir felakete veya katliama dönüşmesinin sebebi patronların kâr düzeni ve kâr hırslarıdır. Dolayısıyla bu yaşananlar sınıfsaldır. Tek tek kişilerin sorunu değil, bir bütün olarak işçi sınıfının sorunudur,...
- Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN) Genel Başkanı Mehmet Türkmen 16 Şubatta ikinci kez gözaltına alındıktan sonra 17 Şubatta savcılık tarafından ifadesi alınmadan, tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi ve tutuklandı. Türkmen’...
- İngiltere işçi sınıfı, Filistin halkı için yürüttüğü ulusal eylem günleri kapsamında 15 Şubatta başkent Londra’da bir kez daha meydanlara çıktı. Hükümet binalarının bulunduğu Whitehall’da toplanan çeşitli sendikalardan, siyasi partilerden ve sivil...
- 2025 yılı için asgari ücretin son derece düşük belirlenmesi işçileri şaşırttı ve haklı olarak öfkelendirdi. Pek çok işçi, “daha yüksek belirlenmesini bekliyorduk” dedi. Aynı öfke emekli maaşları için de söz konusu. Öte yandan metal işçileri de...
- Temel Conta işçilerinin grevi 10 Aralıktan bu yana sürüyor. İşçiler, yaklaşık bir yıl önce sendikalı olma kararı almış, Petrol-İş Sendikası Aliağa Şubesi’nde örgütlenmeye başlamışlardı. Petrol-İş Sendikası, Çalışma Bakanlığı’ndan yetki belgesini...
- Sırbistan’ın ikinci büyük şehri olan Novi Sad’in tren istasyonu 2022 yılında cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri kampanyası sırasında yapılmıştı. Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic de istasyonun açılış törenine katılarak, 60 yıl sonra bu istasyonu...
- Urfa’nın Viranşehir ilçesinde Kadıköy Güneş Enerji Santrali’nde (GES) Kalyon ve Eksim Real Enerji şirketlerinde çalışan işçilerin 11 Şubatta başlattığı iş bırakma eylemi tüm baskılara rağmen devam ediyor. Bezmialem Vakıf Üniversitesi şantiyesinde...
- 6 Şubat Maraş merkezli depremlerin üzerinden iki yıl geçti. Söylemesi dile kolay olan bu cümle alt metinde bizlere birçok şey anlatıyor. Dönüp geriye baktığımızda yaşanan onca acı ve keder bizlerin zihinlerinde tekrar tekrar canlanıyor. UİD-DER’li...
- Donald Trump bir kez daha ABD başkanı seçildi. Seçilir seçilmez de ilk bakışta deli saçması gibi görünen açıklamalar yapmaya başladı. Mesela Amerika’nın Grönland’ı alması gerektiğini söyledi. Bu, Trump’ın kafasından çıkmış çılgın bir fikir gibi...
- Antep Başpınar Organize Sanayi Bölgesinde sefalet zammına karşı direnişe geçen tekstil işçilerinin mücadelesi yasaklarla, baskı ve saldırılarla engellenmeye çalışılıyor. 14 Şubat günü, tüm saldırılara rağmen direnişlerini sürdüren Başpınar...