Buradasınız
Gençler Neden Kendilerini Yalnız ve Değersiz Hissediyorlar?
Gebze’den bir kadın işçi
Daha 18’inde, ömrünün baharında bir gençti Furkan Celep. Ailesiyle birlikte Kocaeli’nin Darıca ilçesinde yaşıyordu. Kargo işçisi olarak çalışıyordu. Tıpkı yaşıtları gibi, film izlemeyi, spor yapmayı, müzik dinlemeyi, hayvanları, doğayı, gün batımını izlemeyi çok seviyordu. Ama 24 Eylülde Darıca’da falezlerden atlayarak yaşamına son verdi Furkan. İntihar etmeden önce, psikolojisinin son derece yerinde olduğunu ve madde bağımlısı olmadığını belirten bir intihar notu paylaşmıştı sosyal medyadan. O notta soruyordu: “Milyarlarca insan olmasına rağmen neden kendimi bu dünyada yalnız ve değersiz hissediyorum?”
Geleceksizlik, umutsuzluk ve çıkışsızlık belli ki Furkan’ın içini kemiriyordu. “Kendi özümü, yeteneğimi öğrenemedim, bunun için çok uğraştım ve çaba gösterdim. Neyi sevdiğimi bilmiyorum, ne olmak istediğimi bilmiyorum, ne okumak istiyorum, bunu dahi bilmiyorum” diye yazmıştı. Hiçbir insan çıkışsızlığa sürüklenmeden, umutlarını yitirmeden intihar etmez. Peki, neden 18 yaşında bir genç, daha ömrünün baharındayken yaşamından vazgeçer? “Yaşamak için bir nedenim, bir amacım yok” diyen Furkan’ın amaçlarını, hayallerini kimler çaldı ellerinden? Gencecik bir insana, “bir araba, bir ev veya herhangi bir şey uğruna yıllarımı, aylarımı harcamak istemiyorum” dedirten şey ne? Bu soruları sormakla giden geri gelmeyecek elbette. Ama gençlerin kendini bu kadar değersiz ve yalnız hissetmemesi, geleceklerinin her geçen gün biraz daha karartılmaması için doğru soruları sormak zorundayız.
Daha önce işsizlikten ve yoksulluktan bunalıp intihar edenler için, siyasi iktidar “psikolojik” söylemini dilinden düşürmüyordu. Gençlerin intihar etmesi haberleri karşısında da aynı üslupla “psikolojik”, “kimlik bunalımı”, “ergenlik”, “sosyal medyanın zararları” gibi nedenler sıralanıyordu. Televizyon ekranlarında boy gösteren çeşitli uzmanlar tarafından 2000’li yılların başlarında doğan gençler üzerine tartışmalar yürütülüyordu. Ailelere çocuklarını fanuslarda büyütmeleri için öğütler veriliyordu. Ama gerçeğin üzerini örtmek için ne kadar çabalasalar da, sonuç daha vahim bir hal almaktan öteye geçmiyor. Bugün intihar, dünya çapında 15-19 yaş arası grupta görülen en yaygın üçüncü ölüm nedeni! Pek çok genç yaşamın sadece nefes alıp vermekten ibaret olmadığının farkında. Ama ne yazık ki yaşamını anlamlandıramadığı, bir çıkış yolu bulamadığı ve yalnızlık girdabında boğulduğu için yaşamına son vermeyi çare olarak görüyor.
Ekonominin uçuşa geçtiği, her şeyin yolunda olduğu söylemleri ve çarpıtılan ekonomik veriler bir yana, gençler kendi gerçekleriyle yüzleşiyorlar. TÜİK Haziran ayı verilerine göre, 15-24 yaş grubu genç nüfusta işsizlik oranı %26,1, ne eğitimde ne de istihdamda olanların oranı ise %29,3. Açıklanan verilerin türlü hilelerle nasıl çarpıtıldığı malumumuz olsa da, bu verilerde bile genç nüfusun yarısından fazlası işsiz! Kapitalist sömürü sistemi gençlere yedek işçi ordusu olmaktan, ezilmekten öte bir gelecek vaat edemiyor. Gençlerin nitelikli ve kaliteli eğitim alamamasını, çoğu zaman çalışarak okumak zorunda kalmasını ve tek aktivitelerinin sosyal medya olmasını da bu gerçeklere eklemek gerek. Gençler avuçlarının arasındaki akıllı telefonlarıyla dünyaya açılıyorlar. Ama yaşadıkları mahallelerin sınırlarından bir adım öteye dahi gidemiyorlar. Bir yanda hayaller, bir yanda hayatlar…
Hayalleri, hayatları, duyguları ve dünyaya bakışları aynı olan ortak bir gençlik yoktur, olamaz da! İşçi sınıfının gençleriyle patronlar sınıfının şımarık gençlerinin yaşamları da, çıkarları da farklıdır. Okullarda, dershanelerde, televizyonlarda, dizilerde ya da filmlerde anlatılan aldatıcı hayaller gençlerin yalnızlık duvarına toslamasıyla paramparça oluyor. Oysa işçi sınıfının gençleri yalnız ve değersiz değildir. Genç kuşaklar enerjilerini sömürü çarklarını kırıp atmak ve daha güzel bir gelecek için mücadeleye atılmak üzere harcadığında yaşam çok daha büyük bir anlam kazanır. Gerçek kurtuluşa ulaşmanın ve insanlığın ortak hayallerini gerçekleştirmenin tek yolu örgütlü mücadeleden geçer.
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- “Yarın Ölmek Dün Ölmekten Daha Saçma”
- Okuyan Bir İşçi Soruyor
- Uyanmak İstiyoruz Güzel Bir Sabaha
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Greve Hazırlanırken Sohbetler
- Fırtınalar Yaratan Kelebekler!
- Sömürü Çarklarında Kaybolan Genç Yaşamlar
- MESEM: “Genç Eller” Üretiyor, Patronlar Sömürüyor!
- Sorunlarımız Ortak, Peki Ya Mücadelemiz?
- “Aman Çocuğum Sağa Sola Bulaşma” mı?
- “Enflasyon Canavarı”nı Üzerimize Salan Kim?
- Bir İlmek de MESEM Çıraklarından
- KYK Yurtlarında Ölmek İstemiyoruz!
- Bu Düzeni Yıkmak Boynumuzun Borcu
- Arel Üniversitesi Öğrencileri Servis Ücretine Neden İtiraz Ediyor?
- Aileler İstemese de Gençler Sorunları Görüyor
- Bizim Onlara İhtiyacımız Yok!
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
- “Nehir, Nehir, Çocuğumu Geri Verin!”
Son Eklenenler
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...