Buradasınız
Gözbağı: Gözbağlarını Yırtıp Atanların Romanı

Gözbağı, işçi edebiyatının başarılı örneklerinden biridir. Erol Toy’un kaleme aldığı roman, emeğimizle var ettiğimiz dünyayı görmemizi engelleyen gözbağımızı nasıl söküp atacağımızı anlatıyor.
Romanın baş karakterlerinden Hüseyin, henüz 18 yaşında işçiliğe başlamış, genç bir işçidir. Onun işçiliğe başladığı Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş yıllarında işçilerin sendika, sigorta, iş yasası ve emeklilik gibi hakları yoktur. Fakat yasaklara rağmen tütün, tersane ve dokuma fabrikalarında çalışan işçiler insanca yaşayabilecekleri ve çalışabilecekleri haklar talep etmektedirler. Ücretlerinin düşürülmesine karşı çıkan İstanbul tramvay işçileri de yasak olmasına rağmen iş bırakıp, greve çıkarlar. Hüseyin’in roman boyunca okuyacağımız işçilik hayatı bu grevle başlar. Cezmi Baba ve Halil adlı deneyimli iki işçi grevin liderliğini yaparlar. Hüseyin, bu iki işçiden çok şey öğrenir. Devlet, bu yıllarda işçiler üzerindeki baskıyı arttırır. Cezmi Baba ve Halil tutuklanır, Hüseyin işsiz kalır. Sermaye sınıfının hedefi, işçilerin bilinçlenmelerini, örgütlenmelerini ve hakları için mücadele etmelerini engellemek, onları zifiri karanlığın içine hapsetmektir.
Böylece genç Hüseyin tramvay grevinden sonra işsiz kalır. Günler boyu süren işsizlik ve açlık, Hüseyin’in umutlarını ve yaşantısını cehenneme çevirir. Her şey bitti dediği anda bir fabrika inşaatında iş bulur. İnşaat tamamlanıncaya kadar gece gündüz demeden çalışır. Fabrika inşaatının sahibi Nevres Bey’dir. Hüseyin ile birlikte çalışanlar çoğunlukla yarı işçi, yarı köylü mevsimlik işçilerdir. İnşaat dokuma fabrikasına dönüşür ve Hüseyin bu kez Nevres Bey’in fabrikasında işçilik yapmaya başlar ve usta bir işçi olur. O artık Hüseyin Usta’dır. Hüseyin Usta patronuna, tramvay grevindeki Cezmi Baba’ya bağlandığından daha çok bağlanmaya başlar. Patronu olmasa kendisinin çoktan açlıktan ölmüş veya işsizlikten hapse girmiş olacağını düşünür, Nevres Bey gibi “iyi bir insanla” tanıştığına şükreder.
Zaman hızla akıp geçer ve 60’lı yıllara gelinir. Bu arada Hüseyin Usta evlenmiş ve bir çocuğu olmuştur. Kendisi hâlâ makine başındaki fabrika işçisidir. Fakat zamanla çevresinde göçlerin arttığına, işçilerin çoğaldığına ve fabrikaların büyüdüğüne sessiz sedasız tanık olur. 20 kişilik atölye 1500 işçinin çalıştığı dev bir fabrikaya dönüşmüştür. Çünkü Türkiye’de kapitalizm gelişmekte, sermaye büyümekte ve köyden kente binlerce insan akmaktadır. İkinci Dünya Savaşından sonra işçilerin sendikalaşma, hak arama, örgütlenme çalışmaları hızlanır. Hüseyin Usta açlık, işsizlik korkusunu aşamaz ve mücadelelere katılmaktan uzak durur. O hâlâ patronu Nevres Bey’in işçileri düşünen iyi bir insan olduğunu sanmakta, ona güvenmektedir.
Romanın son bölümünde, Hüseyin Usta’nın çalıştığı fabrikada işçiler ücretlerine 50 kuruş zam talep ederler ve sendikalaşırlar. Bu taleplerinin karşılanmaması üzerine işçiler grev hazırlıklarına başlarlar. Nevres Bey işçilerin grevi yürütemeyeceğini, bir aydan fazla dayanamayacaklarını düşünür. Oysa İstanbul’da başta Kavel olmak üzere kazanılamaz denilen birçok grev kazanımla sonuçlanmış ve örnek teşkil etmeye başlamıştır. Genç işçilerin mücadele kararlılığı, Hüseyin Usta’nın gözbağını söküp atmasına giden yolu da açar. Başlayan grev Hüseyin Usta’ya Cezmi Baba’yı, Halil’i, tramvay grevini ve patronların oyunlarını yeniden hatırlatır. Nevres Bey’in işçilere yaptıkları karşısında kendine kızar. 30 yıldır gözü bağlı bir şekilde, körü körüne, korkarak, kendine güvenmeyerek Nevres Bey’in yanında çalıştığına inanamaz. Patronların işçi babası değil, işçileri ezen, sömüren, bölen, kimi kez zorla kimi kez vaatlerle posası çıkıncaya kadar çalıştıran, işçi düşmanı olduklarını görür. Hüseyin Usta grevin başına geçer, tramvay grevindeki dersleri hatırlar ve genç işçilere anlatır. Yıllarca susan, boyun eğen Hüseyin Usta, Nevres Bey karşısında başkaldıran bir işçiye dönüşür. Böylece dokuma fabrikasındaki grev kazanılır ve işçilerin zafer hanesine bir başarı daha eklenir.
Gözbağı, işçileri mücadeleden alıkoyan korkuların nasıl aşılacağını, işçi sınıfının mücadele tarihinden örneklerle anlatıyor. İşçi örgütlerine, sendikalara düşen görevlerin başında böylesi romanların işçilerle buluşmasını sağlamak gelmektedir. İşçi kardeşlerimizi mücadeleye atılmaktan alıkoyan gözbağlarını hep birlikte söküp atmanın vakti çoktan geldi de geçiyor. Patronlar sınıfı, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, kendi haklarımız için örgütlenip mücadele etmeyelim diye türlü şekillerde gözlerimizi sıkıca bağlamaya devam ediyor. Ama şimdi vakit, biz işçilerin insanca yaşayacağı bir dünya için, patronların bağlarından kurtularak bütün işçiler arasında sınıfımızın örgütlü bağlarını oluşturma vaktidir. Romanın son sayfalarında Nevres Bey, Hüseyin Usta’ya fabrika ortaklığı teklif eder. Patronun amacı Hüseyin Usta gibi bir işçiyi yanına çekmek, böylece işçiler üzerinde bir denetim kurmak ve “bakın işçiler de patron olabiliyor, siz de çalışın sizin de olsun” propagandası yaparak bilinçleri bulandırmaktır. Hüseyin Usta Nevres Bey’in teklifini reddederken, isteğinin ne olduğunu şu cümle ile dile getirir: “Kendim için hiçbir şey, sınıfım için her şeyi istiyorum.” İşçi kardeşler, şimdi sıra bizim ne istediğimizde. Biz korkularımızdan sıyrılıp kendimiz ve sınıfımız için her şeyi istemeye hazır mıyız?
46. Yılında Kavel Destanı
Tıkır Tıkır!
- Uyandıran Masalcı Samed Behrengi’nin Ekini
- “Mübadele Öyküleri” İzmir’den Anlatıyor…
- Ana Romanı ve Bugüne Yansıyanlar
- Gözbağı ve İşçi Hüseyin’in Dönüşümü
- Erzurumlu Emrah’ın Hikâyesi, Bizim Hikâyemiz
- Savaşın Gerçek Yüzünü Anlatan İki Kitap
- Sarı Mehmet Olmak!
- Fakir Baykurt, “Gece Vardiyası” ve Göçmenler
- Şikago Mezbahaları ve Kapitalizm
- Cefakâr Galip Ustalar ve İnsanlığın Özgürlük Bahçesi
- “Ölümün Ağzı”
- Gücümüz Birliğimizden Gelir!
- Büyük Biraderler İş Başında!
- Rıfat Ilgaz: Ses Ol, Işık Ol, Yumruk Ol!
- Genç İşçi Xu Linzi
- Bal Arıları, Bülbül ve Açgözlü Dev
- Yaşamı Geliştirenler: Haliç’in Direnen İşçileri
- Geçmişi Unutmak Derin Yaralar Açar…
- İşçi Sınıfının Tarihe Tanıklık Eden Ozanları
- 12 Eylül’den Önce 12 Eylül’den Sonra
- “Yaşam Adil Olmadan Ölüm Adil Olur mu?”
- Hak İstiyorsak Sorumluluk Almalıyız
- Pazar Yerinden Sesler: “Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!”
- Erizihson Efsanesi ve Açgözlülük Meselesi
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Birlikte Karşı Duralım!
- İşçi Dayanışması 185. Sayı Çıktı!
- “Yolun Karanlığı Olmaz, İyi Bir Arkadaşla Yürüyene”
- Sınırdışına Çıkmak mı Sınırları Aşmak mı?
- Dünya Meydanlarından Yükselen Sesler Bize Ne Anlatıyor?
- “Bu Hayatı Yaşamanın Başka Bir Yolu Olmalı…”
- Titan’dan Titanik’e Kapitalizmin Akıl Dışı Hikâyesi
- “Büyük Türkiye”den “Türkiye Yüzyılı”na Hayatımızda Ne Değişti?
- Kıdem Tazminatına Ne Oldu?
- Saldırılara Nasıl Karşı Koymalı? Maden-İş Örneği Yol Gösteriyor!
- İşçi Dayanışması 184. Sayı Çıktı!
- Asıl Değerli Olan…
- Neden ve Nasıl Değiştim?
- Birimize Yapılan Hepimize Yapılmış Demektir!
- Armut Ağacı ve Bilinç Meselesi
Son Eklenenler
- Ben kendi harçlığımı çıkarmak için yazları çalışan bir öğrenciyim. Hayat pahalılığından dolayı çalıştığım yerde bazen mesailere kalıyorum. Hem bedenen hem de psikolojik olarak o kadar çöküyorum ki o günlerde! Ruhumu dinlendirebileceğim, rahat bir...
- Fabrikamızda bir haftadır ek zam alabilmek için mücadele ediyoruz. Umut da cesaret de bulaşıcıdır derler. Biz çevremizdeki fabrikalarda işçi arkadaşlarımızın verdiği mücadelelerden etkileniyoruz. Onları yakından takip ediyoruz. Özellikle geçim...
- İşçiyi köle gibi çalıştırmayı kendilerine hak gören patronların pervasızlıkları, işçilerin haklarına yönelik saldırıları bitmiyor. Geçtiğimiz günlerde BİM (BİM Birleşik Mağazaları A.Ş.) Balıkesir Bölge Müdürlüğü, Balıkesir Bölge Deposu...
- Agrobay Seracılık’ta sendikalı oldukları için tazminatsız işten atılan işçiler direnişlerinin birinci ayında İstanbul’da Almanya Başkonsolosluğu önünde basın açıklaması yaptılar. Toplu iş sözleşmesinden doğan geriye dönük alacakları için eylemler...
- Libya’da 10 Eylülden bu yana etkili olan şiddetli yağış ve seller sonucunda meydana gelen felaketin boyutu giderek ağırlaşıyor. Libya’nın doğusunu vuran, 100 bin kişilik liman şehri Derne’nin büyük bir bölümünü sulara gömen sel felaketinde 10 binden...
- İsviçreli işçiler 16 Eylülde talepleri için meydanlara çıktı. İsviçre Sendikalar Federasyonu (USS) ve demokratik kitle örgütlerinin çağrısıyla Bern kentinde toplanan işçiler artan hayat pahalılığına karşı ücretlerin arttırılmamasına tepki gösterdi.
- Ben Bilecik/Bozüyük’te metal fabrikasında sendikalı olarak çalışan bir işçiyim. 2023-2025 yılları için yapılacak olan grup toplu iş sözleşmesi sürecinden geçiyoruz. Bugün oluşturulan taslak zaman zaman iyi gibi görünebiliyor. Ancak kesinlikle...
- DİSK’e bağlı Limter-İş Sendikası, tersane taşeronlarının sendikalarına yönelik saldırılarını protesto etmek için Tuzla Gemi Tersanesi önünde bir eylem düzenledi.
- Bu yaz gerek ülkemizde gerek dünyada sıcaklıklar artınca çalışma koşulları iyice zorlaşmıştı. Açık alanda güneşe direkt maruz kalan çalışanlarda sıcak çarpması, mide bulantısı ve başka rahatsızlıklar baş göstermişti. Benim çalıştığım şantiyede de bu...
- Ankara’da emekçi kadınlar olarak bir araya geldik, “Diren” filmini izledik. İşçi Dayanışması’nın 184. Sayısında, Emekçi Kadın köşesinde çıkan “Bu Hayatı Yaşamanın Başka Bir Yolu Olmalı…” yazısında anlatılanlar üzerine filmi merak etmiştik....
- İşçi sınıfının şairi Nâzım Hikmet’in bu dizeleri yazmasının üzerinden uzun yıllar geçti. Burjuvazi, ağır çalışma koşullarına ve düşük ücretlere razı edebilmek için işçi sınıfını yalanla beslemeye devam ediyor. Burjuvazi işçi sınıfına sopa göstererek...
- Birleşik Metal İşçileri Sendikası Gebze 1 No’lu Şube, 17 Eylülde, sendika yöneticileri, delegeler ve çeşitli sendikalardan, emek örgütlerinden, sosyalist partilerden konukların katılımıyla 15. Olağan Genel Kurulunu gerçekleştirdi. “Gelenekten...
- ABD’nin Detroit kentinde “3 Büyükler” olarak adlandırılan General Motors, Ford ve Stellantis otomobil fabrikalarında çalışan işçiler toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine greve gitti. 15 Eylülde, Birleşik Otomotiv İşçileri...