Buradasınız
Mücadele İçinde Güçlenen İşçi Kadın
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan
…
kadınlar,
bizim kadınlarımız
İşçi sınıfının büyük şairi Nâzım Hikmet, şiirlerinde kadınların yaşamını böyle betimliyordu. Bu topraklarda kadınlar çok uzun yıllar böyle yaşadılar, insan yerine konulmadılar. Başka bir yaşam düşlemelerine, fikirlerini söylemelerine, eğitim görmelerine izin verilmedi. Onlara “eksik etek” dendi, “namus” dendi. “Sırtlarından sopa, karınlarından sıpa eksik edilmemeli” dendi.
Ama zaman akıp gittikçe her şey değişmeye, bu değişim hayatın her alanına yansımaya başladı. Sanat da bu değişimi yansıttı. Sanat, dünyayı derinlemesine anlamamızı, toplumların, kültürlerin, sosyal tabakaların farklılıklarını, değişimlerini kavramamızı sağlar. Değişen insanı ve toplumu yansıtır, insanı eğitir ve değiştirir. Böylesi bir işlevi olan sanat ve onun bir dalı olan sinema, kadınların birey olarak topluma karışmasını, işçileşmesini ve mücadele içinde güçlenmesini yansıttı. Bu değişime katkı sundu.
En büyük değişimlere zemin hazırlayan koşullar köyden kente göçle belirmeye başladı. 1950’li yıllardan itibaren Türkiye’de köyden kente göç yoğunlaştı. Ama değişim sancılıydı. Kırdan kente gelen milyonlarca insan geldikleri kentlere geleneklerini, o güne kadar sürdürdükleri yaşam anlayışlarını, korkularını ve yoksulluklarını da getirmişlerdi. Elbette emekçi kadınlar bu sancılardan nasiplerine düşeni fazlasıyla alıyorlardı.
Yine de zamanla köyün içe kapalı yaşamının yerini artık farklı insanların bir arada olduğu kent yaşamı aldı. Köyden gelen yoksul insanlar barınma ve iş bulma sorunuyla karşı karşıya kaldılar. Gecekondu mahalleleri kurdular, fabrikalarda çalışmaya başladılar.
Kent yaşantısı ve geçim derdi zamanla kadınların sanayi yaşamına katılmasının önünü açtı, kadının çalışmasının önündeki geleneksel engelleri zayıflattı. 1960’lı yıllardan itibaren fabrikalarda kadın işçilerin sayısı arttı. Artık pek çok sektörde kadın işçiler vardı. Hatta kadınlar Almanya’ya gidiyor, orada işçilik yapıyorlardı.
Fabrikalarda yan yana çalışan işçiler, mahallelerinde birbirlerinin komşusuydular. Bu işçiler artık patronlar karşısında farklı çıkarlara sahip olduklarını, sorunlarının ortak olduğunu, birlik olmaları gerektiğini anlamaya başlıyorlardı. Yani bir sınıf olduklarının farkına varıyorlardı. Kent ve işçilik değiştirip dönüştürüyordu.
Ağır baskılar ve bilinçsizlik nedeniyle yıllar boyunca dizginsiz sömürüye maruz kalan işçiler 1960’lı yıllardan itibaren artık grevlerle, direnişlerle patronlara “yeter” demeye başlamışlardı. Grev ve direniş alanlarında artık kadınlarla erkekler omuz omuza mücadele ediyorlardı. Emekçi kadın artık “evinin kadını” değil, işçi sınıfının mücadeleci kadını olmaya başlıyordu. İşçi kadınlar örgütlenmeye ve meydanlara çıkmaya başlıyor, önyargıları kırıyor, toplumun değişimine katkı sağlıyor, güçleniyordu.
Türkiye’de atmosfer değişiyordu. Rüzgâr işçiden yana esiyordu. İşçiler güçlendikçe patronlar dehşete kapılıyorlardı.
1975’ten itibaren işçi ve emekçi kadınlar İlerici Kadınlar Derneği gibi örgütlerde bir araya geliyor, bilinçleniyor, örgütlenerek mücadele ediyorlardı. Bu derneğe üye olan on binlerce kadın “kırmızı çatkılı kadınlar” olarak anılıyordu. Çünkü mitinglere giderken başlarından kırmızı çatkılarını eksik etmiyorlardı. O çatkı emekçi kadının mücadelesinin sembolüydü.
İKD, kadınlar için yaygın okuma-yazma kursları düzenledi. On binlerce işçi kadının desteğiyle “Çocuklara Süt”, “Her İşyerine Kreş” kampanyaları yürütüldü. Grevlerle dayanışma için çeşitli kampanyalar ve ziyaretler organize edildi. Kadınların Sesi, İKD’nin yayınıydı ve on binlerce kadına ulaşıyordu. Kadın işçiler sendikal eğitimlere katılıyorlardı. İşçi kadınlar hem bilinçleniyor hem de mücadele edip haklar kazanarak yaşamlarına anlam katıyorlardı.
Bu yıllarda kadınlar daha önce hiç olmadığı kadar seslerini, taleplerini topluma duyurma imkânı buldular. Erkeklerle aralarındaki ücret farkını kısmen azalttılar. Çok daha fazla sayıda kadın çocuklarını işyerinin kreşine bırakabildiği için fabrikalarda çalışmaya başladı. Bu durum kadının erkekten bağımsız davranabilmesine, söz hakkını koruyabilmesine, örgütlenip mücadelede öne çıkmasına imkân verdi. 60’lı ve 70’li yılların işçi kentleri, işçi sınıfının kadınlarının erkeklerle birlikte yürüttüğü, işçi haklarını, demokratik hak ve özgürlükleri genişlettiği o görkemli mücadeleye tanık olmuştur. O yıllarda emekçi kadınların, işçilerin arasındaki dayanışma ruhu tüm toplumda umut yaratıyordu.
Egemenler, güçlenen işçi sınıfı hareketinin önünü kesmek için darbe hazırlıklarına giriştiler. 12 Eylül darbesi yaklaşırken İKD kapatıldı. Çünkü emekçi kadınların örgütlü mücadelesi işçi sınıfına güç ve enerji katıyordu.12 Eylül darbesinin işçi sınıfı ve örgütleri üzerinde yarattığı ağır tahribatın yaraları hâlâ sarılamadı. İşçilerin, emekçi kadınların pek çok hakkı ellerinden alındı.
Bugün de emekçi kadınlar egemenlerin hedefinde bulunuyor. Onlara çok çocuk doğurmaları, itaatkâr olmaları, hayatın yükünü sessizce sırtlanmaları, şikâyet etmemeleri salık veriliyor. Şiddet karşısında haklarını aramaları engelleniyor. İradeleri yok sayılıyor. Onlara yoksulluk ve acılar reva görülüyor. Evlatlarına savaşların, yıkımların olduğu bir gelecek hazırlanıyor. Yani egemenlerin emekçi kadınlara yönelik tutumunda değişen bir şey yok.
Emekçi kadınların prangalarını kırmak için izlemesi gereken yolda da değişen bir şey yok. Emekçi kadının güçlenmesi emekçi kadının mücadelesinin güçlenmesiyle olur. Toplumsal hayatın her alanında yer almanın; şiddete, yok sayılmaya, çifte ezilmişliğe, sömürüye karşı durabilmenin yolu birlik olmak, emekçi kadın dayanışmasını güçlendirmek ve mücadelede öne çıkmaktır.
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- UİD-DER Kadın Komitesi’nden Polonez Direnişine Dayanışma Ziyareti
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Clara Zetkin ve Ölümsüz Mirası
- Değişen Dünyam ve Dünyayı Değiştirme İsteğim
- Acımız Öfkeye, Öfkemiz Mücadeleye Dönüşsün!
- Emekçi Kadın Mücadeleyle Güzelleşir
- Emekçi Kadınlar Haydi 1 Mayıs’a!
- Yaşıyoruz Sanıyoruz
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Mücadelenin Adıdır Kadın
- Ekmeğe Zam Yapılırsa
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 198. Sayı Çıktı!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Sınır Tanımayan Irmaklar Gibi
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Sınır Tanımayan Irmaklar Gibi
- İşçinin Değeri Yok mu?
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- Esirler Dünyasına Özgürlük Çağrısı: Enternasyonal!
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
Son Eklenenler
- 40 yıllık kısacık yaşamına yüzlerce hikâye ve roman sığdıran Amerikalı sosyalist yazar Jack London 22 Kasım 1916’da hayatını kaybetti. Aradan geçen uzun yıllar London’ın eserlerinin güncelliğinden hiçbir şey kaybettirmedi. Çünkü o işçi sınıfının...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...
- Emperyalist savaş Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yerinde kendini hissettiriyor. Egemenler yıllık bütçelerin büyük kısmını “savunma” adı altında savaş sanayisine ayırıyorlar. Burjuva siyasetçilerin politikaları hızlı bir şekilde sertleşiyor...
- Fotoğraftaki reklam panosu kaldırımın ortasında duruyor, gündüz gece. Arka tarafında medya maymunu Hülya Avşar sanki “hadi EYT’liler koşun, sakın geç kalmayın” dercesine sırıtıyor. Mağazada çalışan genç işçi kızımıza EYT reklamını sordum. Kendine...
- Bağımsız Maden-iş üyesi Fernas Madencilik işçilerinin direnişi çeşitli sendika ve işçi örgütlerinin desteği ile kazanımla sonuçlandı. Fernas patronu Ocak 2025’te işçilerin ücretlerine zam yapılmasını ve atılan işçilerin hak kaybı olmadan işe geri...
- Fransa’da devlet demiryolu şirketi SNCF’de örgütlü CGT-Cheminots, UNSA-Ferroviaire, SUD Rail ve CFDT-Cheminots sendikaları, 11 Aralıkta süresiz grev kararı aldı. Dört demiryolu sendikası, grev kararını SNCF’nin yük taşımacılığı birimi olan SNCF Fret...
- Gürcistan’ta madencilik şirketi Georgian Manganese’e ait Zestafoni ferroalyaj tesisi ve Chiatura manganez madeni 1 Kasımdan Nisan 2025’e kadar üretimi durdurduğunu açıkladı. Gürcistan’ın en büyük madencilik şirketi Georgian Manganese’in tesislerinde...
- Çocukların mutlu olduğu, gelecek endişesi taşımadığı, ayrımcılığa maruz kalmadığı; eşitlik, özgürlük, barış dolu bir dünyada yaşamalarını kim istemez ki? Fakat biliyoruz ki dünyamız çocuklar için sıcak bir yuva değil. Kol kanat gerdiğimiz...
- Gebze’de bulunan Grid Solutions ve Schneider Elektrik, İstanbul’da bulunan Hitachi Energy ve Bursa’da bulunan Arıtaş Kriyojenik fabrikaları için Birleşik Metal-İş Sendikası ile MESS arasında yürütülen toplu iş sözleşmelerinde anlaşma sağlanamaması...
- Gün geçmiyor ki her gün bir öncekine rahmet okutacak, canımızı yakan bir olay olmasın. Sistemin iyice çürümesi ve tarifsiz bir bataklığa dönmesiyle birlikte, bu çürümüşlük toplumda derin yaralar açıyor. Bunun sonuçlarından bir yenisi de İzmir’de...
- Bir film sahnesi: İngiltere’de bir madenci bandosu, Rodrigo’nun gitar konçertosunu çalmaktadır. Madencilerin emektar ellerinden ahenkli melodiler akıp giderken arka planda hükümet tarafından kapatılmak istenen bir madenle ilgili toplantılar, yürüyen...
- Bugün 18 Kasım. Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli bir yer tutan Netaş Grevinin yıldönümü… Netaş işçileri, 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin baskı koşullarında bile işçilerin örgütlülüğünün patronları alt edebilecek güçte olduğunu...
- UİD-DER, grevlerinin 81. gününde MKB Rondo işçilerine dayanışma ziyaretinde bulundu. “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Birlikte Karşı Duralım” pankartı ile grev yerine yürüyen işçiler; “MKB İşçisi Yalnız Değildir”, “Yaşasın Sınıf Dayanışması”...