Buradasınız
TÜİK Raporları: Yeni Binalar da Çöktü
Geleceği yıllardır bilinen Maraş merkezli depremlerde on binlerce insanımız yaşamını kaybetti, 10 ilde binlerce bina çöktü. İktidar sözcülerine ve Erdoğan’a sorarsanız bu yıkımın sorumluları 1999’dan önce yapılan binalar! Depremin 8. gününde yapılan kabine toplantısı sonrasında şunlar söylendi: “Son afette yıkılan tüm binaların yüzde 98’inin 1999 yılı öncesi inşa edilenler olması bize bina standardı ve denetimi konusunda kat ettiğimiz ilerlemeyi göstermekle birlikte işi daha sıkı tutmamız gerektiğini de hatırlatıyor.” Oysa bizzat iktidarın denetiminde olan TÜİK’in raporları başka bir şey söylüyor. Bu raporlara göre, depremden zarar gören toplam 10 şehirdeki tüm konutların yüzde 51,8’i 2001 yılı ve sonrasında inşa edilmiş. En büyük yıkımın yaşandığı Maraş’ta konutların yüzde 60’tan fazlası 2001’den sonra inşa edilmiş. Aslında bunda şaşılacak bir şey de yok. Çünkü 2000 sonrasında Türkiye’de kentleşme giderek hızlanmış ve kentler büyüyerek metropollere dönüşmüşlerdir. Yeni binaların, depreme dayanıklı olarak lanse edilen birkaç yıllık konut ve rezidansların, sitelerin çökmesi, müteahhitlerinin kaçması zaten gerçek resmi ortaya koymaya yetiyor.
Depremin merkez üssü Maraş’ta 1981 ila 2000 yılları arasında inşa edilen bina sayısı 83,717 iken 2001 sonrasında 181,016’dır. Yani 2001’den günümüze kadar bina sayısı neredeyse iki katına çıkmış, bir Maraş daha inşa edilmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca yapılan ilk hasar tespit çalışmalarında acil yıkılacak, ağır hasarlı, depremde çöken bina sayısı Maraş genelinde 8 bin 633, Hatay’da 8 bin 268, Adıyaman’da 5 bin, Antep’te 10 bin 777, Urfa’da 338, Diyarbakır’da 434, Osmaniye’de 1739, Adana’da 33, Malatya’da 5 bin 578 ve Kilis’te 447 olarak belirlenmiştir.
Farz edelim ki yıkılan binaların gerçekten de yüzde 98’i AKP hükümetleri öncesinde inşa edilmiş olsun. Bu durumda dahi fay hattı üzerindeki bu binaların sıkı denetimlerden geçirilerek akıbetleri hakkında net karar verilmesi, tamamının yıkılıp yeniden yapılması, kentlerin depreme dirençli şekilde yenilenmesi, sağlam ve güvenli yaşam alanları kurulması mevcut siyasi iktidarın sorumluluğudur. Çok açık ki 21 yıllık bir iktidar dönemi fay hattı üzerindeki kentlerin planlı biçimde depreme dayanıklı hale getirilmesi için aslında fazlasıyla yeterli bir süredir. Bu süre zarfında iktidar çevresinin çoğunlukta olduğu inşaat şirketlerinin kentleri kısa zamanda beton ormanlarına çevirdiği, dağa taşa yol, havaalanı, tünel, baraj gökdelen inşa ettiği düşünüldüğünde tüm enerjinin ve olanakların insan yaşamı için değil rant yaratmak için harcandığı ortadadır.
AKP hükümetleri ve mevcut tek adam rejimi kentsel dönüşüm adı altında rantsal dönüşüm politikasını hayata geçirmiştir. Kolay yoldan, hızlı ve sınırsız zenginleşme kaynağı olarak gördüğü, çevresindeki açgözlü sermaye çevrelerine yağma olanağı sunduğu inşaat yatırımlarına ağırlık vermiştir. Sermayeye rant alanları açmış, yandaş inşaat şirketlerine kaynak transferi yapmıştır. Öyle ki “beşli çete” tüm dünyada en fazla devlet ihalesi alan şirketler arasına girmiştir. “Kentsel dönüşüm” denen şey gerçekte “rantsal dönüşüm” olmuştur. Yoksa hiçbir emekçi, yıkılan evinin yerine daha sağlam bir ev yapılmasına ve kendisine teslim edilmesine karşı çıkmaz. Ancak “kentsel dönüşüm” kapsamına alınan yerlerde emekçiler evlerinden çıkartılırken, yapılan lüks konutlar fahiş fiyatlara satılmış ve evinden edilen emekçilerin o evleri alma durumu olmamıştır. Diğer taraftan AKP iktidarı her seçimden önce imar affı getirerek on binlerin hayatını tehlikeye atmıştır. Yani depremden önce felaketi çağıran, adım adım gelmesini hazırlayanlar depremden sonra yaşanan ağır yıkımın ve acının sorumlusudur. Böylesine büyük bir yıkım karşısında insanları yapayalnız bırakan, devletin imkânlarını seferber etmeyen, en ufak bir organizasyon ve koordinasyon yapmayan, enkaz altındaki insanları çıkartmak için mücadele eden sivil inisiyatifleri durdurmaya, halkın bağrından doğan dayanışmayı boğmaya çalışan siyasi iktidar, açgözlülüğü ve vurdumduymazlığıyla felaketin tek sorumlusudur.
Yoksulluğundan Utanmak!
- Patronlara Yeni Teşvikler, Emekçilere Derinleşen Yıkım
- Felaketlerden Dayanışmayla Kurtuluruz
- Avcılar’da 6 Şubat Depremleri Anması
- Beşiktaş’ta 6 Şubat Anması: Unutmadık!
- Depremin Yıldönümünde Yükselen Sesler: Unutmak, Affetmek Yok!
- Hesap Sormazsak Aynı Acıları Yaşamaya Mahkûmuz!
- 6 Şubat 2023’ün Ardından
- 6 Şubat Depremlerinin Birinci Yılı: Asrın Kötülüğünü Unutma, Unutturma!
- Japonya’da Depremler Can Aldı
- 17 Ağustostan 6 Şubata: Bu Sesi Duyan Yok!
- Depremi Yaşadık, Cehennemi Yaşıyoruz!
- Samandağ Halkı: “Deprem Öldürmedi Asbestle Öldürecekler!”
- “Devlet Baba” Kime Hizmet Ediyor?
- Kader Değil Felaket!
- Boşaltılan Yurtlar ve Büyüyen Sorunlar!
- Depremin 40. Gününde İstanbul Emek Barış Demokrasi Güçlerinden Anma Eylemi
- Samandağ Dayanışması Su Sorununa ve Salgın Riskine Dikkat Çekti
- Samandağ Dayanışma Koordinasyonu: Dayanışma Yaşatır!
- Kızılay Skandalı İktidarın Aynasıdır!
- Samandağ Sağlık Koordinasyonundan Acil Önlem Çağrısı
- Dayanışmamızı Yok Etmek İsteyenlere İnat, Buradayız!
- “Ah” Etmeyelim, Birbirimize Bir Söz Verelim
- Felaketlerden Dayanışmayla Kurtuluruz
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Depremin Yıldönümünde Yükselen Sesler: Unutmak, Affetmek Yok!
- Hesap Sormazsak Aynı Acıları Yaşamaya Mahkûmuz!
- 6 Şubat 2023’ün Ardından
- 6 Şubat Depremlerinin Birinci Yılı: Asrın Kötülüğünü Unutma, Unutturma!
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- “Depremin Yaraları Sarılıyor” mu?
- Depremi Yaşadık, Cehennemi Yaşıyoruz!
- 6 Şubat, UİD-DER’le Tanışmam ve Sonrası
- “Bu Yaş Bu Çimeni Büyütür!”
- Gitmedik, Buradayız, Direniyoruz!
- Saraylıların İç Burukluğu!
- 1 Mayıs’ta Buluşalım Depremin Hesabını Soralım!
- Sahte Temel Atma Törenleri Neyin Acizliği?
- Kader Değil Felaket!
- Ben Hatay’dan Güneş
- Gösteriş İçin Değil Depremzedeler İçin!
Son Eklenenler
- İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalışan sağlık emekçisi Merve Kınar, geçtiğimiz günlerde erkek kardeşi tarafından defalarca bıçaklanarak vahşice katledildi. Bunun üzerine 16 Temmuz Salı günü hastanenin başhekimliği...
- İran’da 1979’dan beri hüküm süren zalim molla rejimi can almaya devam ediyor. Molla rejimi son olarak 45 yaşında bir kadına, Şerife Muhammedi’ye (Sharifeh Mohammadi) idam cezası verdi. Şerife’nin 10 sene önce yasal bir sendikaya üye olması, sendikal...
Bizler çeşitli fabrikalarda çalışan sendikalı kadın işçileriz. Çalıştığımız işyerlerinde birbirine benzeyen birçok sorunla mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Bunlardan bir tanesi yıllık izinlerimiz. Bazı fabrikalarda işveren...
- Sokak ortasında yürürken elektrik kaçağından ölmek kaza olarak görülemez. Gencecik insanların ölmesinin nedeni kamu hizmetlerine insan, toplum odaklı değil kâr odaklı bakan, parayı insan canının önüne koyan kapitalist zihniyettir. Bu zihniyet...
- Güney Kore merkezli Samsung Electronics’te toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması üzerine 8 Temmuzda 3 günlük greve çıkan binlerce işçinin mücadelesi sürüyor.
- Özellikle işçi sınıfının genel örgütlülük ve bilinç düzeyinin gerilediği, siyasi iktidarın her türlü kanunsuzluğu yapan patronların arkasında durduğu günümüzde, Eti Krom patronunun tutumu patronların ortak tutumu haline gelmiştir. İktidarın gücünü...
- UİD-DER Web TV, filmleriyle işçi sınıfını anlatan Ken Loach’u Türkiyeli işçilere anlatmak üzere “İşçi Sınıfının Yönetmeni Ken Loach: HANGİ TARAFTASINIZ?” adlı mini bir belgesel hazırladı. İşçi sınıfının bu büyük yönetmenini anlatan belgeselimizi...
- Birleşik Metal-İş Sendikasının örgütlü olduğu Purmo Group'ta grev, 66. gününde kazanımla sonuçlandı. Elazığ’ın Alacakaya ilçesinde faaliyet gösteren Eti Krom AŞ’de, düşük ücretlere ve hak gasplarına karşı 1 Temmuzda iş bırakma eylemi başlatan maden...
- Sabahtan akşama kadar televizyon izlesek, kanal kanal gezip tartışma programlarına, dizi ve filmlere baksak hiçbirinde işçilere ve sorunlarına dair gerçekleri göremeyiz. Yüksek tirajlı gazetelerde, çok tıklanan haber sitelerinde işçilerin...
- Trafikte, toplu taşımada, market alışverişinde, hastane kuyruğunda, hatta yolda yürürken bile birbiriyle tartışan veya kavga eden insanlara şahit oluyoruz. Hatta bizler de kimi zaman bu tartışmaların bir parçası oluyoruz. Peki bu gerginlik nedensiz...
- Yaz aylarında havaların bir anda ısınmasıyla birlikte işyerleri adeta fırın gibi oldu. Gün içerisinde işçilerin sırtındaki ter birkaç kez kuruyor. İşte bu koşullarda her şeye rağmen Ramazan ve Kurban Bayramı tatilleri biz işçiler için bir can simidi...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden 1,5 yıl geçti. On bir kenti etkileyen depremlerde enkaz altında kalan on binlerce insanın ve yakınlarının feryatları günlerce dinmedi. Enkazdan sağ kurtarılabilecek binlerce insan, arama kurtarma çalışmalarının...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan ve Özçelik-İş Sendikasının örgütlü olduğu Yolbulan Metal fabrikasında çalışan işçiler Toplu İş Sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması üzerine 20 Haziranda greve çıkmışlardı. UİD-DER’li işçiler olarak bizler de...