Buradasınız
Mutluluk ve İnsanlığın Büyük Davası
Her insan mutluluk ve mutsuzluk üzerine düşünmüştür mutlaka. Kimisi için daha fazla güç veya servet, kimisi için çocuğunun gülen gözleri, kimisi için seyahat, aşk, hatta çikolata... Mutluğun formülü basittir denilip geçilebilir ama sömürü ve baskı sistemi olan kapitalizmin esareti altında toplumun mutlu olması imkânsızdır. Sıradan bir soru olarak “nasılsın, mutlu musun?” sorusuna birçok insan “mutluyum, iyiyim” diyor. Peki ya sohbet koyulaştığında? “Aslında” ile başlayan ve mutsuzluğun tarifini yapan cevaplar dökülüyor ağızdan. Hele ki gençler!
TÜİK’in Yaşam Memnuniyeti Araştırması’nın 2021 yılı sonuçları yayımlandı. Raporun TÜİK tarafından bile saklanamayan çarpıcı sonuçları var. Öncelikle Türkiye’de baskıcı bir rejimin inşa edildiği 2015-2016 yıllarından bugüne “genel mutluluk düzeyi” düşmüş durumda. Gençlerin mutsuzluğu 2021’de alarm verici eşiğe gelmiş görünüyor. Milyonlarca insan kendini mutsuz olarak tarif ediyor, öyle ki ankete göre her haneye bir mutsuz genç düşüyor. Bu, hane halkının diğer üyelerinin mutlu olduğu anlamına da gelmiyor. Fakat rapor bir değişime işaret ediyor, ona odaklanalım. Giderek mutluluğunu kaybeden, önce “eh işte” grubuna kayan, devamında ise mutsuz kategorisine demir atan bir nesil…
İşçi sınıfının ozanı Nâzım Hikmet, Saman Sarısı başlıklı şiirinde yakın dostu ressam Abidin Dino’ya bir gönderme yapar; “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” diye sorar. Ancak dostundan işin kolayına kaçmamasını ister Nâzım Usta; “Gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil”, gerçek mutluluğun resmini yapıp yapamayacağını sorar. İşçi sınıfının saflarında, sömürüsüz bir dünya için mücadele veren aydınlardan bir diğeri olan Abidin Dino’dan cevap gecikmez. Belki çoğumuz nasıl bir resim yaptığını merak etti, ancak bir şiir gelir Dino’dan! Meraklısı için mutluluğun tarifini yapar bu şiirinde Dino… Sömürüsüz bir dünya özlemiyle yanıp tutuşan yüreklerin yattığı hapishanelerin müze, sürgün şehirlerin cennet olduğu o günden, sürgündeki dostu Nâzım ile kucaklaşabildiği o andan sonra mutluluğun resmini yapabileceğini söyler. “Buna da ne tuval yeterdi; ne boya…” diye de bitirir şiirini!
“Minimalizmi benimseyin, kullanmadığınız eşyalardan kurtulun. Bedeninize iyi bakın, sağlıklı beslenin ve spor yapın. Günlük tutun, seyahat edin…” Bakmayın internette dolaşıp duran mutluluğun köpük gibi tariflerine. Mutluluk kişiye özgü bir ruh hali olarak görülse de yaşadığımız toplumsal çevreden bağımsız değildir. Bireyin mutluluğu toplumun mutluluğundan geçer. Bizi sarmalayıp çevreleyen, içinde nefes alıp verdiğimiz toplum denizi mutsuzsa nasıl mutlu olabiliriz? Sürekli kötülük üreten bu sistem başta kendimizi, ailemizi, komşularımızı, dostlarımızı ve hatta adını bile bilmediğimiz, yüzünü bile görmediğimiz insanları karanlık bir girdap gibi içine çekiyorsa insan mutlu olabilir mi?
Kendini sevmek doğayı ve insanları sevmekten geçer. Kendini gerçekten değerli hissetmek de aynı şekilde toplumun iyiliği için çaba içerisinde olmaktan… Mesela bugüne kadar sayısız kuşak, sömürüsüz ve savaşsız bir dünya için mücadele etti. Bu insanlar yaşamlarında büyük acılar da çektiler ama insanlığın büyük davasının bir parçası olmanın mutluluğunu derinden hissettiler. Bugünün genç kuşaklarının kayıp, şanssız hissetmesinin sebebi de bunun eksikliğidir. Toplum olmaktan çok bir yığın gibi hareket eden, birlikte nefes alıp veremeyen insanların yaşadığı bir eksikliktir bu.
Biz de insanlığın çalışkan evlatları olarak, aslında toplum olamayan bir toplum içerisinde bir topluluk yaratmış durumdayız. Bu sadece kendisi için değil, kendisiyle birlikte tüm toplumun çıkarı için canla başla çalışan, bir duygudaşlığın, ortak kültür ve tarzın, ortak değerlerin ve ideallerin yaratıldığı bir topluluktur. Birlikte nefes alıp veren, birlikte üzülüp birlikte sevinen bir topluluk! “Güzel hayat isteyen, güzel insan biriktirsin” demiş bir şair… Biz sadece güzel insan biriktirmekle kalmıyoruz, geçen her gün daha da kalabalıklaşıp, kenetlenip ve güçlenip yaşamı güzelden yana değiştirmek istiyoruz. Sömürü bitsin, kadınlar ezilmesin, çocukların gözleri gülsün, açlık yeryüzünden kazınsın diye mücadele veriyoruz!
İnsan yarına dair düş kurandır. Aydınlık ve mutlu bir gelecek özlemi duyan bizler, yeni bir dünya istiyoruz. Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan bir dünya… İnsanlığın doğmamış evlatlarının bile kardeşçe yaşayabileceği bir dünya… Kararlıyız, inançlıyız, umutluyuz. İnsanlığı nefessiz bırakan bu sistem mutlaka yıkılacak! İnsanlığın böylesine kadim bir özleminin parçası olmak, kapitalizm esaretinden kurtuluş için yan yana durmak… Ne büyük gurur, ne büyük mutluluk!
- Sınıf Olarak Birleşelim, Yoksulluğa ve Sömürüye Hayır Diyelim!
- İşçi Dayanışması 197. Sayı Çıktı!
- Esirler Dünyasına Özgürlük Çağrısı: Enternasyonal!
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Hangi Milliyetten Değil Hangi Sınıftan Olduğundur Önemli Olan
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
- Senin Memleket Nere?
- Sokak Köpeklerinin Katledilmesi Çözüm mü?
- Düşmanlığı ve Savaşları Nasıl Meşrulaştırıyorlar?
- İşçi Sınıfının Sömürüye Karşı Mücadelesi Durdurulamaz!
- İşçi Dayanışması 196. Sayı Çıktı!
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Umut Şarkılarını Birlikte Söyleyelim!
- Bahis Oyunu Aslında Kimin Oyunu?
- Depremin Yaraları Kanamaya Devam Ediyor
- Ne Kadar Vergi Veriyoruz, Karşılığında Ne Alıyoruz?
- Dert Bizde Derman Ellerimizde, Birliğimizdedir!
- İşçi Dayanışması 195. Sayı Çıktı!
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Biz Yeni Bir Dünya Kuracağız!
- “İşçiye Verilen Değer” Bu mu Olmalı?
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
- İyi ki UİD-DER’liyim…
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- Bizi “Biz” Yapan Şarkılarımız…
- Nasırlı Ellerin Yumruğu Bugün!
- Kariyer Gelişim Masallarıyla Geleceği Çalınan Gençler
- Bir Şarkının İzinden: Bir Yere Gitmiyoruz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- “Yarın Ölmek Dün Ölmekten Daha Saçma”
- Okuyan Bir İşçi Soruyor
- Uyanmak İstiyoruz Güzel Bir Sabaha
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Greve Hazırlanırken Sohbetler
- Fırtınalar Yaratan Kelebekler!
- Sömürü Çarklarında Kaybolan Genç Yaşamlar
- MESEM: “Genç Eller” Üretiyor, Patronlar Sömürüyor!
- Esirler Dünyasına Özgürlük Çağrısı: Enternasyonal!
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
- Senin Memleket Nere?
- Düşmanlığı ve Savaşları Nasıl Meşrulaştırıyorlar?
- İşçi Sınıfının Sömürüye Karşı Mücadelesi Durdurulamaz!
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Bahis Oyunu Aslında Kimin Oyunu?
- Depremin Yaraları Kanamaya Devam Ediyor
- Ne Kadar Vergi Veriyoruz, Karşılığında Ne Alıyoruz?
- Dert Bizde Derman Ellerimizde, Birliğimizdedir!
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Sendikal Örgütlülük Kâğıt Üstünde Kalmasın
- Tarihin Bir Yankısı: Sınıfına İnan, Gücüne Güven!
- Bu Fikirleri Kimler Üretiyor?
- Kamuda Tasarruf Paketinden Payımıza Düşenler
- Kapitalizm Yıkılmadan İnsanlık Nefes Alamaz!
- Bir Müthiş Bahtiyarlık: “Anlamak Gideni ve Gelmekte Olanı”
- Bir Şarkının İzinden: Bir Yere Gitmiyoruz!
Son Eklenenler
- Soma Katliamında sorumluluğu olan ve daha önce yargılanmayan 28 kamu görevlisinin 10 yıl sonra yargılanmaya başlandığı davanın ikinci duruşması 12 Eylülde Soma 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Sanıklar bir kez daha mahkemeye getirilmezken, sanık...
- 78’liler Hareketi, 12 Eylül askeri faşist darbesinin 44. yılında İstanbul Taksim Kazancı Yokuşunda basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya 20’nin üzerinde kurum temsilcisi ve UİD-DER’li işçiler katıldı. “12 Eylül Tekçi Rejimle İç İçe Sürüyor”...
- İşçi sınıfının genç ve çalışkan evlatları, hepinize sınıfımızın samimi sıcaklığıyla merhabalar. Her birinizin mutlaka duyduğu, gördüğü, alıp okuduğu, hatta belki arkadaşlarınıza da önerdiği kişisel gelişim kitapları üzerine sizlerle hasbihâl etmek...
- Zaman hızla akıp gidiyor. Gündemimiz de aynı hızla değişiyor. Hiç düşündük mü, nasıl oluyor da yaşanan büyük olaylar, felaketler bile çok kısa sürede hiç olmamışlar gibi gündemden çıkıyor? Mesela Haziran ayında Diyarbakır ve Mardin’de çıkan orman...
- 12 Eylül askeri faşist darbesinin üzerinden 44 yıl geçti. Darbeyle hesaplaşamayan Türkiye işçi sınıfı uğradığı hak kayıplarını telafi edemediği gibi yeni kayıplar yaşadı, yaşıyor. Sınıfsal hafızaya vurulan ağır darbe yüzünden 1980 sonrası işçi...
- 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesiyle egemenler geçmişle gelecek arasındaki köprüleri yıkmak, işçilerin mücadele deneyimlerini unutturmak istediler. Toplumu baskı ve şiddetle susturdular, yıllarca sürecek bir karanlığa hapsettiler. Çekilen tüm...
- DİSK’in “Artık Yeter! Geçinemiyoruz! Gelirde, Vergide, Ülkede Adalet” şiarıyla düzenlediği eylemler devam ediyor. 10 Eylülde Gebze Kent Meydanında gerçekleşen eyleme DİSK’e bağlı sendikalarda örgütlü işçiler, DİSK Yönetim Kurulu, DİSK Birleşik Metal...
- Diyarbakır’ın Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe mahallesinde 21 Ağustostan beri kayıp olan 8 yaşındaki Narin, 19 gün sonra yapılan bir ihbar sonucunda, öldürülmüş ve cansız bedeni bir torba içinde dere kenarına bırakılmış olarak bulundu. Narin’in...
- Polisin saldırılarına, Emniyet Müdürünün tehdidine boyun eğmeyen direnişçi Polonez işçileri halaylarla, türkülerle, sloganlarla, dayanışmayla direnişlerini sürdürüyorlar. Tüm emek dostlarını direnişleriyle dayanışmaya çağırıyorlar.
- Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, reel ücretlerin düşmesi işçilerin yaşamını her geçen gün daha da zorlaştırıyor. Siyasi iktidarın ekonomik yıkımın faturasını işçi ve emekçilere kesen ekonomi programları ise sorunlarımızı katlanarak büyütüyor. Bu...
- İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ), geçtiğimiz haftalarda bir açıklama yaptı. Hem su sarfiyatını azaltacak hem de aile bütçesine katkı sağlayacak tasarruf önerilerini sıraladı. Aşırı kurak bir dönem...
- Tuzla Kimyacılar Sanayi Sitesinde bulunan, Selüloz-İş Sendikasının örgütlendiği MKB Rondo grevinin 11. gününde, UİD-DER coşkulu bir dayanışma ziyareti gerçekleştirdi. “İşçiler Boyun Eğmiyor Mücadele Ediyor” pankartı taşıyan UİD-DER’li işçiler, “...
- Yüzyıllar evvel yaşamış bir Alman filozof, şöyle demişti: “Sarayda yaşayan başka, kulübede yaşayan başka düşünür.” Bu sözler zenginlerle yoksulların dünyasının, düşünce ve hareket tarzlarının birbirinden çok farklı olduğunu anlatır. İnsanlar bu...