Buradasınız
“90 Kuşağı” Tartışması: 90’lı İşçiler Ne Düşünüyor?

Yaşam biçimi, hayalleri, duyguları ve dünyaya bakışları aynı olan ortak bir gençlik yoktur. Tuzukuru kesimlerin gençlerinin yanı sıra bir de işçi sınıfının gençleri vardır. Zor şartlarda büyüyen işçi sınıfının “90 kuşağı”, işyerlerinde patronlar sınıfının sömürü çarklarını döndürüyorlar. Öğrenci olanları ise, her tatilde harçlıklarını çıkartmak üzere işyerlerinin yolunu tutuyorlar. 90’lı işçiler günde 12-14 saat çalışıyor, meydana gelen iş kazalarında ölüyor, uzuvlarını kaybediyor. Yaşamlarının baharında solan, iş kazalarında ölen işçi sınıfının fidanlarıyla tuzukuru şımarık gençler arasında nasıl bir ilişki olabilir? Bu iki kesimin hayalleri, duyguları ve dünyaya bakışları tümüyle ayrıdır. İşçi sınıfının gençleri için tek çıkış yolu örgütlenmek, bilinçlenmek ve kapitalist kâr düzenine karşı mücadele etmektir. Sömürüden, uzun iş saatlerinden, iş kazalarından kurtulmanın, hayallerini gerçeğe dönüştürmenin ve motorları maviliklere sürmenin tek yolu budur.
UİD-DER’in çalışma yürüttüğü işçi bölgelerinde “90 kuşağı” işçilerle röportajlar yaptık ve yaşadıkları sorunları dinledik. Bir kısmını yayınladığımız bu röportajlarda ifade edilenler de işçi gençlerle tuzukuru kesimlerin gençlerinin dünyalarının akla kara kadar farklı olduğunu ortaya koyuyor.
“90 kuşağı” denince aklına ne geliyor?
Altınşehir’den eğitim işçisi Tuğba (1991): Daha çok yoz hayat tarzı süren, basit yaşayan, basit düşünen, bilgisayar başından kalkmayan, güncel olaylardan uzaklaşan bir nesil. İçine ve evine kapanık, bu sayede daha çok hayalperest olan insanlar.
Kıraç’tan tekstil işçisi Gül (1990): İşçiliğim Tokat’tan İstanbul’a taşınmamızla beraber başladı. 12 yaşındaydım, ilkokul yeni bitmişti. İstanbul’a geldiğimde okula devam edeceğimi sanıyordum fakat hayat şartları beni öğrenci değil, işçi yaptı. Yaşımın küçük olmasından dolayı 6 yıl sigortasız çalıştım.13 yıldır da çalışıyorum. Gençlerin sosyal bir hayatları yok. Gençlerin içinde gençlik ateşi ölmüş.
Kıraç’tan marangoz işçisi Behçet (1996): Ben erken yaşta işçiliğe başladım. “90 kuşağı” işçilerin durumu vahim. Şöyle söyleyeyim, buradaki gençlerin birçoğu çalışıyor ama işçilerin sosyal yaşamları yok. Kıraç’ın dışına çıkamıyorlar, Kıraç’ta yaşanacak sosyal ortam yok.
Aydınlı’dan tekstil işçisi Seyitali (1996): Televizyonda izlediğim görüntülerden, zengin çocukları geliyor aklıma. Baba parası yiyen çocuklar geliyor. Zengin züppeler, öğrenciler geliyor.
Kıraç’tan inşaat işçisi Celil(1993): Kıraç’ta çocuk işçi sayısı çok fazla. Aile ekonomisi kötü olduğu ve aile mecbur kaldığı için çocuklarını çalıştırmak zorunda kalıyor. “90 kuşağı”nda, ben de dâhil isyankârlık var. Ama anne babaya karşı oluyor genelde. Ben bir buçuk aydır işsizim. İş bulduğumda da ya sigortamı yapmıyorlar ya da maaşımı vermiyorlar. Aslında böyle karşıma biri geçip sorunca inanın “90 kuşağı”nı tanımlayamıyorum. Çünkü böyle bir soruyu ilk defa siz sordunuz. Babamın tek bir sorduğu soru var: “Oğlum iş buldun mu?” Gençler yüz yüze gelince kendilerini ifade edemiyorlar.
Aydınlı’dan işçi-öğrenci Ali (1995): “90 kuşağı”nın hem işçi olanı, hem işçi çocuğu olanı, hem de öğrenci olanı var. Gezi parkını merak ediyordum aslında ama bir işçi çocuğu olarak cebimde param olmadığı için gidemedim. Durumu iyi olan, tatilini nerede yapacağını düşünenler oraya giderken, ben gidemedim açıkçası. Bu yüzden “90 kuşağı”nı ikiye ayırabiliriz.
“90 kuşağı” içinde yer alan zenginlerin çocuklarıyla işçilerin çocuklarının çıkarları, özellikleri ve hayalleri bir mi?
Altınşehir’den testil işçisi Serengül: İşçi çocuğu çalışmak zorunda. Zengin çocuğunun hayalleri ile bir olamaz. Zengin çocuğu elini cebine attığında parası hazır. Ama biz çok çaba harcamak zorundayız. Ben çocukluğumu yaşamadım. Gözümü tekstilde açtım. Arkadaşlarım dışarıda oyun oynarken “ben niye oynayamıyorum” dedim. Bu çelişki hayatımın parçası oldu.
Tuğba: Hepimiz farklı pencerelerden bakıyoruz, farklı hayatları sürüyoruz. Bizim hayallerimiz onlarınkinden daha basit. Daha gerçek ama ulaşılması zor. Onlar geçim sıkıntısı yaşamıyor.
Behçet: Ben sıradan okula giderken onlar kolejlere gidiyorlar. Ben sokakta aylak aylak gezerken onlar spora, baleye gidiyorlar. Onlar özel servislere, arabalara binerken ben dolmuşla gidip geliyorum. Yaz tatilinde ben çalışıyorum, onlar tatilin kralını yapıyorlar.
Gül: Zengin çocukları babaları ne alsa, onlar için ne yapsa önemsemiyor, küçük görüyor. Çalışıp kazanmadığından, onun için bir değeri yok, onun için her şey kolay. Ne de olsa patron çocuğu işte. İşçi çocukları öyle mi? Sabahın köründe kalkıp geç saatlere kadar çalışıyor, doğru düzgün ne dinleniyor ne de besleniyoruz! Olursa bir sigortamız oluyor, başka da bir şey yok.
Celil: Zengin çocuklarına tanınan imkânlar olduğu için sosyal aktiviteden yoksun değiller. Maalesef fakir gençler onların gittiği ortama gidemiyor. Yaz sezonunda en çok boğulma haberleri Karadeniz’den geliyor. Akdeniz ve Ege’den ben boğulma haberi hiç duymadım. Zenginler güzel semtlerde oturuyorlar, biz işçiler ise İstanbul’un dışındaki mahallelerde oturuyoruz. İyi bir lise tutturamıyorsak çalışmanın yolunu tutuyoruz. Ama zenginler özel liselerde, üniversitelerde ailelerinin desteğiyle eğitimine devam ediyor.
Seyitali: Bir değil, hiçbir sıkıntı yaşamıyorlar. Adamın parası var, her yere gidiyor. Fakir çocuğu çalışıyor akşama kadar, diğeri de gidip tatil yapıyor. O tatil yaparken, biz eve nasıl para getireceğiz diye düşünüyoruz.
90 kuşağı genç işçiler ne gibi sıkıntılar yaşıyorlar?
Serengül: Maaşım çok düşük. Çalışma saatleri çok uzun. Patron bize “siz bir makinesiniz” diyor. Bozuk makinelerde çalışıyoruz. 5 dakika geç işbaşı yaptığımız zaman patron, yemeğimizi, servisimizi, çayımızı verdiğini söyleyerek “siz bana ne yapıyorsunuz? Ben sizin her şeyinizi veriyorum” diyor. Sanki biz değil de o bize veriyor. Sabah demlenmiş çayı akşam 4’te veriyorlar. İtiraz edince ortalığı karıştırmakla suçluyorlar. Geçen gün patronun karısı kadın işçilerle toplantı yaptı. “Ortalığı karıştırmayın” dedi.
Tuğba: 22 yaşındayım. Tekstilde ve dershanede çalıştım. Cinsiyetimden ve yaşımdan kaynaklı hep çok düşük ücretler aldım. Çok fazla deneyimim olmadı ama çok fazla zorlukla karşılaştım.
Seyitali: Çok zorluk çektim. Tekstilde çalışıyorum, ayakkabı boyacılığı yaptım, araba temizledim. Okul zamanında da okuldan çıkıp çalışıyordum. Sonra bıraktım okulu, tekstilde çalışmaya devam ettim. Eve para getirmem gerekiyor. Çalışma koşullarımız da kötü. Ustabaşı tepemize dikiliyor, küfrediyor, bir şey diyemiyorsun. Mesai oluyor, eve gidemiyorsun. Bazen annemi bile göremiyorum eve gittiğimde. 11 saat çalışıyorum. Fazla mesailerle birlikte 16 saate çıkıyor. Eve geliyorum, sonra yatıyorum hemen. Sonra uykulu uykulu tekrar işe gidiyorum. Şu an asgari ücretin altında ücret alıyorum. Sigortasız çalışıyorum.
Gül: İşyerlerinde ustaların ellerinde bir kırbaçları eksik, bu beni çok rahatsız ediyor. İşe yeni başladığımızda dalga geçiliyor küçümseniyoruz. Bir de yarış var, işçileri yarıştırıyorlar, at gibi koşturuyorlar. Adetli işler isteniyor, yarışmak istemesen de mecbur kalıyorsun, diğerleriyle denge kurman gerekiyor göze batmamak için. Bir de yol parası çok pahalı, o yüzden bir yere gitmek için çok düşünüyorum, bütün paramı nerdeyse yola veriyorum.
Nasıl bir yaşam hayal ediyorsun? Neler yapmak, nasıl yaşamak istiyorsun?
Serengül: Bence kimsenin kimseye emretmediği, sırtından para kazanmadığı bir dünya olsun. Küçük yaşta işe başlayan çocuklara az para verilmesin. Kadın-erkek ve çocukların maaşları eşit olsun. Elleri makaslardan yara olan çocuklara kötü davranılmasın. Ben bir Kürt işçiyim. Anadilimle konuştuğumda yıllarca benimle çok dalga geçildi. Kardeş kavgası son bulsun istiyorum.
Celil: Herkesin eşit olmasını, saygılı olmasını isterdim. Dünyanın her yerini gezip görmek isterdim. Savaşların olmadığı bir dünya isterdim. Isınma sağlık, konut, ulaşım, eğitim; bunların paralı olmasını istemezdim. Çalıştığımızın karşılığını son kuruşuna kadar alabilmek isterdim.
Tuğba: Sağlık ve eğitimin ücretsiz olmasını istiyorum. Paralı köleliğimiz son bulsun. Mücadeleci bir kadın olmak istiyorum. Kolejlerin kalkmasını, eğitimin her yerde eşit olmasını istiyorum.
Seyitali: Çalışmak istiyoruz tabii ki ama çalışma süresi 8 saat olsun, fazla mesai olmasın, asgari ücret asgari ihtiyaçlarımızı karşılayacak düzeyde olsun. Sigorta yatırılsın.
İşçileri güçlü kılan bir araya gelmeleri ve ortak davranmalarıdır. Genç işçileri birleştirmek için neler yapılmalı?
Serengül: Benim patronun karşısına çıkabilmem için bilinçlenmem lazım. Yoksa patron beni kandırabilir. İşçileri bir araya getirmek çok zor bir şey. O yüzden sizin derneğiniz çok önemli. İşçilerin bir araya gelip konuşabildiği, tartışabildiği, el ele verdiği bir yer var.
Tuğba: Önce bilinçlenmeli ve örgütlenmeliyiz. İşçilerin ortak bir çatı altında birleşmesini sağlamalıyız.
Seyitali: Örgütlenerek, bir araya gelerek sorunlarımızı çözebiliriz. Hep birlikte sesimizi çıkarmamız lazım.
Ali: İşçilerin sıkıntılarının önüne dini inançlar üzerinden yapılan ayrımlar geçiyor. Bir araya getirmek zor. Ama UİD-DER’in yaptıkları çok iyi. İşçi bir gencin yapabileceği çok bir şey yok. İşten eve gelir ya televizyonun başına ya da bilgisayarın başına oturur. İşçi gençler sabah işe gider, akşam eve gelir. Birkaç saat uyur, tekrar işe gider. Ama burası (UİD-DER) ayrı bir ortam diyebilirim gençler için. Her yaştan, her inanıştan gençler bir araya gelebiliyor. Televizyon ve internet başından daha iyi.
İşçilerin Sorunlarına Kim Sahip Çıkacak?
- Dev Sağlık-İş Bursa Sorumlusu Alper Küçük ile KÇP Üzerine Söyleşi
- Grevci Tarkett İşçileri: “Birliğimizi Güç Haline Getirelim!
- Grevdeki MKB Rondo İşçileriyle Söyleşi
- Durak Tekstil İşçileriyle Söyleşi
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- Nilgün Soydan ile Kemal Türkler Söyleşisi
- Genel-İş İzmir 8 No’lu Şube Başkanı Gümüştekin ile Söyleşi
- İş Güvenliğimiz İçin 1 Mayıs’ta Sınıfımızın Saflarındayız
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- Ekmekçioğulları İşçileri ve Anadolu Şube Başkanı Deniz Ilgan’la Direniş Üzerine
- Söz Hakları İçin Direnen Ekmekçioğulları İşçilerinde
- Trelleborg İşçileriyle Grev Üzerine Söyleşi
- Cargill İşçileriyle Sohbet
- Emekten Yana Bir Bilim İnsanı: Alice Hamilton
- Kölelerin İsyanı, Ücretli Kölelerin Gücü
- İşçi Dayanışması 208. Sayı Çıktı!
- Örgütlü Olamayan Ucuz İşgücü Olur
- Komşunun Evi Yanarken…
- İşçi Gençlik Patronların Kölesi Olmayacak
- On Depo Benzin İle Ölçülen Emek
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- “Greve Çıktık, Elimize Ne Geçti?”
- Sağlıksız Bir Sağlık Anlayışı
- Kim Bu Herkes?
- Zeytin Ağacına Bile Düşmanlar!
- Sorunlarımızı Aşmak İçin Birlik Olmaya İhtiyacımız Var!
- İşçi Dayanışması 207. Sayı Çıktı!
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- “Ekonomi Tıkırında” Masallarına Devam!
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- Çatalca’ya Bir Ziyaretin Ardından
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- Sınavlar, Gelecek Kaygısı… Çözüm Nerede?
- Nehirler Akmaya, Gençlik Mücadeleye Devam Eder!
- Yaşımız 19…
- UİD-DER’de Çocukların Anlattıkları
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Üniversite Hayalleri ve Hayatın Gerçekleri...
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- “Babamıza Bile Güvenemeyecek miyiz?”
- Reklam Deyip Geçmeyelim!
- Yalnızlık ve Korku Duvarını Hep Birlikte Yıkalım!
- Mücadelenin Gençlerinden Sokak, Slogan ve Meydan
- Örgütlüysek Her Şeyiz!
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- “Kafasını Telefona Gömen Gençlerden Değiliz!”
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
Son Eklenenler
- İsrail devleti Filistin halkına yönelik saldırılarını her geçen gün arttırıyor. Filistin halkı yalnızca bombalarla, kurşunlarla değil abluka nedeniyle açlıkla da mücadele ediyor. Bölgede gıdaya erişim neredeyse imkânsız hale geldi. Ancak İsrail...
- Sırbistan’da geçtiğimiz yıl Kasım ayında Novi Sad şehrindeki bir tren istasyonunda meydana gelen çökme sonucu 16 kişi hayatını kaybetmişti. Yolsuzluk ve ihmalin yol açtığı bu felaketin üzerinden 9 ay geçti, ancak öğrenciler ve işçilerin öfkesi...
- Geçtiğimiz ay Emekçi Kadın köşemizde, 1840’lı yıllarda Ignaz Semmelweis adlı genç bir doktorun annelerin hayatını kurtaran mücadelesine yer vermiştik. Zorluklara, engellere, baskılara rağmen doğru bildiği yolda yürüyerek kadınların ve bebeklerin...
- Bundan 1162 yıl önce, 863’te köleler Abbasi İmparatorluğuna isyan ettiler ve bataklığın ortasında bir şehir kurdular. Bu şehrin adı El-Muhtare idi, yani “Özgürlük Kenti”… Bu bölge, Dicle ve Fırat nehirlerinin Basra Körfezine dökülmeden önce...
- 4 milyon kamu emekçisini ve 2,5 milyon emekliyi kapsayan toplu sözleşme sürecinde iktidarın ilk zam teklifi 2026 yılının ilk 6 ayı için yüzde 10, ikinci 6 ayı için yüzde 6; 2027’nin ilk 6 ayı için yüzde 4, ikinci 6 ayı için yüzde 4 olmuştu. İkinci...
- Kamu emekçilerinin 2026–27 yıllarını kapsayacak toplu iş sözleşmesi görüşmeleri başladı. Yaklaşık 6 milyon kamu emekçisi var ve aileleri ile birlikte düşünüldüğünde 20 milyon insanı ilgilendiren bir süreç başladı. Kamu işvereni yani devlet, 2026’nın...
- İşçi Dayanışması’nın sayfalarında dünyadan işçi mücadelelerine, yüz milyonlarca işçinin katıldığı grevlere, farklı millet ve inançlardan yüz binlerce emekçinin bir araya geldiği Filistin’le dayanışma eylemlerine, ülkeden ülkeye yayılan emekçi...
- 17 Ağustos 1999 gecesi Türkiye tarihinin en büyük felaketlerinden biri yaşandı. Kocaeli, Yalova, Sakarya, İstanbul ve Düzce’yi sarsan 7,4 büyüklüğündeki depremde 50 binden fazla insan hayatını kaybetti, çok daha fazlası yaralandı. Yüzbinlerce...
- Mersin’in Tarsus ilçesi 1. Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren PMS Tıbbi Cihazlar fabrikasında 12 işçi, sendikaya üye oldukları için işten çıkarıldı. Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS), 16 Ağustosta fabrika önünde basın açıklaması...
- Sakarya Hendek’te bulunan, Birleşik Metal-İş Sendikasının örgütlü olduğu Koç Holding’in şirketlerinden Türk Traktör’ün tedarikçisi olan SAG Hidrolik fabrikasında bir işçinin işten çıkarılması sonrası 12 Ağustosta direniş başladı. TEKSİF Sendikasına...
- İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırıları ve açlık politikası tarifsiz acılar yaşatmaya devam ediyor. Siyonist rejim, iki milyon Filistinlinin bölgeden sürülmesi anlamına gelecek olan Gazze’yi tam işgal planıyla saldırılarını tırmandırıyor....
- Pakistan’da binlerce tekstil işçisi, hakları için haftalardır mücadele ediyor. Arjantin’de emekliler her Çarşamba günü düzenledikleri protestolar devam ediyor. Tunus’un en büyük işçi sendikası Tunus Genel İşçi Birliği (UGTT) üyesi toplu taşıma...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu KESK, 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerine dair, Kamu İşveren Heyeti teklifinin açıklanmasının ardından, 13 Ağustos Çarşamba günü Türkiye’nin pek çok kentinde ortak basın...