Buradasınız
Provokasyona Dikkat! Asıl Yağmacılar Çürümüş Düzeni Ayakta Tutmaya Çalışanlardır!

“Biz aç değiliz. Açlıktan kimse ölmez. Ama ben çocuğuma, ikinci günün akşamı mama çaldım marketten. İdarecilerden hiç kimse su vermedi. Mama çaldım ben çocuğuma, bez çaldım. Utanmıyorum bundan.” “Ne bir bardak su, ne bir bardak çorba… Kimseye bir şey gelmedi. Açlıktan, susuzluktan insanlar marketleri yağmaladılar.” “Ailemizin acil ihtiyacı olan ilaçları temin edebilmek için şehir merkezine indik. Geri dönerken elimizdeki ilaçları ve sırt çantasını gören güvenlik güçleri kimlik göstermemize rağmen bize yağmacı muamelesi yapıp bina arkasında biz depremzedeleri acımasızca darp ettiler. Ardından bizi ölüme terk ettiler.” Bu ifadeler depremzedelerle yapılan benzeri pek çok röportajdan sadece birkaçı. Milyonlarca insanın hayatının derinden sarsılıp etkilenmesinin, on binlerin yaşamını yitirmesinin ve sayısız trajedinin yaşanmasının sorumluları, şimdi de toplumun fay hatlarıyla oynuyorlar. İktidar biçimine bürünmüş örgütlü kötülük, deprem bölgelerinde “yağmacılık” yapıldığına dair propaganda yürütüyor, mültecilere yönelik linç girişimleri tertipleniyor, işçi ve emekçiler tuzağa çekilmek isteniyor. Bu çok tehlikeli bir provokasyondur, hedef şaşırtma operasyonudur, kirli bir siyasettir. Ne olursa olsun iktidarlarını ve devlet kaynaklarının yağmasını sürdürmek isteyenlerin sürekli başvurduğu melûn planların yeni bir biçimidir. Amaç dikkatleri başka yöne çevirmek, çöküşün üstünü örtmek ve aynı zamanda OHAL’i meşrulaştırmaktır! Türkiye işçi sınıfı, tüm emekçiler uyanık olmak zorundadır!
Depremin üzerinden 6 gün geçti. Yaşamını yitirenlerin sayısı şimdiden 29 bin 605’e ulaşırken, on binlerce insanın cansız bedeni enkaz altından dahi çıkarılabilmiş değil. Çünkü organizasyon yok, yeterli donanım ve kurtarma ekibi yok. Hâlâ çadır ulaşmayan bölgeler var. Canlarını kurtaran yüz binler açlık ve donma tehlikesiyle yüz yüze. Çünkü yeterli miktarda gıda yok, giyim yok, jeneratör yok. İnsanların başını sokacakları geçici barınaklar hâlâ son derece yetersiz. “Devlet yok” diye feryat ediyor insanlar. Bölgenin depreme hazırlanmasında, depremin yarattığı yıkımın sonuçlarının azaltılmasında ve yaraların sarılmasında ortada olmayanlar, algı oyunlarıyla ve kirli tuzaklarıyla devredeler!
Erdoğan 9 Şubatta yaptığı OHAL ile ilgili ilk konuşmasında OHAL’in “süreci istismar edenlere”, “fitne gruplarına” ve “yağma olaylarına” karşı “devlete müdahale etme imkânı tanıyacağını” açıklamıştı. Sonraki tüm konuşmalarında da “yağma” ve “yağmacılar”ı OHAL kararının gerekçelerinden biri olarak sundu: “Bazı kendini bilmezler marketleri soyuyor, işyerlerine saldırıyor. OHAL ile bu suiistimalleri yapanlara, yakalandığı anda gerekli müeyyideler uygulanacak” dedi. Erdoğan’ın açıklamalarına paralel şekilde, insanlık ve vicdan namına hiçbir şeyin olmadığı bir lağım çukurunda debelenen yandaş medya organlarında Suriyeliler “yağmacı” olarak hedef haline getirilmeye başlandı. Sosyal medya mecralarında yağmacı olarak nitelenen ve bir kısmının göçmen olduğu anlaşılan insanlara işkence yapıldığına dair videolar dolaşıma girdi. Bu görüntülerin provokasyon yapmak üzere hazırlanmadığını kim söyleyebilir? O videolarda yüzü kapalı işkence yapanlar kimlerdir, ortada suça dair kanıt var mıdır, varsa dahi bunun cezası bu mudur? Nitekim bu görüntülerle birlikte göçmen karşıtı nefret ateşi yakıldı ve tek adam rejimi resmi, gayrı resmi tüm aparatlarıyla bu ateşe odun taşımaya başladı. Buna Ümit Özdağ gibi ırkçı/faşistlerin kolluk güçlerine “vur emri” verilmesini talep edecek kadar ileri gitmesi ve bir gence “Suriyeli cep telefonu hırsızı” olma iftirası atması gibi sayısız asılsız olay eşlik etti. Peki, neler oluyor, neden oluyor?
- Her şeyden önce şunu bilmek gerekiyor ki bu provokatif haberler bilinçli bir şekilde yayılmaktadır. Bu haberlerin önemli bir kısmının asılsız olduğu sonradan ispatlanmıştır. Ancak sosyal medyada yalan/yanlış bilgi içeren paylaşımlar, bu paylaşımların yalan olduğunun ispatlarını içeren paylaşımlardan çok daha hızlı şekilde yayılıyor. Yalan fırtınası estiriliyor, kaldırdığı toz bulutuyla emekçiler kör edilmek isteniyor!
- Dolaşıma sokulan görüntülerin büyük bir kısmında marketlerden hayatta kalmak için gerekli ürünlerin alındığı görülmektedir. Bu yağma değildir, bizzat devlet tarafından mağdur edilen emekçi kitleler hayata tutunmaya çalışmaktadır!
- Eksi 10 derece soğukta aç ve susuz şekilde günlerce yardım bekleyen insanların can havliyle yardım tırlarına koşması ve izdiham yaşanması yağma olarak gösteriliyor. Bu görüntülerin sebebi tek adam rejiminin arama kurtarma çalışmaları, sahra hastanelerinin kurulması, depremzedelere korunaklı barınma alanları sağlaması gibi yardımların organizasyonunda da ortada olmamasıdır! Bu yaşanan çöküşün çarpıcı bir sonucudur.
- Mülteciler ve özel olarak da Suriyeliler topyekûn yağmacılıkla suçlanıyor. Oysa mevzubahis görüntülerdeki insanların hepsi Suriyeli veya mülteci olmadığı gibi bizzat kurtarma çalışmalarına gönüllü olarak katılan pek çok mülteci vardır. Dahası aralarında çocukların da olduğu binlerce mülteci enkaz altında kalmıştır. Irkçılık, şiddet çağrıları ve linç kültürü depremin yarattığı büyük yıkıma ülke genelinde yeni yıkımlar eklenmesinin yolunu döşer!
- Tıpkı 1999 depremi sonrasında olduğu gibi 6 Şubat depreminin ardından da evlere girip hırsızlık yapma, yardım tırlarının önünü kesme gibi çeşitli olaylar yaşandı.Ancak bunlar belirleyici değildir; kasıtlı olarak ırkçı ve faşist kışkırtma için, kaos yaratmak ve çöküşün üzerini kapatmak için kullanılıyor. Bu provokasyon sonucunda galeyana gelinip mültecilere saldırılması, işkencenin ve lincin yayılması döner dolaşır emekçileri vurur! Kazanan daima iktidar biçimi almış kötülük olur, rejim olur, sermaye düzeni olur!
6 Şubat depremi öncesinde ve sonrasında attıkları her adımda insanı değil kârlarını, itibarlarını ve iktidarlarını düşündüklerini sayısız örnekle ortaya koyan Saray rejimi ve sermaye düzeni, işçi ve emekçilerin geniş kesimlerinin gözünde ifşa olmuştur. Bu toplumsal yıkımın gerçek failleri daha fazla konuşulmasın, yaşananlar sorgulanmasın, hesaplaşma iradesi baskın gelmesin istiyorlar. Devreye sokulan ırkçı nefret kampanyasıyla Suriyelilerden bir “günah keçisi” yaratmaya çalışıyor, toplumun haklı öfkesini yanlış hedefe kusmasını arzuluyorlar.
Ülkeyi yönetenler bu depremin enkazı altında kalmamak için OHAL silahına sarılmıştır. OHAL siyasi iktidarın yükselen ve önümüzdeki süreçte daha da yükselecek tepkiler karşısında kendini korumaya alma kararıdır. Bu kararın, üç ay sonra yapılacak seçimlere dönük gizli niyetler taşıdığına dair de en ufak şüphe yoktur. Devreye sokulan “yağma yapılıyor” kampanyasıyla OHAL ilanı meşrulaştırılmak istenmektedir. Amaç depremzedelerin yardımına koşan sivil inisiyatifler, sosyalistler, demokratik çevreler, HDP ve CHP’nin deprem bölgelerinde oluşturduğu organizasyonların engellenmesi, toplumda oluşan dayanışma ve birlik duygusunun bozulmasıdır. İnsanları aciz konuma iten, enkaz altında ölüme terk eden, aç, susuz ve çıplak bırakan rejim/devlet, kendisi dışındaki her türlü inisiyatifi boğarak emekçilerin kendisine tâbi olmasını istiyor. Zaten yapmak zorunda olduğu yardımları sanki ihsan dağıtıyormuş gibi yaparak kendisine şükredilmesini istiyor!
Asıl düşman mülteciler ya da yağmacılıkla suçlanan çaresiz depremzedeler değil kapitalist açgözlülüktür. Asıl düşman tam bir sonradan görmelikle devlet kaynaklarını yağmalamaya odaklanmış anlayıştır. Asıl düşman bilimi ve emekçilerin canını zerrece umursamayıp iktidarda kalmaya odaklanmış olanlardır. Asıl düşman on binlerce emekçinin enkaz altında kalmasına ve ölmesine neden olan kapitalist düzendir. Kirli provokasyonlara karşı uyanık olmak zorundayız! İşçi sınıfının tüm kesimlerinde ve toplumun genelinde oluşan haklı öfke ve tepkiyi doğru yere yöneltmeliyiz. Gün emekçiler olarak birlik olma günüdür!
Rejimin “Büyük Türkiye”sinin Çöküşü!
Fransa’da Milyonlar Yine Meydanlarda!
- 17 Ağustostan 6 Şubata: Bu Sesi Duyan Yok!
- Depremi Yaşadık, Cehennemi Yaşıyoruz!
- Samandağ Halkı: “Deprem Öldürmedi Asbestle Öldürecekler!”
- “Devlet Baba” Kime Hizmet Ediyor?
- Kader Değil Felaket!
- Boşaltılan Yurtlar ve Büyüyen Sorunlar!
- Depremin 40. Gününde İstanbul Emek Barış Demokrasi Güçlerinden Anma Eylemi
- Samandağ Dayanışması Su Sorununa ve Salgın Riskine Dikkat Çekti
- Samandağ Dayanışma Koordinasyonu: Dayanışma Yaşatır!
- Kızılay Skandalı İktidarın Aynasıdır!
- Samandağ Sağlık Koordinasyonundan Acil Önlem Çağrısı
- İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri ile TİP’e Polis Saldırısı
- Depremzedeleri İşe Almayın Diyen Sermaye Sözcüsünün Fıtratı!
- TÜİK Raporları: Yeni Binalar da Çöktü
- Çocukların Depremzedelerle Dayanışması
- Gerçekte Ne Oldu: Okunması Gereken Önemli Yazılar!
- Deprem Bölgesinde Tuvalet Sorununu Bile Çözemeyen İktidar ve Kampanya Şovu!
- Gaspçı İktidarın Kayyımını Kabul Etmiyoruz!
- UİD-DER’in Depremzedelerle Dayanışma Kampanyası Büyüyor!
- Gerçek, Yansıyanın Çok Ötesindedir! Dayanışmamızı Büyütelim!
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- “Depremin Yaraları Sarılıyor” mu?
- Depremi Yaşadık, Cehennemi Yaşıyoruz!
- 6 Şubat, UİD-DER’le Tanışmam ve Sonrası
- “Bu Yaş Bu Çimeni Büyütür!”
- Gitmedik, Buradayız, Direniyoruz!
- Saraylıların İç Burukluğu!
- 1 Mayıs’ta Buluşalım Depremin Hesabını Soralım!
- Sahte Temel Atma Törenleri Neyin Acizliği?
- Kader Değil Felaket!
- Ben Hatay’dan Güneş
- Gösteriş İçin Değil Depremzedeler İçin!
- Dayanışma Ruhumuzu Boğamazsınız!
- “Kader Planı” mı?
- Sanki Savaş Bölgesine Giriş Yapmış Gibiydik!
- Boşaltılan Yurtlar ve Büyüyen Sorunlar!
- Depremin 40. Gününde İstanbul Emek Barış Demokrasi Güçlerinden Anma Eylemi
- Dimdik Durun ki İyileşelim!
- Dayanışma, Yarına Dair Umudumuzu Büyüttü
- O Bebeğin Keskin Kılıç Gözleri…
Son Eklenenler
- Urfa Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Özak Tekstil’de, Öz İplik-İş Sendikasından istifa edip BİRTEK-SEN’e üye olan işçiler sendikadan istifaya zorlanmış, baskılara boyun eğmeyerek 27 Kasımda direnişe geçmişlerdi. Patronun ve Valinin talimatları...
- Kapitalizmde toplumun ezici çoğunluğunu oluşturan işçi sınıfı, dünyadaki üretimin çok büyük bir kısmını gerçekleştiriyor ancak birlik ve dayanışması solmuşsa, örgütlülüğü zayıflamışsa çalışma ve yaşam koşulları üzerinde söz hakkı bulamıyor....
- İsrail’in Filistin’e yönelik saldırısı üzerine sendikamız, Filistin halkının yanında ve İsrail zulmünün karşısında olduğunu göstermek için bazı eylemler gerçekleştirdi. Bu eylemlerden biri de fabrikada yakamıza Filistin bayraklı kokart takmaktı....
- Neredeyse her aile, çocuklarının güzel işlerde çalışmasını, geleceklerinin güzel olmasını ister. İşçiler ücretlerin aksatılmadan, düzenli ödendiği, ikramiyesi ve sosyal hakları olan işyerlerine girmek isterler. Fakat maalesef ki günümüzde öyle...
- DİSK Emekli-Sen, Tüm Emekliler Sendikası ve Emekliler Dayanışma Sendikasının çağrısıyla 10 Aralıkta, Ankara’da “Büyük Emekli Mitingi” gerçekleştirildi. Anıt Park’ta yapılan mitinge emekli sendikalarının çeşitli illerdeki şube ve temsilciliklerinden...
- Emekliliğe hak kazanma sürecinde staj ve çıraklık süreleri dikkate alınmayan, işe giriş tarihleri ileriye atılan ve EYT kapsamına giren binlerce emekçi Kartal Meydanı’nda düzenlenen mitingde bir araya geldi. Türkiye’nin pek çok ilinden emeklilik...
- İngiltere’de emekçilerin Filistin halkıyla dayanışma eylemleri ve emperyalist savaş karşıtı kitlesel gösteriler devam ediyor. İşçiler, emekçiler, lise ve üniversite öğrencileri, sendikalar ve sosyalist örgütler Filistin halkıyla dayanışmayı...
- Almanya ve Belçika’da demiryolu işçileri, ABD’de hemşireler, düşük ücretlere, eksik istihdama, ağır çalışma koşullarına, uzun iş saatlerine, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmamasına, güvencesiz çalışmaya, baskılara karşı grev ve...
- DİSK, 8 Aralıkta, Ankara Genel-İş Sendikası salonunda gerçekleştirdiği basın toplantısıyla “gelirde adalet, vergide adalet ve insanca yaşanacak bir ücret” talebiyle yürüttüğü mücadele programını ve taleplerini duyurdu. DİSK Genel Başkanı Arzu...
- Metal işkolunda yetkili işçi sendikaları ile patron örgütü MESS arasında 2023-2025 yıllarını kapsayan Grup Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamadı ve 22 Kasımda yapılan beşinci toplantıda arabulucu süreci başladı. Sendikamız Birleşik...
- Siyasi iktidarın sözcüleri, işçi sınıfını yalan bombardımanına tutmuş durumda. Diğer taraftan çalışma ve yaşam koşulları alabildiğine ağırlaşıyor. Hâl böyle olunca da artık içiler için huzur ve mutluluk hayal oluyor, günün büyük bölümü üç kuruşa...
- Türk Tabipler Birliği Merkez Konsey üyelerinin görevden alınması üzerine hekimler ve sağlık çalışanları 7 Aralıkta İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi ana girişinde bir araya gelerek basın açıklaması gerçekleştirdi. “Biz TTB’yiz, Görevimizin...
- Direnişin 10. günü olan 6 Aralıkta, yönetimin sabah vardiyası için içeri işçi almasına itiraz eden direnişçi işçilere jandarma müdahale etti. Coplarla darp edilen ve üzerlerine biber gazı sıkılan 21 işçi, BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen,...