Buradasınız
Furkan’ı Uçuruma Sürükleyen Neydi?
Tuzla’dan bir işçi
Dünyaya gençlerin yaşam sevinçlerini, umutlarını tüketen bir düzen hâkim. Bu düzen altında nice genç umutlarını yitirdikçe yitip gidiyor. Uyuşturucu ve alkolizm bataklığına yuvarlanıyor, kimi zaman intihara sürükleniyor. Kimi zaman gazetelerde, televizyonlarda birkaç cümlelik haberlerle gençlerin intihar haberleriyle karşılaşıyoruz. Belki “çok yazık” deyip geçiyoruz, belki yitip giden gençlerden bihaber kalıyoruz, duymuyoruz, görmüyoruz bile. Ama onlar yalnızlık ve değersizlik hissi ile intihar ederken etraflarındaki onlarca, yüzlerce kişinin hayatında derin acılara yol açıyorlar.
İşyerinde bir arkadaşla, geçenlerde trafik kazasında 20 yaşında oğlunu kaybeden arkadaşımızın acısı üzerine sohbet ederken, kendi oğlunun arkadaşının dün gece intihar ettiğini ve tüm gece oğluyla birlikte uyuyamadıklarını anlattı. Duyduğumuz olay derinden sarstı bizleri. Üzüldük demek hafif kalıyor duygularımızı ifade etmek için… Yüreğim isyan duygusuyla dolup taştı. Nasıl olur da 18 yaşında gencecik bir delikanlı, hayatının baharında yaşamına son verir? Aslında cevabı çok açık; bu düzen gençlerin geleceğe dair tüm umutlarını, inançlarını yok ediyor. Kişiliğinde, karakterinde bir bozukluk yoksa insana insan olmaktan ötürü değer verilmesi gerektiği anlayışı bu düzende yok. Ağır çalışma koşulları, uzun saatler çalışma yüzünden ailelerin çocuklarıyla yeterince ilgilenmesinin, zaman geçirmesinin zemini kaldırılmış durumda. Aileler vardiyalardan dolayı çocuklarının yüzlerini yeterince göremezlerken doğayla uyum içinde yaşamanın lafını bile edemiyoruz. Sevgi, paylaşım, dostluk, dayanışma erozyona uğruyor.
İşte tüm bunlar üzerine arkadaşlarla sohbet ettikten kısa bir süre sonra Furkan’ın intihar haberi gazetelere düştü. Yine benzer nitelikte, gençlerin neden yaşamlarına son verdiklerinin gerçek sebebi sorgulanmadan magazinel diyebileceğimiz başlıklarla yayınlandı haberler… “Instagram’dan intihar notu paylaştı ölü bulundu!”, “18 yaşında intihar eden Furkan Celep’in bıraktığı satırlar” vs…
Akşam iş çıkışı arkadaşımın oğluyla konuştuğumda yıkılmış durumdaydı, kelimeler boğazında düğümleniyordu. Dört yıl boyunca lise sıralarını birlikte paylaştığı arkadaşı Furkan’ın ölümünü kabullenemiyordu: “Bu dünyada ölümü hak eden o kadar kötü insan varken, nasıl olur da böyle iyi bir insan yaşamdan kopar?” Ardında bıraktığı satırlar, nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu ve onu neyin ölüme sürüklediğini gayet açık bir şekilde ortaya koyuyor. Furkan, karıncayı bile ezmekten sakınan, doğa ile uyum içinde yaşamak isteyen, hayvanları seven pırıl pırıl bir gençti. Güneşi, denizi, gökyüzünü, hele bulutları, günbatımlarını çok seviyordu. Ama içinde yaşadığımız düzenin dayattığı ağır koşullar, kötülükler her geçen gün Furkan’a daha da katlanılmaz gelmeye başlamıştı. Ne yapacağını bilemez haldeydi. Furkan, bu yıl liseyi bitirmiş ve bir kargo firmasında çalışmaya başlamıştı. “Kendi özümü, yeteneğimi öğrenemedim, bunun için çok uğraştım ve çaba gösterdim. Neyi sevdiğimi bilmiyorum, ne okumak istiyorum bunu dahi bilmiyorum” diye yazmıştı. Kötülükten uzak duran, yüreği iyilikle dolu Furkan, şöyle devam ediyordu: “Zaman geçtikçe kendi kişiliğimden ayrılmaya başladığımı hissediyorum. Gittikçe yalan söylemeye, argo hatta küfür kullanmaya başladım. İnsanlardan uzaklaşmaya, onları önemsememeye, doğaya ve hayvanlara zaman ayıramamaya başladım. Kendimi zamanla duygusuz bir insana dönüşüyormuşum gibi hissediyorum. Bunlar bana göre değil, ben böyle olmak, hayatımın geri kalanına duygusuz bir insan olarak devam etmek istemiyorum. Bir araba, bir ev veya herhangi bir şey uğruna yıllarımı, aylarımı harcamak istemiyorum. İş hayatı bana çok yorucu geliyor, hem içten hem de dıştan yıpranıyorum. … Yaşamak için bir nedenim, bir amacım yok. … Merak ediyorum neden kimse bana değerli olduğumu hissettirmiyor? Neden kimse beni sevmiyor? Milyarlarca insan olmasına rağmen neden kendimi bu dünyada yalnız ve değersiz hissediyorum? Daha iyi görünmek için, insanların beni sevmelerini sağlamak için kendimi yormak, yıpratmak, ruhumu bedenimi kirletmek istemiyorum. Neden beni böyle sevmiyorlar ki? Düşüncelerimi, fikirlerimi, değer verdiğim her şeyi sırf dış görünüşüm biraz kötü diye kestirip atıyorlar. Bu dünya yaşamak için çok kötü bir yer, bunu istemiyorum. Belki burada bulmadığım huzuru gökyüzünde bulurum. Huzurlu, mutlu ve umut dolu hayatlar sürmeniz dileğiyle hoşça kalın…” Furkan bu satırları ardında bırakarak uçurumdan denize bıraktı kendini…
Furkan’ın yazdığı her bir kelime, her bir satır içinde yaşadığımız bu insanı insana yabancılaştıran, bu kokuşmuş düzene olan öfkeyi daha da biliyor. Daha da bilemeli! Çünkü bu düzene karşı öfkemizi bilemeden, bilinçli bir karşı koyuş, birliktelik sağlamadan daha nice Furkanlarımız yok olup gidecek. Aileler çocuklarının okuması için çırpınıp duruyorlar, “aman ha oğlum, kızım okusun, kendini kurtarsın” diye düşünüyorlar. Maalesef bu düzende gerçek kurtuluşun olamayacağını göremiyorlar. Üniversiteyi kazanamayan çocuklar kendilerini başarısız, beceriksiz olarak görmeye başlıyorlar. Kimisi “ne okuyor, ne çalışıyor” grubunun mensubu oluyor. Kimisi Furkan gibi kargo benzeri işlerde insanı insan olmaktan çıkartan ağır koşullarda şans eseri iş buluyor. Üniversiteyi kazanıp yerleşen gençler ise, zor bela nice emekler, masraflarla kıt kanaat geçinerek mezun oluyor ve sonra %26’lık üniversite mezunu genç işsizler grubuna giriyorlar. İş bulanlarsa önlerine konulan ev, araba “hedefiyle” yıllarca düzenin çemberinin içine sıkıştırılıp kıpırdayamaz hale getiriliyorlar. Furkan, bilinçsizce de olsa kapitalist düzenin gençliğin hayallerini, ideallerini ev ve arabayla sınırlandıran ideolojik saldırısına karşı duruyordu. Onun için önemli olan insani değerleri koruyabilmekti. Ancak ne yazık ki bunu nasıl yapabileceğini bilmiyordu. Düzen onu bir çıkmaza sürüklemiş ve milyarların içinde kendisini yalnız hissettirmişti.
Oysa bugün dünyanın dört bir yanında gençler benzer çıkışsızlıkla yüz yüzeler. Bu düzen sürdüğü sürece güzel bir gelecek beklemiyor kimseyi. Tek kurtuluş ise gençlerin boş hayallerle oyalanıp hayal kırıklıklarının önüne geçmektir. Onlara yaşadığımız dünyanın değil kahrolası kapitalist düzenin tüm kötülüklerin anası olduğunu göstermektir. Bu “her yanı yemiş dolu dünyaya” küsmek yerine yaşama sıkı sıkıya sarılıp mücadele yolunu tutmalarını sağlamamız gerekir. İşte o zaman gençler kendi sorunlarının kaynağını da öğrenir, çözüm yollarını da… Kendilerine olan özgüvenleri de gelişir, dış görünüşlerine de kafayı takmaz, kendilerini boş yere hırpalamazlar da…
Tüm sorunlarımızın çözümü içinde yaşadığımız sistemin değişmesi gerektiğine çıkıyor. Furkan’ın intiharı üzerine sohbet ettiğimiz arkadaşlardan biri konuştuklarımız sonucunda “sistemin değişmesi gerekir, iyi de nasıl?” dedi. Tabi bunu sistemin değişme ihtimalinin zor olduğunu ifade eden bir tonda söyledi. Evet, zor. İyi de şu an yaşamımızda kolay olan ne var ki? Furkan gibi gençlerin ölüm haberlerini duymak daha mı katlanılır? Bozuk bir düzende çocuklarımızı nasıl koruyacağız, onlara nasıl iyi bir gelecek bırakacağız? Sistemin ne zaman değişeceğini bilemeyiz ama bildiğimiz tek şey safımızı bilip, elimizden gelen çabayı göstermektir. Tıpkı minicik karıncanın İbrahim peygamberi yakan ateşi söndürmek için göklere yükselen alevlere karşı ağzında taşıdığı su damlasıyla safını belli etmesi misali… En azından safımızı belli edelim. Zaten safımızı belli eden küçük adımları attıktan sonra gerisi çorap söküğü gibi gelir.
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- “Yarın Ölmek Dün Ölmekten Daha Saçma”
- Okuyan Bir İşçi Soruyor
- Uyanmak İstiyoruz Güzel Bir Sabaha
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Greve Hazırlanırken Sohbetler
- Fırtınalar Yaratan Kelebekler!
- Sömürü Çarklarında Kaybolan Genç Yaşamlar
- MESEM: “Genç Eller” Üretiyor, Patronlar Sömürüyor!
- Sorunlarımız Ortak, Peki Ya Mücadelemiz?
- “Aman Çocuğum Sağa Sola Bulaşma” mı?
- “Enflasyon Canavarı”nı Üzerimize Salan Kim?
- Bir İlmek de MESEM Çıraklarından
- KYK Yurtlarında Ölmek İstemiyoruz!
- Bu Düzeni Yıkmak Boynumuzun Borcu
- Arel Üniversitesi Öğrencileri Servis Ücretine Neden İtiraz Ediyor?
- Aileler İstemese de Gençler Sorunları Görüyor
- Bizim Onlara İhtiyacımız Yok!
- “İstanbul’da Mezar Yeri Alamayız”
- Battaniyelere Değil Sınıfımıza Sarılalım
- Sağlıksız Gıdalara Mahkûm muyuz?
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- Hani Bu Topluma Güven Olmazdı!
- Sabancı’nın Mutlu Yaşam Sırları
- Rahat Yaşamın Sırrı
- Kent Ekmek Kuyruğu: “Ben Öyle İstediğim İçin”
- Sistem Ne Ölümüze, Ne de Dirimize Saygı Duyuyor!
- “7 Kitap, 7 Defter, 1 Litre Su, Yarım Ekmek”
- Siz Kimi Taşıyorsunuz Sırtınızda?
- Yalanlara Değil Birleşmeye İhtiyacımız Var
- Kupona ve Kuraya Bağlanan Umutlarımız
- “Artık Kiracı Kalmaz”, TOKİ’ye Hücum!
- Yoksulluk Utanılacak Bir Şey Değil!
- İşçi Aileleri ve Kreş Çilesi
- Yaz Tatilinde Kriz Var!
- “Yok mu Arttıran?”
- Bakan Nebati’den “Işıl Işıl” Yorumlar ve Uçurumlar
- “Nehir, Nehir, Çocuğumu Geri Verin!”
Son Eklenenler
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta bir kez daha dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında işçiler meydanlara çıktılar. Kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa, yoksulluğa, baskılara, eşitsizliğe, adaletsizliğe...
- Çorum’un Dodurga ilçesinde bulunan maden ocağında faaliyet gösteren ODAŞ Elektrik bünyesindeki Yel Enerji’de çalışan işçiler patronun sendika düşmanlığına karşı 9 Mayısta direnişe başladı. Yel Enerji işçileri kötü çalışma koşulları ve düşük...
- Sınıfımızın uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ı geride bıraktık. Mücadele örgütümüz UİD-DER, bu sene 1 Mayıs’ı işçi kentleri olan Bursa ve Lüleburgaz’da kutlama kararı aldı. Bizler de bu doğrultuda tüm hazırlıklarımızı yaparak...
- Öz İplik-İş Sendikası, Başkanlar Kurulunu, direnişteki Durak Tekstil işçileriyle dayanışmak amacıyla Bursa’da gerçekleştirdi. Kurulun ardından sendika yöneticileri direnişlerinin 83. gününde Durak Tekstil işçilerini ziyaret etti. Burada yapılan...
- 1 Mayıs işçi sınıfının uluslararası birlik ve mücadele günü. Her 1 Mayıs’ta UİD-DER’li mücadeleci işçiler bir gelincik tarlasını andırır gibi dolduruyorlar meydanları. Her 1 Mayıs’ta, işçi sınıfının bu çalışkan evlatları coşku dolu, disiplinli...
- Merhaba dostlar, uzun zamandan beri çalışma şartlarım nedeniyle birçok etkinliğe katılamıyordum. Yaşımın genç olmasına rağmen heyecanımı yitirmiştim. Hem yaşadığım şehirlerde etkinliklerin olmaması hem de maddi imkânsızlıklar yüzünden uzak kalmıştım...
- İstanbul Eyüpsultan’da özel bir lisenin müdürü 74 yaşındaki emekli öğretmen İbrahim Oktugan öğrencisi tarafından silahla vurularak öldürüldü. Öğretmenler “Can Güvenliğimiz Sağlansın, Gerekli Tedbirler alınsın!” talebiyle İzmir’den Bursa’ya, Mardin’...
- 21-28 Nisan Ebeler Haftası ve 12-18 Mayıs Dünya Hemşireler Haftası vesilesiyle 10 Mayısta İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde bir araya gelen hemşire ve ebeler basın açıklaması gerçekleştirdi.
- Bu sene 1 Mayıs’a UİD-DER’le birlikte bir işçi kenti olan Lüleburgaz’da katıldım. 1 Mayıs heyecanımız sabah saatlerinde başladı. Yol boyunca türkülerimizle, marşlarımızla 1 Mayıs alanına gittik. Tabii içimizde İstanbul’da kitlesel ve birleşik bir 1...
- 1 Mayıs’a gitmeden önce egemenlerin yarattığı algı yüzünden benim de endişelerim vardı. Fakat “Ben hakkımı savunmalıyım” diye düşünerek, arkadaşlarımın ısrarlı daveti sayesinde UİD-DER’le birlikte Bursa’da 1 Mayıs’a katıldım. İlk 1 Mayıs’ımdı, iyi...
- Ağır sorunlar altında bunalan işçi sınıfının bu sorunlar karşısında bir çıkış yolu bulabilmesi için sendikalarına sahip çıkması, sermayenin ve sendika bürokratlarının planlarını, niyetlerini boşa düşürmesi büyük önem taşımaktadır. Özellikle siyasi...
- Bartın’ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) bağlı maden işletmesinde 14 Ekim 2022’de patlama meydana gelmiş, 43 maden işçisi yaşamını yitirmiş, 9 işçi de yaralanmıştı. Patlamaya ilişkin 7’si tutuklu 23 sanığın yargılanmasına 8...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ı geride bıraktık. 1 Mayıs’ta Türkiye’nin dört bir yanında gerçekleşen mitinglere yüzbinlerce sendikalı sendikasız işçi, işsiz, emekli, emekçi kadın, genç katıldı. İşçi ve...