Buradasınız
OHAL İlan Etme, Devletin İmkânlarını Seferber Et!

Maraş, Antep, Kilis, Urfa, Diyarbakır, Malatya, Elazığ, Osmaniye, Hatay ve Adana il merkezlerinde, ilçelerinde ve köylerinde binlerce ölü, on binlerce yaralı… 6 Şubatta gerçekleşen depremlerin yarattığı tahribat saatler geçtikçe daha fazla açığa çıkıyor, daha da büyüyor. En son yapılan resmi açıklamaya göre ölenlerin sayısı 8 bin 574, yaralı sayısı da 49 bin 133 oldu. Deprem bölgelerinden gelen acılı feryatlar göğe yükselmeye devam ediyor. Ölümlerin, açlığın, susuzluğun, soğuk havanın insanları sarsmaya devam ettiği deprem bölgelerinde büyük çaresizlik, sahipsizlik var. İnsanlarımız enkaz altında, enkaz altından çıkartılan birçok cansız beden öylece sokaklarda bekletiliyor. Yıkımların üzerinden uzun bir süre geçmesine rağmen hâlâ arama kurtarma ekiplerinin, gıda, su, çadır yardımlarının ulaşmadığı onlarca ilçe ve köy, binlerce enkaz olduğu bilgisi veriliyor. İktidar temsilcilerinin “devlet gerekeni yapıyor, her şey kontrol altında” havasını hâkim kılma gayreti, yandaş gazetelerin köşe yazarlarının ahlaksızca, utanıp sıkılmadan, yüzleri kızarmadan siyasi iktidarın afet yönetimiyle ilgili güzellemeleri gerçeklerin üzerini örtemiyor. Sürekli insanların gözüne sokulan, yüceltilen, adeta tapmamız istenen, her şeye kadir olduğu söylenen devlet ortada yok! Tek adam rejimi ülkeyi tam anlamıyla bir çöküşe sürüklemiş durumda!
Yıkımın gerçek boyutunun kavranmasından ve iktidarının sarsılmasından korkan siyasi rejim derhal kendini korumaya, halkın öfkesini ve tepkisini bastırıp görünmez kılmaya yönelik önlemler almaya girişti. AKP Sözcüsü Ömer Çelik, büyük bir kibirle Cumhur İttifakı olarak sahada olduklarını buyurdu. Yandaş medya deprem bölgelerine ne denli hızlı ve etkili müdahale edildiğini, depremzedelerin devlete minnettar olduğunu anlatma yarışına girdi. Erdoğan yaşanan sorunları, felaketin büyüklüğünü aksettirenlerle sonra hesaplaşılacağı tehditleri savurdu. İnsanlar enkaz altındayken sosyal medya hesaplarında sorumluları eleştirenler hakkında takip başlatıldı. AFAD ekiplerinin ve ekipmanlarının yetersizliği, acizliği ortadayken Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum arama kurtarma ve barınma konusunda AFAD dışında herhangi bir koordinasyona müsaade edilmeyeceğini açıkladı. Bu sözlerle bir kez daha tüm sivil-gönüllü girişim ve inisiyatifleri baltalayacaklarını/boğacaklarını ortaya koymuş oldu. Kara kış günlerinde, enkazlar arasında yaşam savaşı veren emekçiler seslerini duyurmaya çalışıyor, yardım talep ediyorlar. Sınıf kardeşlerinin acısını yüreğinde hisseden emekçiler, sendikalar, işçi örgütleri, meslek kuruluşları, sosyalist örgütler, partiler ve demokratik kitle örgütleri destek ve dayanışma için, maddi manevi yardım için seferber olmaya devam ediyorlar. Ama tek adam rejim sözcüleri, tüm enkaz bölgelerinden yardım çığlıkları yükselirken bu girişimlere izin vermeyeceklerini söylemekten utanmıyorlar! Gerekçe ise devleti zaaf içinde göstermemek, devletin aciz olduğu algısı yaratmamak! Nitekim dün ormanlar cayır cayır yanarken yardım isteyenleri devleti aciz göstermekle suçlayanlar bugün de depremzedelere yardım etmeye çalışanları suçlu ilan ediyorlar. HDP’nin deprem bölgesine ulaştırmaya çalıştığı yardım aracına kaymakamlık tarafından el konulması, CHP’nin ve sosyalist partilerin yardım yapmasının engellenmesi gibi örnekler böylesi hayati bir meselede bile siyasi iktidarın kendi çıkarlarını insan yaşamının önüne koyduğunu gözler önüne seriyor.
Deprem yönetmeliğinin gerektirdiği önlemler ve uygulamalar için kılını kıpırdatmayan siyasi iktidar ve belediye yönetimleri bu ağır tablo karşısında her zamanki gibi çareyi örtbas etme yöntemlerinde ve yasaklamalarda buluyorlar. Depremzedelerin sesini duyurmak için çalışan, egemenlerin diliyle değil acılı halkın diliyle gerçekleri yansıtan medya kanalları ve kişiler sansürlenmeye çalışılıyor. Bizzat Erdoğan tarafından “Yalan haberler ve çarpıtmalarla insanımızı birbirine düşürmeye niyetlenenleri yakından takip ediyoruz. Yeri geldiğinde şu anda tuttuğumuz defteri de açacağız” denilerek muhalif basına gözdağı verilmeye çalışılıyor. Enkaz görüntüsü alanlar “yasak” denilerek polis tarafından engellenmeye çalışılırken, sesini duyurmak isteyen depremzedelerin ise gözaltına alınma tehdidiyle karşılaştıkları bildiriliyor. Üzerlerinde baskı hisseden ya da yandaş olan muhabirler, durumlarını ortaya koyarak devlete tepki gösteren depremzedelere sırtlarını dönüyor, kameraları uzaklaştırıyor.
Erdoğan depremin 2. gününde deprem bölgesindeki 10 ilde 3 ay sürecek OHAL ilan edildiğini açıkladı. Oysa depremin yarattığı yıkımı ortadan kaldırmak, yaraları sarmak için yapılması gereken OHAL ilan etmek değil devletin tüm imkânlarını seferber etmektir. Bugün tüm yetkiler zaten tek adam Erdoğan’ın elindedir. Erdoğan ağzından çıkacak direktiflerle devletin tüm kaynaklarını, tüm devlet kurumlarını seferber edebilecekken bunun yerine OHAL ilan ediyor. Üstelik deprem bölgesi “afet bölgesi” ilan edilmesine rağmen bu yapılıyor. Çünkü OHAL demek, iktidarın basiretsizliğine karşı tepkileri bastırabilmek için sopa demektir. OHAL’in asıl amacı yasaklar ve polis gücüyle, gerçek tablonun görülmesini engellemek, yaşanan bu akıl almaz duruma karşı tepkileri, her türlü muhalif sesi bertaraf etmektir. Dayanışmanın, kenetlenmenin, birlik ve beraberlik duygusunun oluşmasının önüne geçmek için baskı ve zorbalığı devreye sokmaktır. Amaç, önümüzdeki seçimlerde OHAL’i baskı unsuru olarak kullanmaktır. Ülkeyi çöküşe sürükleyip enkaz altında bırakanlar, OHAL ilan ederek çürümüş iktidarlarına dayanak yaratmaya çalışıyorlar.
Hatırlamakta fayda var. 15 Temmuz’u “Allah’ın bir lütfu” olarak değerlendiren siyasi iktidar OHAL ilan etmiş ve daha sonraları bizzat kendi ağzıyla OHAL’i grevleri yasaklamak için kullandığını dile getirmişti. OHAL sürecinde işçi ve emekçilerin payına katlanarak artan grev yasakları, hak gaspları, baskılar, işsizlik, yoksulluk, iş cinayetleri, intiharlar düştü. Şimdi milyonlarca emekçi yaşam savaşı verirken OHAL neye ve kime hizmet edecek? Ödediğimiz vergileri sermayeye aktaran, deprem vergilerini sermayeye peşkeş çeken, deprem için yapılması gereken hazırlıkları ihmal eden, yeterli sayıda ekip ve donanım bulundurmayan, yolları, havaalanlarını, hastaneleri, konutları rant olarak gören, kriz anında koordinasyon sağlayamayan, felaket karşısında hiçbir yaraya merhem olamayan, yani halkın üzerine çöken devletin ilan ettiği OHAL neye ve kime hizmet edecek?
Bugün öncelikli olan deprem mağdurlarının, kardeşlerimizin ihtiyaçlarıdır. İktidarlarının bekası uğruna muhaliflere, felaketi yaşamış emekçilere “siyaset yapmayın” diyen ama kendi siyasetlerini ve yasakçı uygulamalarını dayatanlar gerçekleri ortadan kaldıramazlar.
- İşçi ve emekçiler olarak birliğin, dayanışmanın, basın ve ifade özgürlüğünün, demokratik hakların önüne geçecek politikaları kabul etmiyoruz. Bu nedenle ilgili illerde OHAL derhal kaldırılmalı, devletin tüm olanakları seferber edilmelidir.
- Kolluk kuvvetlerinin, AFAD ve Kızılay’ın elinde bulunan teknik teçhizatın, araçların, makinelerin sivil arama kurtarma ekiplerinin hizmetine verilmesi, deprem bölgelerine bir an evvel başta elektrik ve akaryakıt olmak üzere enerji sağlanması, telefon ve internet bağlantılarındaki sorunların çözülmesi, sahra hastanelerinin kurulması, sağlık malzemelerinin iletilmesi, giyecek, su, yiyecek, çadır ihtiyacının karşılanması, enkazın temizlenerek yolların açılması gibi acil önlemler alınmalıdır.
- Yardımların bölgeye girmesi ve bölgeden gelen haberlere ulaşım engellenmemelidir. Sivil halkın, sendikaların, işçi örgütlerinin, sosyalist partilerin, demokratik kitle örgütlerinin deprem bölgelerine ulaşmasına, koordinasyon ve kriz masaları kurmasına, toplanan yardımları ihtiyaç sahiplerine iletmesine ve enkaz altında kalanlara yardım etmesine konulan engeller derhal kaldırılmalıdır!
- Şimdi deprem felaketini yaşayan kardeşlerimize yardım eli uzatabilmek için seferber olma zamanıdır. Şimdi birlik, dayanışma ve mücadele zamanıdır!
- İkinci Yılında Depremin Anlattıkları
- 6 Şubatta Emekçiler Haykırdı: “Unutmak Yok, Affetmek Yok, Helalleşmek Yok!”
- 6 Şubat Depremlerinin 2. Yılı: Felaketlerin Hesabını Örgütlü İşçiler Soracak!
- 6 Şubat Depremlerinde Yaşamını Yitirenler İstanbul’da Anıldı
- 1999’dan Bugüne Önlem Yok, Adalet Yok!
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Patronlara Yeni Teşvikler, Emekçilere Derinleşen Yıkım
- Felaketlerden Dayanışmayla Kurtuluruz
- Avcılar’da 6 Şubat Depremleri Anması
- Beşiktaş’ta 6 Şubat Anması: Unutmadık!
- Depremin Yıldönümünde Yükselen Sesler: Unutmak, Affetmek Yok!
- Hesap Sormazsak Aynı Acıları Yaşamaya Mahkûmuz!
- 6 Şubat 2023’ün Ardından
- 6 Şubat Depremlerinin Birinci Yılı: Asrın Kötülüğünü Unutma, Unutturma!
- Japonya’da Depremler Can Aldı
- 17 Ağustostan 6 Şubata: Bu Sesi Duyan Yok!
- Depremi Yaşadık, Cehennemi Yaşıyoruz!
- Samandağ Halkı: “Deprem Öldürmedi Asbestle Öldürecekler!”
- “Devlet Baba” Kime Hizmet Ediyor?
- Kader Değil Felaket!
- Dayanışmamızı Yok Etmek İsteyenlere İnat, Buradayız!
- “Ah” Etmeyelim, Birbirimize Bir Söz Verelim
- Felaketlerden Dayanışmayla Kurtuluruz
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Depremin Yıldönümünde Yükselen Sesler: Unutmak, Affetmek Yok!
- Hesap Sormazsak Aynı Acıları Yaşamaya Mahkûmuz!
- 6 Şubat 2023’ün Ardından
- 6 Şubat Depremlerinin Birinci Yılı: Asrın Kötülüğünü Unutma, Unutturma!
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- “Depremin Yaraları Sarılıyor” mu?
- Depremi Yaşadık, Cehennemi Yaşıyoruz!
- 6 Şubat, UİD-DER’le Tanışmam ve Sonrası
- “Bu Yaş Bu Çimeni Büyütür!”
- Gitmedik, Buradayız, Direniyoruz!
- Saraylıların İç Burukluğu!
- 1 Mayıs’ta Buluşalım Depremin Hesabını Soralım!
- Sahte Temel Atma Törenleri Neyin Acizliği?
- Kader Değil Felaket!
- Ben Hatay’dan Güneş
- Gösteriş İçin Değil Depremzedeler İçin!
Son Eklenenler
- Nakba’nın 77. yılında dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçiler, Filistin halkına yapılan zulmü protesto ediyor, şehir meydanlarında kitlesel gösteriler düzenliyor. Dünya genelinde yüzbinlerce işçi ve emekçi, 77 sene önce Filistin halkının...
- Adana ve Mersin’de faaliyet gösteren Toros Tarım tesislerinde çalışan 213 işçi 21 Mayıs sabahı greve çıktı. Kocaeli Dilovası OSB ve İzmir Çiğli’de üretim yapan DYO Boya fabrikalarında eş zamanlı grev başladı.
- Karabağlar, İzmir’de ikamet ettiğim ilçedir. Mahallelerinin büyük çoğunluğunda işçi ve emekçiler yaşar. Küçük bir kesimse tuzu kuru, küçük burjuvalardan oluşur. Belediye bu zengin semtlere gösterişli hizmetler sunarken, yoksul mahalleler hep ikinci...
- Grevdeki Temel Conta işçileri 22 Mayısta fabrika önünde kitlesel basın açıklaması gerçekleştirerek işverenin grev kırıcı uygulamalarını ve saldırgan tutumunu protesto etti. Eyleme Türk-İş’e bağlı sendikalar, KESK İzmir Şubeler Platformu, Genel-İş...
- Küçük bir işçi çocuğu. Elinde, üstünde “Kreşe Gidemediğim İçin Greve Geliyorum” yazan kartonuyla poz vermiş. Muhtemelen annesi tarafından grev yerine getirilmiş. En küçük olmanın verdiği şirinlikle bütün işçilerin göz bebeği olmuş. Kreşte...
- Bugün size, belki de her gün karşılaştığımız ama çoğu zaman duyulmayan, görmezden gelinen bir gerçeği anlatmak istiyorum. İstanbul’da ya da herhangi bir şehirde üniversite öğrencisi olmak, giderek zorlaşıyor. Hele de bu ekonomik şartlarda…
- İbni Sina Üniversite Hastanesinde çalışan SES ve Dev Sağlık-İş üyesi işçiler, yetersiz yemek, su ve hijyen koşullarına karşı 16 Nisanda üç gün süren yemekhane boykotu yaptı. Genel-İş Sendikasının örgütlü olduğu İzmir’in ilçe belediyelerinde işçiler...
- Kardeşlerim, ben emekli bir işçiyim. Bu yıl da UİD-DER’le 1 Mayıs kortejinde yürüdüm. Bahtiyarım. Bir sene ayağım kırıldığından 1 Mayıs’a katılamamıştım. Yaşım itibariyle, onca mitinglere katıldım, başka kortejlerde yürüdüm, ama her defasında UİD-...
- Petrol-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu TPI Compozit fabrikalarında yaklaşık 2300 işçi, 13 Mayısta greve çıktı. Çoğunluğu Menemen’de, bir bölümü de Çiğli Sasalı’da çalışan işçiler, İzmir Serbest Bölgede (İZBAŞ) uygulanan grev yasağı nedeniyle, greve...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Bu mektubu yazmama bir grevci işçinin sorusu vesile oldu. TPI Composit grevinde bir işçi kardeşimiz, “Abi, sen deneyimli bir işçiye benziyorsun. Sence grevi nasıl sürdürmeliyiz?” diye sormuştu. Pek çok kez grev yaşamış,...
- UİD-DER’li işçiler, 19 Mayısta Portakal Plastik ve Porvil Çatı işçilerini grevlerinin 13. gününde ziyaret etti.
- Filistin halkıyla dayanışmayı ve emperyalist savaş karşıtı mücadeleyi büyütmek üzere sayısız protesto ve işyeri eylemleri düzenleyen İngiltereli işçi ve emekçiler 27. kez ulusal gösteri gününde bir araya geldi. Ülkenin dört bir yanından başkent...
- Felsefe yapmak, olgular, olaylar, süreçler, varlıklar üzerine düşünce üretmektir, neden ve sonuçlar üzerine düşünmektir, sormaktır, açıklama getirmektir. Ama sıradan insanlar, mesela örgütsüz işçiler gerçek manada düşünmeyi, düşünce üretmeyi...