Buradasınız
“Keşke Sendikayı Getiren Arkadaşları Dinleseydik”
İzmir’den emekli bir işçi
Sokakta, durakta otobüs beklerken, servis bekleyen işçileri gördüğümde, yorgun argın evine dönen işçilerle karşılaştığımda birkaç dakikalığına da olsa tanışıp sorular sorarım. Çalışan işçileri gördüğümde Hasan Hüseyin’in Borçlusun şiiri gelir aklıma. “Kolay gelsin” demeden geçip gitmem. Çoban ateşinin yakıldığı grevlerde, pankartlı yürüyüşlerde işçileri işçilere anlatmıştı şiirlerinde Hasan Hüseyin. İşçilerden yakası açılmadık bir söz duyduğunda içine emeği, alın terini de katıp yoğurup gelecek işçi kuşaklarına mücadele şiirlerini miras bırakanlardan biri olmuştu. Örgütlü olmanın her işçi için ekmek, su hatta nefes almak kadar elzem olduğunu işlemişti şiirlerinde. Ama örgütlü olma fırsatı ayağına dek geldiği halde, bu şansını kaçıran nice işçi treni kaçırdığının hiç farkına varmadan göçüp gidiyor bu hayattan. Ya da yıllar sonra ayırdına vardığında o zamanki korkaklığının cezasını ölene kadar çekmek zorunda kalıyor.
Geçen gün eve dönmek için otobüs durağındaydım. Uzaktan durağa doğru kendisini zorlayarak hızlı yürümeye çalışan birine takıldı gözüm. Göbeği şişkin bir ördek gibi iki yana sallanarak yürüyordu. Sağ bacağını normal atarken, sol bacağı yarım daire çiziyordu. İki elinde iki ayrı ağır poşeti durağın direğinin dibine koydu. Poşetlerin devrilmemesi için yokladı. Durakta henüz ikimizden başka kimse yoktu. İş çıkış saati değildi henüz. “Merhaba usta” diyerek tanışmak için sohbeti başlattım. Poşetlere baktığımı fark edince, “Merhaba. Un tozudur. Patronlar için altın öğütüyoruz. Makinelerin altına savrulan unun tozunu her hafta bir arkadaş süpürüp topluyor. Eve götürüyoruz. Usta olduğumu nasıl anladın abi?” diyerek bankın diğer ucuna oturdu. “Usta olup olmadığını bilmiyorum. Ama ellerindeki nasırlar, alnındaki çizgilerden işçi olduğun belli oluyor. Çalışmaktan iyice yorulduğun da ta uzaktan belli oluyordu” dedim. Gülerek fırıncının ekmek küreği gibi iri elinin tersiyle boynunu sıvazladı. “Evet, ustayım. Ama eli belinde ortalıkta gezen usta değil, nefes almadan makine başında çalışan bir ustayım.” Aynı otobüse bindik. Yol boyunca Mardinli Beşir usta anlattı. Ben dinledim. Şimdi sözü kendisine bırakarak kendi ifadelerini olduğu gibi sizlerle paylaşalım.
“Pınarbaşı’nda un fabrikasında çalışıyorum. Asıl mesleğim kaynakçılıktır. Un fabrikasında işe başladığımızdan, son dakikaya kadar nefes almadan çalışıyoruz. 57 yaşındayım. Artık ayaklarım geri geri gidiyor. Çocukluğumdan hatırladığım babamın yaşlanmış katırı gibiyim. Babam, zavallı katır sırtındaki yükü taşısın diye kuyruğunun altına topuz dikeni koyuyordu. Diken etine battığı için katır takatten düşene kadar hızlı gidiyordu. Fabrikada etimize batırılan diken yok. Ama makinelerle yarışmak zorundayız. Vardiyadan çıktığımda yürümeye dermanım kalmıyor. Memleket Mardin Kızıltepe, Kürdüm. Ben bu un fabrikasında 1990 yılında işbaşı yaptım. 1995 yılında fabrikaya sendika getirmek için uğraşan arkadaşlar varmış. Benim çok sonrasında haberim olmuştu. Patronlar işçilerin yarısından çoğunun sendikaya üye olduğunu haber aldığında iş işten geçmişti. Sendikaya üye olmayan işçilerin sayısı üye olanlara yakındı. Patronlar sendikaya üye olmayan işçilerin tamamını işten çıkarmıştı. Sendikaya üye olan arkadaşlar hepimize, ‘sakın işten çıkarılmayı kabul etmeyin. Siz de sendikaya üye olun’ diye dil dökmüşlerdi. Patronlar Pazar günü hepimizi fabrikaya çağırmıştı. Tek tek odaya çağırarak alacaklarımızı vererek bizi göndermişti. İşsiz kaldığım için aldığım para birkaç ayda bitmişti. 1996 yılında kaynakçı olarak Almanya’ya gitmiştim. Ford fabrikasında önce kaynakçı olarak, sonra kalite kontrolde bir sene çalışmıştım. Türkiye’de patronlar nefes aldırmıyor. Almanya’da ise osurmana bile fırsat vermeden çalıştırıyorlar işçileri. Bir sene sanki ömrümün elli senesini alıp götürdü. O tempodaki çalışmaya dayanamadım. Geri döndüm. Önceden çalıştığım un fabrikasından az ilerideki un fabrikasında 1997 yılında işe başlamıştım. O zamandan bu yana aynı fabrikada çalışıyorum. Fabrikada bütün makineleri yenilediler. Artık aynı Almanya’daki patronlar gibi osurmaya bile fırsat vermeden çalıştırılıyoruz. Emekli olmam için 7000 günüm olması lazım. Ama sigortamı tam göstermemişler. Benim 5000 bine yakın günüm var. Ayaklarım bu göbeğimi taşımıyor artık. 2000 gün daha çalışacak mecalim yok. 1995 yılında sendikayı fabrikaya getiren arkadaşları dinleseydik, şimdiye çoktan emekli olmuştum. Eski işçi arkadaşların hepsi aynı benim gibi ‘keşke sendikayı getiren arkadaşları dinleseydik’ diyoruz birbirimize. O zaman çalıştığım un fabrikasına sendikayı getiren arkadaşlar çoktan emekli oldular. Ben 6 sene daha çalışacağım da emekli olacağım. Babamın katırını anlattım ya. Benim durumum aynı katır. Emekli olup emekli maaşımı yiyeceğime şu kadar inancım yok. Benim halim böyle. Ben bu durakta ineceğim. Başını ağrıttım. Hakkını helal et”.
Sevgili işçi kardeşler, özellikle genç işçiler sözüm sizlere. Beşir usta gibi örgütlü mücadeleden kaçıp yaşlandığınızda ah vah etmek mi istersiniz, sınıfının örgütlü bir işçisi mi olmak istersiniz? Son zamanlarda kardelenler gibi biri orada, biri burada, biri şurada sendikalaşan kadın ve erkek işçi kardeşlerimiz hakları için mücadele ediyorlar. Üyesi olduğu işçi sınıfının geçmişinden, geleneğinden düne değin bihaber olan işçi kardeşlerimiz bugün sınıfımızın tarihini mücadele içinde öğreniyorlar. Önümüz 1 Mayıs. Aynı gün dünyanın dört bucağında her dilden, her inançtan, her renkten işçi kardeşlerimizle birlikte meydanlarda aynı talepleri haykıracağız. Sen de sınıfını bil, safa gel. Sınıf kardeşlerinle el ele, kol kola girerek, “Yaşasın 1 Mayıs” diye haykır. “Yaşasın örgütlü mücadelemiz” diyelim birlikte, taleplerimizi dile getirelim.
- Her Yer Bizim Düzenimiz Olsun Diye
- Neden Bu Kadar Stresliyiz?
- “Beni Bırak, Gözünü Bebekten Ayırma Sakın”
- Huzurlu Bir Yaşam İçin Mücadeleye…
- “Bizim Hayallerimizi, Sizin Geleceğinizi Çaldılar”
- Bizim Mahallenin Gençleri
- Kişisel Gelişim Zırvasına Kanma, Sınıf Mücadelesine Sarıl
- Sömürü Düzenini Uçurumdan Atmak İçin Örgütlenelim
- Hindistan’da 250 Milyon Dolarlık Düğün ve Yoksulluk
- Emek Sömürüsü Kapitalizmin Fıtratında Var
- Sahip Olduğunuz Servet Bizden Çaldıklarınızdır!
- “Sayende Sigortalı Çalıştım, Emekliliğime Az Kaldı”
- Bayramları Bayram Gibi Yaşamak İçin!
- Dünya Üzerinde Yaşayan Herkesin Evi Olmalı
- Onlar Yok Ediyor, Biz Yenisini Yapacağız!
- Suyun Lüksü Olur mu Hiç?
- “Senin Yolundan Gideceğim Amca”
- Her Günü Doğa ve İnsanlık Günü İlan Etmek İçin…
- “Kıpır Kıpırsın, Heyecanın Ne Güzel Ey Yolcu”
- “Bence, Sevgi Emektir”
- Okyanusun Ötesinden 1 Mayıs
- Aynı Duygularda Ortaklaştığımız UİD-DER’li Emekçi Kadınlara Selam!
- Benim Yerim UİD-DER
- Toronto 1 Mayıs’ında Yüreğimiz UİD-DER’le Birlikteydi
- Güçlüyüz, Çünkü Birlikteyiz
- Bütün Dillerde Yankılanan Slogan
- UİD-DER Yüreklere Umut Ekiyor!
- O Gün Esen Rüzgâr Bile Farklıydı
- 1 Mayıs 2022: Hayatımın En Güzel Günlerinden Biri!
- Ne Kadar Özlemişim Kol Kola Halaya Durmayı, Ağız Dolusu Slogan Atmayı
- Yüreği Özgürlük İçin Çarpan Tüm Sınıf Kardeşlerimize Bin Selam
- Biz Beraberken Güçlüyüz!
- Yine Umudumuz Tazelendi Hep Birlikte!
- Biz de Oradaydık!
- En Güzel 1 Mayıs’ımdı
- Çoluk Çocuk Genç Yaşlı, İşte 1 Mayıs!
- Gökyüzü İlk Kez Bizimdi Bugün
- Dublin’de 1 Mayıs
- Mersin’den Maltepe’ye 1 Mayıs Coşkusunu Yaşadık
- Kocaeli’den Emekçi Kadınlar: 1 Mayıs’ta Kalabalığın Değil Birliğin İçindeydik
Son Eklenenler
- Siyasi iktidarın sahte enflasyon verilerine dayanarak 2025 yılı için kamu emekçilerine yaptığı yüzde 11,54 oranındaki zam, kamu emekçileri tarafından ülke genelinde protesto edildi. 13 Ocakta iş durduran KESK, Birleşik Kamu-İş, Hür-Sen, ASİM-Sen...
- Aylardır uzmanların, siyasetçilerin, patronların hatta uluslararası finans kuruluşlarının yaptığı tartışma, analiz ve hesaplamaların sonunda 2025 yılı için asgari ücret 22 bin 104 lira olarak açıklandı. Bu açıklamayı, Türkiye İşveren Sendikaları...
- Günümüzde fabrikalarda, işyerlerinde “kolay yoldan para kazanma” hayaliyle şans ve bahis oyunları oynamak gitgide yaygınlaştı. Teknolojiyle birlikte kumarhane herkesin cebine girdi. Her molada, her köşede tüm başlar cep telefonlarına eğiliyor,...
- Balıkesir Gönen’de bulunan Arıtaş Kriyojenik’te 19 Aralıkta başlayan grev 10 Ocakta anlaşmayla sonuçlandı. DİSK/Emekli-Sen 11 Ocakta Türkiye genelinde İzmir’den Trabzon’a, İstanbul’dan Denizli’ye pek çok ilde “TÜİK Verileri Kirli ve Yalan; Açlık,...
- Aralık ayında Birleşik Metal-İş sendikasının örgütlü olduğu Hitachi Energy, GE Grid Solutions, Schneider Elekrik, Arıtaş Kriyojenik ve Green Transfo fabrikalarında peşi sıra grevler başladı. Çok geçmeden de sermaye sınıfının tatlı kârlarını düşünen...
- İzmir Buca’da sendikal baskıların ve işten atma saldırısının devam ettiği Telus önünde direniş başladı. Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri ve ardından Metropol İnşaat adlı taşeron şirketler bünyesinde çalışan inşaat...
- Yeni bir yılın, 2025’in ilk günlerini yaşıyoruz. Ama işçi ve emekçilerin yüreğinde “yeni” olanın getirdiği heyecan ve umut yerine büyüyen endişeler ve kasvet var. Takvim yaprakları hariç hayatımızda değişen tek şey yaratılan ekonomik yıkımın...
- Her Aralık ayında izlediğimiz asgari ücret tiyatrosu bu yıl çok daha trajik bir şekilde sonuçlandı. Resmi enflasyonun, TÜİK’in uydurma rakamlarıyla bile yüzde 47 olduğu, ENAG’a göre yüzde 87 olduğu bir süreçte asgari ücrete sadece yüzde 30 zam...
- DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasında 2024-2026 dönemi için yürütülen TİS görüşmelerinde MESS’in yüzde 40 oranında zam dayatması üzerine Schneider Elektrik’in Manisa ve Kocaeli...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde, İZENERJİ, İZELMAN, Ege Şehir Planlama, İZFAŞ şirketlerinde çalışan DİSK/Genel-İş Sendikasında örgütlü işçiler maaş, yılsonu ikramiye ve eğitim alacakları ödemelerinin geç ve eksik yapılmasını protesto etmek...
- UİD-DER’li emekçi kadınlar olarak, bir grup Polonez direnişçisi kadın kardeşimizle güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Direnişçi bir ablamız “bize hep ‘aman kurulu düzenimiz bozulmasın’ düşüncesini bellettiler” dedi. Bu söz üzerine uzunca sohbet ettik...
- Polonez işçileri 173 gün süren mücadelelerinin kazanımla sonuçlanmasının ardından fabrika önünde kurdukları direniş çadırını halaylarla, sloganlarla kaldırdılar. 7 Ocakta direniş alanında zaferlerini kutlayan işçiler, davul zurna eşliğinde halaylar...
- İktidar ve sermaye sınıfının saldırıları böylesine ağırken işçilerin birlik olamayacağını düşünmek kime yarar sağlar? Bu düşünce doğru bir akıl yürütme yöntemi olabilir mi? Karşımızdaki yıkım tablosu, işçilerin birleşmek dışında bir çıkış yolu...