Buradasınız
“Tatil Yapmak Herkesin Hakkı” Değil mi?
İstanbul’dan bir işçi
Dün işe gitmek için otobüse bindim. Otobüsün arka tarafındaki koltuğun cam kenarında oturdum. Elimdeki kitap “Ölümün Ağzı”. Zonguldak’taki maden işçilerinin ölümle yaşam arasındaki kahırlı hayatlarını anlatıyor. Bir ara başımı kaldırıp camdan dışarı baktım. Yolun karşısında sıra sıra dizili reklam panolarında kocaman harflerle “TATİL HERKESİN HAKKI, ŞİMDİDEN YERİNİZİ AYIRTIN” yazıyordu. Camdan geriye doğru bakarak bir daha okudum. Yanlış görmemiştim.
Okuduğum sürükleyici romanı kapatıp kendi kendime konuşmaya başladım. Yanımdaki ve karşımdaki üç kişiye baktım. Kendi kendime sesli konuştuğum için, yanımda oturan da bir bana bir de elimdeki kitaba bakıyordu. İşçi olduğu, otobüse bindiği duraktan ve ellerinden belli oluyordu. Ben karşıda oturan işçiye okuduğumu sen de okudun mu diye sordum. “Okudum abi okudum da bizim tatil hakkımız yok ki. Bizim patron senelik iznimizi de kullandırtmıyor, izin paramızı da vermiyor. Meselâ ben daha 2007 yılından kalan izin hakkımı bile kullanamadım” dedi.
Karşımızda oturan iki işçi de bizi dinliyordu. Cam kenarında oturan kişinin de elindeki spor gazetesini okumayı bırakıp bizim sohbetimizi dinlediğini fark ettim. “Sen ne diyorsun” diye sordum. “Benim çalıştığım işyerinde izinler ikiye bölünüyor. Genelde de izin zamanımızı kış ayına denk getiriyorlar. Kış gününde tatile mi gidilir? Benim bacağım Mustafa Koç gibi kayak yaparken değil, üstüme bir palet dolusu ürün devrildiği için iki yerinden kırılmıştı. Bir sene çalışamamıştım. Beş parasız süründüm durdum. İşyerinin muhasebesini arayıp izin paramın verilmesini istemiştim. Muhasebedeki arkadaş telefonu genel müdürün odasına bağlamıştı. Müdür bana, ‘sen bir palet ürünü devirmiştin, firmadan alacağın yok, borcun var. On senelik aylığın bile bu borcu karşılamaz. Bir de utanmadan benden izin parası istiyorsun’ demişti.”
Yanında oturan kişi “ya arkadaş, sizin anlattıklarınızın hepsinin aynısı benim çalıştığım fabrikada da yaşanıyor. Bizim patron ananız babanız ölse bile bana izin için gelmeyin diyor. Yazın izin isteyen işçiyi ben görmedim. Üstüne üstlük patron kriz var diyerek servis sayısını azalttı ve artık evimize yakın bir yerden binemiyoruz servislere. Önce otobüse biniyoruz, otobüsten inip ondan sonra servise biniyoruz” dedi.
Otobüs ağzına kadar dolmuştu. Şoför körüklü otobüsün kapılarının hepsini açmıştı. Binmeye çalışanlar “ilerleyelim, ilerleyelim, bak otobüsün orta tarafı bomboş” diye bağırıyorlardı. Otobüstekiler ise “yer mi var, yürüsene kardeşim, işe geç kalıyoruz” diyorlardı. Şoför direksiyonu bırakıp ayağa kalkmış, “arkadaşlar birbirimize yardımcı olalım” diye bağırıyordu. Otobüsün ortalarından gür sesli biri “kaptan sözümüz sana değil. Seni Medine dilencisine döndüren ve bizi bu hale koyanlaradır. Ben genç biriyim. Ama on saat ayakta çalışacağım. Biz insan gibi yolculuk yapmak istiyoruz. Hepimiz oturarak yolculuk yapmak istiyoruz” dedi.
Son duraktan binmiş, benim oturduğum koltuğun yanında ayakta duran ve yaşı 50’ye yakın biri, bize bakarak “son duraktan otobüse bindim. Oturacak yer kalmadığı için en arkaya yürüdüm. Ben yanınıza geldiğimden beri sizin sohbetinizi dinliyorum. Bugün sizin anlattığınız sorunları yaşamayan işçi yoktur. Bir de kriz çıkarttılar başımıza. İzinden tatilden geçtik. Geçenlerde bizim fabrikada bir arkadaşın babası öldü. Arkadaş memleketine gitmek için izin istedi. Patron ‘sana bir gün izin veriyorum, ama yıllık izninden iki gününü keserim’ demişti. İşçi arkadaş, ‘ben Ardahanlıyım, bir günde ancak Ardahan’a giderim, hem ben iki senedir hiç izin kullanmadım ki’ demişti. Patronsa, ‘Ben anlamam. Uçağa biner aynı günde gider gelirsin’ demişti. Yani bizim hepimizin durumu birbirine benziyor.”
Fabrikaların dizili olduğu durağa geldiğimizde balık istifi gibi dolu olan otobüsün içinde üç beş kişi kalmıştı. Otobüsten inen işçiler soğukta ellerini ceplerine sokmuş, aynı yöne doğru hızlı adımlarla yürüyorlardı. Ben de onların arasında bir yandan yürüyor bir yandan da hem otobüsteki sohbetimizi hem de reklam panosunda yazan “tatil yapmak herkesin hakkı” yazısını düşünüyordum. Fabrika girişinde kartımı okuttum. Her gün kartı okutup geçtiğim makinenin önünde biraz durdum. Elimdeki karta, kartı okuyan makineye, etraftaki her şeye ve ellerime baktım. Düşündüm. O afişi kim astı? İşçiler. Afişi kim hazırladı? İşçiler. Ben de birazdan makinenin başına geçip üretmeye başlayacağım. Yine ellerime bakıyorum. Gözümün önüne yine siz işçi kardeşlerim geliyorsunuz. Yine hep birlikte “her şeyi üreten, var eden biziz, tatil bizim de hakkımız” diye haykırıyorsunuz. Tüm haklarımız gibi tatil hakkımızı ve tatil yapabileceğimiz zamanı belirleyebilmek için de örgütlü olmaktan başka çıkar yolumuz yok.
Gözümün önünde bu kez UİD-DER Şiir Grubundan genç bir işçi var. Ellerini iki yana açmış Nazım Usta’nın bir şiirini okuyor: “İnsanlar sizi çağırıyorum: kitaplar, ağaçlar ve balıklar için, buğday tanesi, pirinç tanesi ve güneşli sokaklar için, üzüm karası, saman sarısı saçlar ve çocuklar için. Çocukların avuçlarında günlerimiz sıra bekler, günlerimiz tohumlardır avuçlarında çocukların, çocukların avuçlarında yeşerecekler.”
İşsizlik İl İl Büyüyor
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- İşçi Sınıfının Ortak Mücadele Dili: GREV!
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 201. Sayı Çıktı!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
Son Eklenenler
- Siyasi iktidarın sahte enflasyon verilerine dayanarak 2025 yılı için kamu emekçilerine yaptığı yüzde 11,54 oranındaki zam, kamu emekçileri tarafından ülke genelinde protesto edildi. 13 Ocakta iş durduran KESK, Birleşik Kamu-İş, Hür-Sen, ASİM-Sen...
- Aylardır uzmanların, siyasetçilerin, patronların hatta uluslararası finans kuruluşlarının yaptığı tartışma, analiz ve hesaplamaların sonunda 2025 yılı için asgari ücret 22 bin 104 lira olarak açıklandı. Bu açıklamayı, Türkiye İşveren Sendikaları...
- Günümüzde fabrikalarda, işyerlerinde “kolay yoldan para kazanma” hayaliyle şans ve bahis oyunları oynamak gitgide yaygınlaştı. Teknolojiyle birlikte kumarhane herkesin cebine girdi. Her molada, her köşede tüm başlar cep telefonlarına eğiliyor,...
- Balıkesir Gönen’de bulunan Arıtaş Kriyojenik’te 19 Aralıkta başlayan grev 10 Ocakta anlaşmayla sonuçlandı. DİSK/Emekli-Sen 11 Ocakta Türkiye genelinde İzmir’den Trabzon’a, İstanbul’dan Denizli’ye pek çok ilde “TÜİK Verileri Kirli ve Yalan; Açlık,...
- Aralık ayında Birleşik Metal-İş sendikasının örgütlü olduğu Hitachi Energy, GE Grid Solutions, Schneider Elekrik, Arıtaş Kriyojenik ve Green Transfo fabrikalarında peşi sıra grevler başladı. Çok geçmeden de sermaye sınıfının tatlı kârlarını düşünen...
- İzmir Buca’da sendikal baskıların ve işten atma saldırısının devam ettiği Telus önünde direniş başladı. Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri ve ardından Metropol İnşaat adlı taşeron şirketler bünyesinde çalışan inşaat...
- Yeni bir yılın, 2025’in ilk günlerini yaşıyoruz. Ama işçi ve emekçilerin yüreğinde “yeni” olanın getirdiği heyecan ve umut yerine büyüyen endişeler ve kasvet var. Takvim yaprakları hariç hayatımızda değişen tek şey yaratılan ekonomik yıkımın...
- Her Aralık ayında izlediğimiz asgari ücret tiyatrosu bu yıl çok daha trajik bir şekilde sonuçlandı. Resmi enflasyonun, TÜİK’in uydurma rakamlarıyla bile yüzde 47 olduğu, ENAG’a göre yüzde 87 olduğu bir süreçte asgari ücrete sadece yüzde 30 zam...
- DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında 2024-2026 dönemi için yürütülen TİS görüşmelerinde MESS’in yüzde 40 oranında zam dayatması üzerine Schneider Elektrik’in Manisa ve Kocaeli...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde, İZENERJİ, İZELMAN, Ege Şehir Planlama, İZFAŞ şirketlerinde çalışan DİSK/Genel-İş Sendikasında örgütlü işçiler maaş, yılsonu ikramiye ve eğitim alacakları ödemelerinin geç ve eksik yapılmasını protesto etmek...
- UİD-DER’li emekçi kadınlar olarak, bir grup Polonez direnişçisi kadın kardeşimizle güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Direnişçi bir ablamız “bize hep ‘aman kurulu düzenimiz bozulmasın’ düşüncesini bellettiler” dedi. Bu söz üzerine uzunca sohbet ettik...
- Polonez işçileri 173 gün süren mücadelelerinin kazanımla sonuçlanmasının ardından fabrika önünde kurdukları direniş çadırını halaylarla, sloganlarla kaldırdılar. 7 Ocakta direniş alanında zaferlerini kutlayan işçiler, davul zurna eşliğinde halaylar...
- İktidar ve sermaye sınıfının saldırıları böylesine ağırken işçilerin birlik olamayacağını düşünmek kime yarar sağlar? Bu düşünce doğru bir akıl yürütme yöntemi olabilir mi? Karşımızdaki yıkım tablosu, işçilerin birleşmek dışında bir çıkış yolu...