Buradasınız
Suriyelilere Vatandaşlık Hakkı: Nasıl Bakmalıyız?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Suriyeli göçmenlere vatandaşlık hakkı verileceğini söylemesinden sonra, bu konudaki tartışmalar alevlendi. Suriyelilere TOKİ’den bedava ev verileceği biçimindeki ifadeler, tartışmaları daha da kızıştırdı. Gelen tepkiler üzerine Erdoğan, “Aralarında kalifiye insanlar var, biz almayalım da İngiltere’ye mi gitsin?” diyerek, vatandaşlık verilecek kişi sayısının sınırlı olacağını açıklamaya ve tepkileri yatıştırmaya çalıştı. Bu konu hayatın her alanında olduğu gibi, işyerlerinde işçiler arasında da tartışılıyor. Yanlışlar ile doğrular, milliyetçi önyargılar ile patronlara ve hükümete dönük öfke iç içe geçerek bir bulamaca dönüşüyor. Bazı kentlerde Suriyelilere dönük saldırılar oluyor. Peki, işçilerin bakış açısı ne olmalı, bu konuya nasıl yaklaşmalıyız?
1) Öncelikle Suriyelilerin neden Türkiye’de olduğunu ortaya koymak lazım… Şu anda 2,5 milyona yakın Suriyeli var Türkiye’de. Bu insanlar durup dururken kalkıp buraya gelmediler. Dilini bilmedikleri, kültürünü çok tanımadıkları bir ülkede, inanılmaz kötü koşullarda yaşıyor, aşağılanıyorlar. Hangi insan bu şekilde yaşamak ister? Hiç kimse! Onları bu duruma sürükleyen Suriye’de ve Ortadoğu’da sürüp giden emperyalist savaştır. Ve unutmayalım kardeşler, Suriye’deki iç savaşın en büyük sorumlularından biri de AKP hükümetidir. Suriye’yi fethetmek ve Şam’daki Emevi Camii’nde namaz kılmak isteyenler bu partinin yöneticileri değil miydi?
2) “Kendi ülkelerinde kalsalardı, vatanları için savaşsalardı” diyen herkes vicdansızca, düşüncesizce konuşuyor. Orada kalıp kimin arkasında, kime karşı savaşacaklardı? Diktatör Esad’la mı, yoksa her gün insanların kellelerini kesen, başka mezhepten ve milletten olan kadınlara tecavüz eden IŞİD ya da el-Nusra benzeri radikal İslamcı gruplarla mı? Böyle yıkıcı güçlere, ordulara, bombalara karşı elleriyle mi savaşacaklardı?
3) Suriyeliler geldikten sonra, ev kiraları ve işsizlik arttı, ücretler düştü deniyor. Diyelim ki böyle… Peki, sorumlu kim? Hayatta kalma mücadelesi veren Suriyeliler mi, yoksa onların çaresizliğini fırsata çeviren fırsatçı patronlar ve ev sahipleri mi? Tepkimizi doğru yere yönlendirmemiz gerekiyor kardeşler!
4) Patronlar, Türkiye’yi tıpkı Çin gibi ucuz işgücü cennetine çevirmek istiyorlar. Bu doğrultuda AKP hükümeti işçilerin kazanılmış haklarına saldırıyor. Patronların rekabet gücünü ve dolayısıyla kârlarını arttırmanın yolu, işçilik maliyetlerini alabildiğine düşürmekten geçiyor. İşte tam da bu noktada Suriyelileri kullanmaya başladılar. Şu anda yüz binlerce Suriyeli işçi kayıtdışı çalıştırılıyor. Ancak uzun süre bu şekilde gidemeyeceği açık. Ayrıca işgücü piyasasına daha büyük miktarda Suriyeli işçi çekilmek isteniyor. Bundan dolayı patron örgütleri, uzun bir süredir Suriyelilere bir statü verilmesini talep ediyorlardı. Böylece tüm patronlar, Suriyeli işçileri yasal bir zeminde istedikleri gibi sömürebilecekti. Nitekim bu kapsamda, “Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair Yönetmelik” 2016’nın başında yayınlandı ve dileyen Suriyelilere çalışma izni verildi. Bu yönetmelik, çalıştırılacak Suriyeli işçi sayısının, bir işyerinde çalışanların yüzde 10’unu geçemeyeceğini belirtiyor. Eğer Suriyelilere vatandaşlık verirlerse, bu sınırlama kalkmış olacak.
5) Peki, AKP hükümeti, Suriyelilere neden mültecilik hakkını tanımıyor ve bu yollara başvuruyor? Suriyeliler, Türkiye’de resmi açıdan mülteci olarak değil, geçici koruma statüsü altında “misafir” olarak kabul ediliyorlar. Mültecilerin uluslararası hukuk ve yasalar tarafından belirlenmiş birçok hakları var. Savaş ya da siyasi baskıdan dolayı ülkesini terk edenlere mülteci deniyor. Ancak Türkiye, sığınmacılara mültecilik statüsü tanıyan Cenevre Antlaşması’nı şartlı imzaladığı için, mültecilik hakkını sadece (kimsenin gelmeyeceğini bilerek) Avrupa ülkelerinden gelenlere tanıyor. Ortadoğu, Afrika ve Asya’dan gelenlere ise tanımıyor. Böylece savaştan ve siyasi baskıdan dolayı bu bölgelerden gelenlere en insani hakları tanınmamış olunuyor. Eğer Suriyelilere mültecilik hakkı tanınmış olsaydı, bugünkü sıkıntıların önemli bir kısmı yaşanmayacaktı. Çünkü mültecilerin çalışma dâhil, seyahat, adil yargılanma, sosyal güvenlikten yararlanma, sağlık hizmetlerine ulaşma vb. hakları var. Mültecilik hakkı tanınmış olsaydı, Suriyeliler Türkiye’ye iltica edecek ve devlet mültecilik haklarına uyarak onlara gerekli yardımları yapmak zorunda kalacaktı. Aynı şekilde Ortadoğu, Afrika ve Asya’dan gelen diğer mültecilere de bu haklar tanınacaktı. Ancak AKP hükümeti, Suriyelilerin insanlık dışı koşullarda yaşamasına aldırmadı ve “misafir” diyerek onları kendi başlarına, çileli bir yaşama terk etti. Avrupa Birliği’ni sıkıştırmak istediğinde ise, ahlâksızca “bindirir otobüslere Avrupa’ya göndeririz” demekten, şantaj aracı olarak kullanmaktan çekinmedi.
6) Daha mültecilik hakkını bile tanımamış olan AKP hükümeti, ne oldu da birdenbire Suriyelileri bu kadar düşünmeye başladı? Meselenin bu noktası oldukça önemlidir. Dış siyaseti iflas eden ve uluslararası alanda sıkışan AKP hükümeti, içeride tüm toplum kesimlerini baskı altına almak, her türlü muhalefeti ezmek, parlamenter sistemi değiştirmek ve tüm devlet yetkilerini Erdoğan’a vermek istiyor. Bu hedef doğrultusunda yol alan AKP, henüz başkanlık hedefine ulaşabilmiş değil. Hem Erdoğan’ı başkan, yani mutlak iktidara/güce sahip “tek adam” yapmak hem de iktidarını sürdürmek için Suriyelileri kullanmak istiyor. Suriyelilere vatandaşlık vererek onların oylarını satın almayı hedefliyor. Anlaşılacağı üzere AKP’nin derdi Suriyeliler değildir.
7) Bir başka amaç, Suriyelileri, Kürtlerin ve Alevilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelere yerleştirmek ve hükümete muhalefet eden bu kesimleri kontrol altına almaktır. Bu plan, son derece tehlikeli ve gelecekte büyük sorunlara, çatışmalara yol açacak kirli bir plandır ve karşı çıkılmalıdır.
8) AKP hükümeti ve patronlar, Suriyelileri kendi amaçları doğrultusunda kullanmak istiyorlar. Örgütsüz ve bilinçsiz işçi-emekçiler, daha şimdiden işsizliğin, yüksek ev kiralarının sorumlusu olarak Suriyelileri görüyorlar. Avrupa’da patronlar, artan işsizliğin ve hayat pahalılığının sorumlusu olarak göçmenleri ve Müslümanları gösteriyorlar. Sağcı partiler, milliyetçiliği kışkırtarak göçmenler üzerinden siyaset yapıyor, halkın tepkilerini göçmenlere yönlendiriyorlar. Göçmenleri kullanarak oylarını yükseltiyor ve politik çıkar elde ediyorlar. Türkiye’de AKP’nin ve diğer milliyetçi partilerin yaptıklarının da bundan zerrece farkı yoktur. Önümüzdeki dönemde, Suriyeli göçmenler konusu, aynı Avrupa’daki gibi daha fazla kullanılacak ve gerçekler emekçilerin gözlerinden saklanacaktır. Böylece kapitalist sömürü düzeninden kaynaklanan sorunların kaynağı Suriyeliler olarak sunulacak, işçilerin, emekçilerin tepkisi yanlış kanallara akıtılacak.
9) Kardeşler, işçi sınıfı bir bütündür. Hangi milletten, dinden, mezhepten, renkten olursak olalım, hangi dili konuşursak konuşalım işçilerin çıkarı ortaktır. Bizleri ayıran, bizlerin koymadığı ülke sınırlarıdır. Bizlere ülke sınırı koyan sermaye sınıfı, dünyayı istediği gibi dolaşıyor. Bizlerin düşmanı Suriyeli emekçi kardeşlerimiz değil, kapitalist sömürü düzeni ve onun efendileri olan patronlar sınıfıdır. Türkiye’de Suriyelilerin vatandaşlığına karşı çıkanların önemli bir bölümünün, savaştan dolayı, bir zamanlar başka ülkelerden ve topraklardan geldiği unutulmamalıdır. Milliyetçilik işçilerin gözüne çekilmiş gözbağıdır. Başka ülkelerin halklarını, işçilerini ya da mezheplerini küçümsemek, aşağılamak, onlara yaşam hakkı tanımamak ırkçılıktır. Milliyetçi kışkırtmalara ve oyunlara karşı uyanık olmak zorundayız.
10) Kardeşler, Suriyeli göçmenlerin önemli bir bölümü artık bu toprakların insanıdır. Gelenler burada evlendiler, çocuk yaptılar, iş kurdular, işe başladılar. Yani yeni bir yaşam ve yeni bir düzen kurdular. Gelenlerin önemli bir bölümü, ne zaman biteceği belli olmayan bir savaşla yangın yerine dönen Suriye’ye dönmeyecek. Suriyeli işçiler de artık bu topraklardaki işçi sınıfının bir parçasıdır.
11) Bizlerin amacı başta Ortadoğu olmak üzere dünya işçilerinin birliğini ve kardeşliğini sağlamaktır. İşçi sınıfı eğer kapitalist sömürüden, işsizlikten, savaşlardan, hayat pahalılığından kurtulmak istiyorsa tüm dünyada kapitalist sömürü düzenine son vermelidir. Ortadoğu’daki tüm işçiler birleşmeli, savaşa ve sömürüye karşı mücadele vermelidirler. İşte Suriyeli emekçilere de bu bakış açısıyla bakmalıyız. Suriyeliler bizlerin düşmanı değil sınıf kardeşlerimizdir. Suriyelileri hedef alacağımıza gerçekleri görelim: AKP’nin ve patronların oynadığı oyunun farkına varalım. Bugün yaşanan sorunların sorumlusunun Suriyeliler değil kapitalizm ve sermaye sınıfı olduğunu bilerek hareket edelim.
12) Tüm bunları bilerek, işçi sınıfının uluslararası birlik ve kardeşliği için öncelikle Suriyelilerin mültecilik haklarının derhal tanınmasını savunalım! Milliyetçi önyargılara teslim olmayalım ve onlarla yan yana gelerek, birleşerek kapitalist sömürü düzenine karşı birlikte mücadeleyi büyütelim!
“Benim Sesim” Dedirten Gazete
- UİD-DER Kadın Komitesi: Sorunlar, Engeller Mücadeleyle Aşılır!
- İşçilerin Canının Hiçe Sayılmasına Birlikte Karşı Duralım!
- 7 Ekim’in Birinci Yılı: Emperyalist Savaş Büyüyerek Devam Ediyor
- Ukrayna Savaşının İkinci Yılı: Ukrayna’dan Gazze’ye Emperyalist Savaşa Hayır!
- Emekçi Kadınlarız, 8 Mart Ruhuyla Birleşiyoruz!
- 6 Şubat Depremlerinin Birinci Yılı: Asrın Kötülüğünü Unutma, Unutturma!
- Gazze’de Savaş Büyüyerek Devam Ediyor
- Filistin ve Ortadoğu’da Yangın Büyüyor
- Oylar Emek ve Özgürlük İttifakı Partilerine!
- Ülkeyi Enkaz Yığınına Çeviren Yağmacı Düzene Artık Yeter!
- İşçi Sınıfı 1 Mayıs’ta Asrın Kötülüğüne ve Yağmacı Enkaz Düzenine “Artık Yeter” Diyecek!
- Felaket Göz Göre Göre Geldi: Depremzedeler İçin Tüm Olanaklar Seferber Edilsin!
- Asgari Ücret Görüşmeleri Algı Oyunlarıyla Başladı
- UİD-DER Kadın Komitesi: Kadına Yönelik Şiddetin Kaynağı Kapitalizmdir!
- Savaş Emekçiler İçin Yıkım Demektir! Savaşa Hayır!
- Şimdi Birlik ve Mücadele Zamanı!
- UİD-DER Kadın Komitesi: 1 Mayıs’ta Birlik, Dayanışma ve Coşkumuzla UİD-DER Kortejinde Buluşalım!
- Birlik ve Dayanışma İçinde 1 Mayıs’a!
- İşçi Sınıfının Tek Güvencesi Örgütlü Gücüdür!
- UİD-DER Kadın Komitesi: Emeğin Mücadelesi Emekçi Kadınlarla Büyüyor!
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- İşçi Dayanışması 202. Sayı Çıktı!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Suriyeliler Geri Dönecek mi?
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- İşçi Sınıfının Ortak Mücadele Dili: GREV!
- İyi İnsanların İsyanı…
- Başka Bir Sağlık Sistemi Ortak Mücadeleyle Mümkün!
- Ya Sağlığımız Gidecek Ya Cebimizde Yangın Çıkacak
- Mesele Doktorlar Değil Sağlık Sistemi
- 8 Mart’ta Türkiye’nin Dört Bir Yanında Kadınlar Alanlara Çıktı!
- Edip Akbayram’ın Ardından: “Güzel Günleri İnadına Göreceğiz”
- Sunel Tütün İşçileri Grev Yerinde
- Acılarda Değil, Yaşamak İçin Birleşelim!
- Ekmek Hiç Bu Kadar Pahalı Olmamıştı
- Aile Hekimini Öldüren Nedir?
- Ekranlar Başka, Gerçekler Başka Söylüyor
- Sınıfımıza Güvenelim, Güvenli-Sağlıklı Bir Gelecek Yaratalım!
- Hayat Pahalı, Ölüm Ucuz
- BİRTEK-SEN Genel Başkanının Tutuklanması Protesto Edildi
- Digel Tekstil İşçileri: Sendikalı Çalışmak İstiyoruz!
- Birinci Yılında İliç: Adalet Toprak Altında!
- Antep: İşçiye Yine Baskı ve Yasak!
- “Bu İşe Siyaset Karıştırmayın” Diyenlerin Siyaseti
- 24 Ocak Kararlarından Orta Vadeli Programa Saldırılar Sürüyor
- Kartalkaya Yangını: Denetimsizlik ve Kâr Hırsı Yine Can Aldı
- Türkiye’deki Suriyeliler ve Almanya’daki Türkiyeliler
- Göçmen Düşmanlığı Kimin İşine Geliyor?
- Maden Ruhsatsız, Göçmen Sahipsiz!
- Göçmen İşçilerin Katili Sermaye Düzenidir!
- Hiçbirimiz Yerli Değiliz, Hepimiz Göçmeniz...
- Umut Tekneleri Ölüm Tekneleri Olmaya Devam Ediyor
- Hem Yurtdışına Gitmek İste Hem de Göçmenlere Demediğini Bırakma!
- Genç Bir Göçmen, Eziklik Duygusu ve Yitirilen Vicdanlar!
- Göçmen Kıyımı Bu Kez de Teksas’ta Yaşandı
- Kapitalizmde Güvenli Liman Yoktur!
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- İki Yıl Önce Bugün ve Kapitalizmin Fotoğrafı
- Fas Sınırında İnsanlık Trajedisi: Umut Tekneleri Ne Zaman Kıyıya Varacak?
- Umut Yolculuğu
- Hindistanlı Göçmen İşçilerin Eve Dönüş Mücadelesi
- Yunanistan’da ve Almanya’da Mültecilerle Dayanışma Eylemleri
- Bu Sistem Acı Üretiyor!
- Önyargı ve Suriyeliler Meselesi
- Fakir Baykurt’un Gece Vardiyası; Türk, Alman ve Suriyeli İşçiler
Son Eklenenler
- İşçi sınıfının kapitalist sömürüye karşı mücadelesini, dayanışmasını güçlendirmek için çalışan UİD-DER’in, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle gerçekleştirdiği etkinlikler 16 Martta devam etti. UİD-DER’in İstanbul Avrupa ve Anadolu...
- Dünyanın pek çok ülkesinde işçi ve emekçiler, gençler eşitlik ve özgürlük talepleriyle, daha iyi bir yaşam özlemiyle bir araya geliyor, meydanlara çıkıyor. Almanya’da yapılan görkemli eylemlere katılan insanlar bu eylemlerine “iyi insanların isyanı...
- Geçtiğimiz günlerde, sigorta girişleri 1 Ekim 2008’den sonra olanların, emekli olduktan sonra çalıştıkları takdirde emekli maaşlarının kesileceği gündeme geldi. Üç kuruşluk emekli maaşıyla değil geçinmek, zorunlu gıda harcamasını bile karşılamak...
- Gece vardiyasında çalıştığımız bir gün elektrik kesildi. Biz de karanlıkta ayrı ayrı beklemek yerine üretimdeki arkadaşlarla yan yana geldik. Haliyle sohbet etme şansımız oldu. Bir ablamız iş kazası geçirmiş ve işvereni dava etmiş. İş güvenliği...
- Kapitalizm altında sağlık sistemi bolca kâr elde edilen büyük bir rant kapısı haline getirildi. Sağlık sektörü patronları için durum böyleyken sağlık çalışanları açısından tablo uzun çalışma saatleri, can güvenliğinin olmadığı iş ortamı, ağır...
- Ben Tahran Üniversitesinde öğrenciyim. Üniversiteye bağlı bir yurtta kalıyorum. Örgütlü bir şekilde hareket etmediğimiz için her gün yeni bir felaket haberiyle uyanıyoruz. Geçtiğimiz ay 14 Şubat akşamı bir arkadaşımızı kaybettik. Hem yurt hem de...
- Sağlık çalışanları 14 Mart Tıp Bayramında Türkiye genelinde iş bıraktı, hastaneler ve İl Sağlık Müdürlükleri önlerinde, kent meydanlarında basın açıklamaları yaptı.
- Suriye’nin Lazkiye, Tartus, Humus ve Hama kentlerinde 6 Martta başlayan Alevilere yönelik saldırılarda yüzlerce kadın, erkek, çocuk katledildi. “Eski rejim kalıntılarının temizlenmesi” bahanesiyle gerçekleştirilen saldırılarda cihatçı çeteler evlere...
- İstanbul Şişli Belediyesi’nde DİSK/Genel-İş Sendikasına üye işçiler, ücretleri zamanında ödenmediği ve eksik ödendiği için 12 Martta belediye önünde eylem yaptı. İstanbul Tuzla’da bulunan Kuzey Star Tersanesi’nde taşeron şirkette çalışan DİSK/Limter...
- Almanya genelinde Birleşik Hizmet Sendikası Ver.di’nin çağrısıyla 10 Martta ülke genelindeki havalimanlarında 24 saatlik bir uyarı grevi gerçekleştirildi. Grev nedeniyle Frankfurt, Münih, Berlin ve Hamburg gibi en büyük ve en işlek havalimanlarında...
- Kış neredeyse geçiyor ve şu sıralar çevremdeki herkesten “hastalandım, bir türlü geçmiyor, öksürük devam ediyor” gibi şeyler duyuyorum. Ben de bu hastalığı yakın zamanda atlattım. Sonra kafama şu takıldı: Neden hastalıklar bu kadar uzun sürüyor? Bu...
- Hepimizin bildiği gibi sağlığa erişim bizim için neredeyse imkânsız hale gelmiş durumda. Sağlıklı kalmak, yoksullar için Fizan kadar, hatta uzay kadar uzak bir mesele haline geldi. Tıp teknolojisi hızla ilerliyor, ancak sömürü düzeni biz işçileri...
- Kocaeli’nin Kartepe ilçesinde Arslanbey Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren Tezcan Galvaniz’de toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 11 Martta grev başladı. İzmir Narlıdere Belediyesi taşeron şirketi olan NAR-BEL’de...